DİN VE SİYASET ALANI
DİN VE SİYASET ALANI
İslam dininin kutsal kitapları açık olarak söylüyor. Biz her kavme anlayacağı kendi lisanında kitaplar ve o toplumun arasından seçtiğimiz onların lisanı ile konuşan kimselerden de resuller göndeririz diyor. İnsan toplulukları ne zaman ki beşerlikten yani ilkel yaşamdan kurtulup âdemleştiler işte o zamandan beri yönetilmeleri içinde aralarından seçtikleri kimseleri iş başına getirdiler. Zamanla bu yönetimler sistemleşti ve uygulamaları itibariyle değişik yönetim biçimleri ortaya çıktı. Kişilerin veya gurupların despotizmi firavunlaşan kişi yönetimleri, zulmeden egolarını tatmin için baskıcı dikta heveslileri, hanedanlık idareleri daha iyiye ulaşmak için sosyalleşmenin getirdiği Cumhuriyet ve demokrasiler ortaya çıkarıldı.
Diğer taraftan toplumu oluşturanlar resullerin dini rotasını ve din anlayışını sürdürecek bu konularda aydınlatıcı olacağına inandıkları insanları yarattılar. Cemaatler mezhep üstatları tarikat ve şeyhleri oluştu. Her oluşumdan ayrı ayrı tutarsız din uygulamaları ortaya çıktı. Kendilerini din adamı gören ve bilenler ile toplumun yönetim kademelerini ele geçirenler iyi yönetici olduklarını diğerleri ise dini iyi bildiklerin zannederek toplum üzerinde tahakküm oluşturmaya başladılar. Ne yazık ki bu durumlar genelde toplumlar için sonucunda birer hüsran olmuş ve olmaya da devam etmektedir.
Dini konuları iyi bilenler gerçekte öyle olsaydı tarihi süreçlerde her zaman yeni resullere gerek kalmazdı. Yöneticilerde gerçekte çok iyi idare ettikleri vaki olsaydı ülkeler de kargaşalar oluşmazdı. Halklar fakr ü zaruret içine düşürülmüş olmazlardı. Refah ve saadet hüküm sürerdi insanla da. Tarihin karanlık çöplüğüne nice ülkeler yıkılıp yok olup gitmezlerdi. Nice liyakat sahibi olmayan siyaset erbapları ve dini gerçeklerden uzak bilgileri din olarak topluma lanse eden dinciler yaratılmamış olsaydı dünya daha güzel olmaz mıydı? Ne yazık ki ideolojiler zihniyetlere yer ettiğinden akıl bilim ve deneyim kullanılmaktan uzaklaştırılıyor.
Din de aynen siyasetteki bozulmuşluk gibidir. Resullerin takip ettikleri toplumlarına aracılık yaparak ilettikleri vahiyleri içeren dini kitapların önerilerinden ve asıllarından çıkar ve rant sağlamak için kullanılır olmuştur. Hikâyeler, rivayetler, uydurma sözde kıssalar, uydurma hadisler, mollaların sözleri ve dini üstat diye vasıflandırılan şarlatanların bazılarının fikirleri dinin yerine geçmiştir. Havralar, Kilisler ve Camiler ve benzeri yerler ibadethane olmaktan çıkmış şatafat, gösteriş ve lüks yerlerine dönüşmüştür. Adeta ilkel mabetlere ve tapınaklara dönüşmüş görünümündedir.
Dinini bilmeyen din görevlileri üretilerek toplumda gerçek dini öğretilerden uzaklaştırılmıştır. Bu konu hem Yahudilerde hem Hıristiyanlarda hem de Müslüman toplumların üzerinde beladır. Bütün bu yozlaşmalar ne yazık ki cehaletin eserdir. Kültür yozlaşması ve atalar dininin sonucudur. Ben anamdan babamdan büyüğümden böyle gördüm gibi boş iradedir.
Din var olduğundan bu zamana değin hep siyaset ile iç içe olmuştur. Siyaset yapanlar halkın ideolojilerini dini açıdan hareketlendirmek ve taraf toplamak için hep dini kullanarak inançlarla oynamışlardır. İnsanlar zaten dini açıdan gereğini yerine getirmekten uzak din dışılıkları kendilerine yol seçiyorlar. Çünkü bu işler kolaylarına geliyor İbadet etmeleri için öncelikle dinin emirlerini yerine getirip sonra da yaratana dua ve niyaz da bulunulması lazımken tam tersi yapılıyor. Böylece hem bu dünya da hem de öbür taraf olan ahrette sözde yerlerini sağlama alacaklarını sanıyorlar.
Din inanç ve iman yönünden yaşamları süresince sosyal bakımdan ilişkilerin etik kurallar çerçevesinde sürdürülmesini sağlamaya yarayan öneriler bütünüdür. Siyasette dini esasları, örfleri, gelenekleri, ananeleri ve halkın kültür yapısını göz önünde bulundurarak kanunlar yönergeler yaparak birlik ve düzeni sağlayan kurumlardır. Dini siyasi amaçlar uğruna kullanarak makam kazanmak asla doğru olmayıp istismar etmekten öte gitmez.
