- 201 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Gündeme dair, bireysel açıklama
Fikir, öneri ve tutarlı bir düşünceye; aynı dil, üslup, yöntem ve içerikle tepki veremeyenler; kızgınlık refleksiyle; duygularını, inançlarını, kinlerini, hakaretlerini ortaya koyarak karakterlerinin ipuçlarını veriyorlar. Karşısındakini de siyaset militanı zannediyorlar. Vatanın, milletin, coğrafyamızın ve evrensel kazanımlarımızın akıbeti tehlikedeyse; elbette benim de devletin baş kurucu unsuru milletin asli bir ferdi olarak, en az vekalet verdiklerimiz kadar konuşma/ fikir beyan etme, ortak karara müdahil olma hakkım ve sorumluluğum vardır.
Bu hakkı; anayasaya vatandaşlık bağı ile bağlanmış herkes, hukuk ve demokrasi ölçüsünde kullanabilir. İhtiyaç hissettiğimden dönemsel ve geçici olarak bu alana da yönelmek zorunda kaldım. Siyasi partiler, demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır. Erdem ve hizmet yarışı kapsamında siyaset yapılıyorsa anlamlıdır. Birikimli, yeterli, etik değerlere sadık, adil ve dürüst katılımcılarla sürdürülebilir konuma gelir.
Yoksa adam kıtlığında; en fazla bağıran, içi boş söylemlerle kitleleri harekete geçiren, din ve iman pazarlayan, milli ve etnik siyasetle yola çıkanlar, kurtarıcı, mehdi, imam ve başbuğ olarak topluma yön verecektir. Oysaki, modern, kalkınmış, devlet sistemini kurmuş demokratik ve laik cumhuriyetlerde; bir kişinin buyruğuna bakılmaz. Yeterliği, talebi olan ve onay alan herkes; kavgasız gürültüsüz, devlet idaresinde görev alabilir.
Şunu baştan kabullenmek gerekir: hiçbir siyasi parti, biz çalışmıyorsak daha fazla zenginlik sunamaz. Devlet, milletin parasını kullanarak geçinir. Hiçbir siyasi parti öğretisi bizi daha fazla Türk, daha fazla Kürt, daha fazla Müslüman, daha fazla Hristiyan, daha fazla ateist yapamaz. Böyle bir beklenti veya hedef tayini anlamsızdır.
Hele hele; ortada tüm toplumu ilgilendiren bir sorun varken, sessiz kalmayı tercih etmek, “dur bakalım ne olacak?” diye perde arkasından gelişmeleri gözlemlemek, sosyal insan olmaktan çok uzak bir yaklaşımdır. Hadi diyelim; söz söyleyecek bir yeteneği yoktur. Yapıcı, olumlu, çözüm odaklı bir sözden kaçınıyordur/çekiniyordur/endişeleri vardır. Peki böyle bir çabası olana laf yetiştirmeye, sokuşturmaya; hem enerjisi var, hem de yeterliliği olduğunu kabul edebiliyor. “Ben demokrasi ve hukuka inanmıyor ve güvenmiyorum. Kimse de bu yola tevessül etmesin” havasında olan insanlarla aynı toplumun ferdiyiz. Çoğunluğun seçtikleri; hatalı ve meşruiyetten uzak olsa da uymak zorunda olduğumuz bir zaman ve zeminde yaşıyoruz.
Cehennemin kapılarını kapatmak için yola çıkanların; şartlara göre zebanilerle işbirliğine girmesi kabul edilemez. Şirin adlı aşkı için dağları delen Ferhat’ın; maden ve su bulunca zengin olup, aşkından vazgeçtiği mitolojik ve mizahi bir dille anlatılır. Karun’a savaş açıp, hazinesine ortak olanları da yazdı bu tarih. Huzur, kurtuluş, doğruluğa davet edeni değil; Karın doyuran Firavun’dan yana olan bir kavim de oldu tarihte. Ve aslında doyurmadı da. Çobanın kesmek için beslediği koyun gibiydiler.
Akıl, mantık ve muhakemesini başkalarına teslim veya devretmiş bu tür bireyler; dün dediğini bugün inkar eden veya tam tersini söyleyen, siyaset etiği yasasının çıkmasına bile tahammülü olmayan, dün küfür ettiklerini, konjonktür gereği bugün baş tacı yapanları, hiçbir ölçü, ilke, kıyasa tabi tutmadan diğerlerinden değerli ve üstün görecektir.
Bu duruma ne diyebiliriz ki? Etki ve yetki alanımız dahilinde; demokrasi, hukuk ve temel toplumsal değerler düzleminde, yürüyüş ve duruşumuz devam edecektir. Biz gereken sinyali gönderiyoruz, zihinlerdeki dekoder(sinyal çözücü) ler işe yaramıyorsa, alıcıların ayarlarıyla oynamaya hakkımız ve yetkimiz yoktur.
Vatanseverlik, milletseverlik, toplumculuk; tüm milliyet, ırk, inanç, mezhep, politik yön, etnik kimlik, gelenek, görenek ve ideolojilerin dışında ve üstündedir. Tabi ben; kendim kurduğum, içinde yaşadığım, korumak zorunda olduğum vatanımı ve milletimi tüm bileşenleriyle sevmek zorundayım. Anayasa, yasa ve vatandaşlık bağıyla bir yurda bağlı olan bireyler vatanperver, milliyetçi olmayacak da; uzaydan gelen kurtarıcılar, göğe yükselen mehdiler, ideolojilerin yarattığı ulular mı kabirden çıkıp bizi koruyacak kurtaracak? Milliyetçilik ve vatan sevdası; hiçbir siyasi ekolün, dini inancın tekelinde olamaz.
Bu irade, bilinç ve kararlı duruş; toplumsal bilinç haline dönüşmedikçe, bu anlayışa öncülük ettiğini iddia edenler, modern ve gönüllü müritler bularak, gündemi işgal etmeye devam edeceklerdir.
Milliyetçiliğin; kavmiyetçiliğe, cibilliyetçiliğe, çıkarcılığa, yandaşlığa, ayrılıkçılığa dönüştürülmesine fırsat vermeyelim.
Samsun, 22.05.2023
Ali Rıza Malkoç
malkoc.org
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.