Pervasızca koşarken kendine çarpmak
Birçok plan, geleceğe dair kurulan hayaller, tüm benliğimizi ortaya koyarak ulaşmak istediğimiz hedefler...
Sayabileceğimiz ve uğruna mutluluğumuzdan ödün verebileceğimiz ne çok şey var bu hayatta. Ömrümüzün ne kadarına yeteceğini bilmeden oradan oraya savrulup duruyoruz pervasızca. Tüm amacımız elimizdekinden fazlasına sahip olmakken ulaştığımız her şey değerini kaybediyor zamanla. Peki bize ait olanlar ve olacaklardan da bıkmayacak mıyız eninde sonunda?
E nerede o zaman mutluluk? O kadar şeyin peşinden boşuna mı koştuk? Boşuna mı yorulduk? Her şey anlamını yitirirken anlamsızlaşan şeylerin arasında nasıl kaybolduk? Soracak çok şey varken verecek bir cevabımız yoktu. Çünkü insan, hiç ölmeyecek gibi yaşayıp oradan oraya koşarken ebedi olmadığını unuttu...
Dönüp sorgulamalıyız belki de kendimizi. Şu an ki hayatımızın ve var olmak için yaptıklarımızın bizi mutlu edip etmediğini. Şikayet edecek şeyler için saatlerce konuşmayı seçip değişime direnmenin hiçbir mantık çerçevesi içine girmediğini.
Bazen materyalist gibi davranarak sayısı artan şeylerde mutluluğu aradık. Fakat yanıldık, çok yanıldık. İhtiyacımız olan tek şeyin görüp dokunabildiklerimiz olduğunu sanarak tüm varlığımızı somut şeylere, parayla ölçülebilen değerlere adadık. Ruh olmayınca varlığı noksan kalan bedenimizi ruhumuzdan üstün tutup asıl önemli olanı yok saydık. Ya da yok saydığımızı sanarak ruhumuzu aç bıraktık...
Daha ne kadar yaşadığımızı sandığımız bir hayat süreceğiz böyle? Şu da benim olsun ya da buna sahip olduktan sonra eminim daha mutlu olurum diyeceğimiz kaç cümlenin ardına iteleyeceğiz arayıp bir türlü bulamadığımız huzuru? Elde ettiklerimizi kaybetmekten korktuğumuz kadar korkmuyoruz yaşadığımız hayatı kaybetmekten. Oysa bitebilir ömür ertelediğimiz sabahı göremeden, konuşmak istediklerimizi söyleyemeden.
Ve kayıp yavaş yavaş başlarsa bir gün, dünyevi şeylerden göremediğimiz her şeyi arayacak gözlerimiz. Boğazımızda düğümlenecek söyleyemediklerimiz, doğru zaman diye diye belki de o zamana hiç denk gelemeyeceğiz. İşte o zaman ne kadar kazansak da kaybettiğimiz hiçbir şeyi geri getiremeyeceğiz.
Üzgünüm, hayat bu kadar kısayken gerçeklerin en az hayat kadar acı olması burkuyor içimi. Şimdi, yok saydığımız, ertelediğimiz, içimizde tutup söylemediğimiz ve sevgimizi gizlediğimiz her şeyin önüne koyduğumuz engeli kaldırma vakti.
Bize sunulan tek bir yaşam var, isteyen bunu yok sayar, isteyen farkına varıp gerçekten yaşamaya başlar.
Seçim sizin...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.