Toplum maalesef gerçek dinin sahibinin Allah aracılarının ise kitapları aracılığı ile görevlendirdiği peygamberleri olduğunun bile doğru dürüst farkında bile değiller. Kendi ideolojisine uygun siyaset çilerin tarafı olduğu siyasi fırkanın birer dini idolü görüşü çok zaman biliniyor. Din ve siyaset çatışmaları hep kötü sonuçlar yaratmıştır. Bu çatışmalara sebep olanlarda bu yanlış düşünüşlerdir. En doğrusu her iki alanın kendi çerçevesinde kalarak dinin siyasete siyasetin dine müdahalede bulunmaması ve menfaat kapısı olarak kullanılmamasıdır.
Artık din görevlileri ile kendilerini din adamı zannedenler hep karşı cins olan kadınları yermekten kadınlar hakkında ileri geri konuşmaktan siyasilerin salyalaşmış konuşmalarının etkisi ile palavralı konuşma biçimlerinden vazgeçmeliler. İnsanlar onların kukla oyuncakları değil onları kandırmaktan vazgeçsinler. Dinin erkek hâkimiyeti havası yaratmayı bıraksınlar. Bu konularda siyasilere malzeme icat etmesinler.
İster dini görevlerin de olsun isterse siyasilerin oturdukları makam ve mevkilerde tamahkârlıkları üzerine konuşsunlar. Çeksinler ellerini kendi yozlaştırdıkları sözde din anlayışlarından ve halkın üzerinden. Konuşulacak çok şeyler olmalı. Yolsuzluklardan hırsızlıklardan gösterişe kaçan şatafattan, israflardan ve yapılan yanlışlıklardan söz ederek hem dini temsile eden grevlileri hem de siyaset alanını uyarsınlar.
Dine hizmet siyaset kurumunu kullanarak yapılmaz. Ancak böyle hareket bu gibi durumlar dinin siyasete malzeme yapılmasını sağlar. Dine hizmet gerçek manada kuranın mealen bizlerden neler istediğinin öğretilmesiyle olur. İman ve inançla, ilim tedrisatı, fikir ve düşünce üretmekle, güzel ahlâkı yerleştirmekle, müspet eğitim kurumları oluşturmakla, bilime hizmet ile, sağlam karaktere sahip genç nesiller yetiştirmek ile olur.
Siyaset alanında da aynı yukarıda ki konuların eksiksiz olarak uygulanıp yaşanması ile olabileceğini anlamamız gerekir. Allah ile kul arasına dini konuları sokarak girilmemsi ile olur. Siyaset alanında çirkin malzemeler haksızlığı, adaletsizliği, hukuksuzluğu ortaya çıkarırı. Din ve siyaset asla haksızlık zorbalık ve zulüm alanı kullanılarak topluklar terbiye edilemezler.
Siyasetle uğraşanlar da aranacak en önemli vasıflar güzel ahlâk, üstün fazilet sahipliği, onur ve erdenlik olmalıdır. Dua ve niyaz sadece yaratana yapılır. Dinci tayfalara din tacirlerine dini kisveye bürünmüş şarlatanlar ile siyaset kurumunun ileri gelenlerine yapılmaz. Din görevi yürütenler siyasetten siyaset mensupları dini alanlardan uzak kalarak politika yapmaktan uzak durmalıdırlar.
Dünya o kadar büyük değil. Düşüncelerimizi alacak kadar da kısır bir dünyamız yok. İnsan ömrü de asırlarca sürmüyor. Yaşam tez gelip geçiyor. Son pişmanlıklar da para etmez oluyor. Onun içindir ki ilkellikten uzaklaşıp insan olarak yaşamaya odaklanmalıyız. Din siyaset çatışmalarından veya birlikteliğinden doğacak zararlardan uzak durmalıyız. Çıkar karşılığı yaşamımızı cehenneme çevirmeye gerek olmadığı bilincini taşımalıyız. Asla unutulmamalı Cennet ve Cehennem bu dünyada kendimizce ilmek ilmek örülerek kazanılır.
Din görevlileri ve siyaset adamları devlet yöneticileri ve toplumun bireysel yapısı olarak hatırı sayılır seviyede orada ahlâk ve adalet yoksa dinde yoktur. Ömer Hayyam aşağıdaki dizesinde ne güzel yaşamı özetlemiş.
Her kes ölüp gidiyor, bir sen mi kalacaksın?
Ha iki gün fazla ha iki gün az yaşayacaksın.
Ateşte kül toprakta gül olacaksın
Mümkün olan yaşarken insan olacaksın.
Durmuş Karabağlı
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.