- 280 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
MAYMUNA ÇEVRİLMİŞ YAŞAMLA İNSANLIĞI TANIMLAMAYA ÇEYREK KALA
Bireyselliğin özendirilmesi ve toplumsal bağlayıcı bağların imhası, insanlığın yok edilişinin ayak izleridir. Son yılların en belirgin karakteri, bireyselliğin ve menfaatçiligin yaygınlaştırılarak kökleştirilmek istenmesidir. Dünya düzeni kurmak isteyen sistem dışı bir yaşamı dayatan küresel güçlerin tüm mücadelesi, böylesi bir süreci doğal meşru hale getirme çılgınlığı bugün insanlığı mutsuzluğun pençesine teslim etmiştir.
Bu konuları sorgulamak ve insanlığın kendi doğal yaşam bağlarının dışına taşınmak istenmesi pek fazla ilgi uyandırmasa da ben bu güçlerin insanlık üzerinde oynadığı oyunlarını gördüğüm için ifade etmezsem, kendimle savaşım hızlanacağından her platformda bunları dillendirmeyi ve insanları uyandırmayı kendime bir görev bildim.
Bütün bir insanlık bu imha sürecinin pençesinde kıvranırken bize uğramayacak ya da biz şöyle özelliklere sahibiz, onların bizim mıntıkamıza yaklaşması imkânsız gibi beylik sözlerin bir katkısının olmayacağını anlamak zorundayız. Çünkü Japonya gibi ülkeyi kıskacına almış toplumsal yaşamı bireysel yaşama dönüştürme marifetini ortaya koymuş.94 yaşındaki bir anne kendisinden uzakta olan ve bir firmanın CEO’luğunu yapan oğlunu arayarak, çok sıkıldığını ona ihtiyacı olduğunu söyleyince, oğlunun anne çok işim var gelme imkanım yoktur, diyerek telefonu kapattıktan sonra, insanları eğlendirme firmasını arayarak, bu firma bir gün annesini götürüp gezdirip gelini ve oğlu rolüne girerek annesini eğlendiriyorlar ve karşılığında da 2500 dolar alıyorlar. Geldiğimiz nokta maalesef bu…Tüm bu çabalar, insanlığın ortak bağlayıcı bağlarını yok ederek, o bağların vermiş olduğu huzur ve mutluluğu başka yollarla karşılayarak insanlığı birbirinden uzaklaştırmaya çalışıyorlar. Bu tarz firmalar giderek yaygınlaşırken, insanlar arasındaki biyolojik akrabalık ve yakınlık bağları imha olmaktadır. Yakın zamanda bunların bizim ülkemizde de olduğunu görürseniz şaşmayınız. Çünkü insanlık, insanlıktan hızla uzaklaştırılmaktadır.
Bunları bireysel ve sadece belli çevrelerde olduğunu bizim bunlara çok uzak olduğumuzu düşünenler varsa, ilk cep telefonları çıktığında kaç kişi kullanıyordu, şimdi kaç kişi kullanıyor. Çünkü ilk çıktığı zaman insanların tedirginlikleri olduğu gibi, imkanları da sınırlıydı, ancak geldiğimiz nokta da cep telefonu olmayan kınanır duruma geldi. İlerleyen süreçlerde anne ve babalarını böylesi firmaların eğlendirme faaliyetlerine yönlendirmeyen kişilerin kınanacak duruma gelmeyeceğini kim garanti edebilir.
Hakikaten insanlık hızla ilerliyor, insanlıktan uzak bir yaşama doğru. Bu gidişin önüne geçmek yakın gelecekte imkansızlaşabilir. Onun için, kültürel kodları ve manevi dinamikleri bağlayıcı olan toplumlar kendi toplumlarında, bunların etkileme gücünden daha yüksek güce sahip değerlerini canlandırmak ve toplumsal yaşamın her noktasında severek yaşanılan bir cazibe merkezi haline getirmek zorundadırlar. Bu süreci doğru yöneten ve insanlarına güven veren toplumlar, toplumsal kimliklerini bireysel arzu istek ve çılgınlıklardan daha etkili kılabilirler. Aksi durumda toplumların yıkılması ve dünyanın tamamında bireysel yaşamın beğeni topladığı yaşama mahkûm olması kaçınılmaz olur.
Yeni nesiller, kültürel ve manevi dinamiklerin bağlayıcılığından çok uzak, o değerler olsa da olur olmasa da olur, önemli olan kendi arzu istek ve hazlarının nerede nasıl doyurulduğuna önem veriyorlar. Hatta sosyal paylaşım sitelerine bakarsanız, her birey kendini nasıl anlatıyorsa öyle daha mutlu olduğu göze çarpıyor. Kadınlar sosyal paylaşım sitelerini evinden daha emin korunaklı ve mahrem bir alanı olarak görüp her davranışını orada rahatlıkla paylaşıyor. Hatta tüm giyim kuşamını kamera karışında yapıp onu da oradan herkese açabiliyor. Aklınıza gelmeyecek davranışların haz verdiği sürece orada rahatlıkla sergilendiğine şahit oluyorsunuz. Bu gidiş aslına bakılırsa, inşanın insani olan yönlerinden değil de sadece biyolojik ve iç dürtülere göre bir yaşam alanı oluşturmaya çalıştığının da göstergesidir. Tüm paylaşım sitelerinde kendi vücutlarını en ince ayrıntılarına kadar vitrine koyan kadınlar görüyorsunuz. Bu tavırlar bir anda olmadı, önce değer olarak bilinen ve kutsallığı zihninizin bir köşesinde duran zihinsel algı pırtlatıldı. Zihinsel algılar yeniden şekillenirken, bu değerlerin önemsizliği anlamsızlığı varsa yoksa insanın bireysel yaşamı ve yaşadığı ortamlardan ne kadar haz alabildiği öne çıkarıldı. İnsan böyle bir ortama, karşılığında bir bedel ödemeden sahip olabildiğine göre hem bedel ödeyecek hem de arzu ve isteklerine firen olan yaşamı neden tercih etsin ki, böyle bir aşamada insan kolay olanı ve bedel istemeden istediğini yapabileceği yaşama yöneldi. İnsanın bu yönelimi ve gideceği sonuç onun zihnine tanımsız bir istek listesiyle yerleştirildiğinde, insanlığın bireysel yaşama hızla yönlendirilmesi sağlanmış oldu. Bu yaşamı geldiği noktadan ele aldığımızda önüne geçmek imkansızlaşmaktadır. Ancak daha farklı ve insanlığın esas alındığı canlı dinamiklerle yaşam alanları kuşatıldığında, bireysel yaşam ve isteklerin yaşam kodları kendini imha edebilir. Çünkü onların varlığının devamı nefes alabilecekleri atmosferin varlığına ve manevra alanlarında dikizleyici kontrol noktaları olmadan rahat hareket edebilmelerine bağladır. Siz insanlık kulelerini toplumsal yaşamın her noktasında kurar ve bir cazibe merkezi oluşturursanız bunlar kendiliğinden yok olur. Ama önüne setler oluşturmaya kalkarsanız bu seller bu setlerin hepsini devirir ve geçer…
Eğer yaşamın her tarafından fosseptik kanalları geçiyor ve bu kanallardan çıkan kokular etrafı sarmışsa, bu kanallara elinizdeki temiz suları akıtarak onları temizlemeyi düşünürseniz hem emek hem zaman hem de sermaye kaybı yaşarsınız. Ama elinizdeki temiz suları herkese dağıtmak ve herkesin rahatlıkla faydalanacağı yerlere götürürseniz, fosseptik kanallarının tercih nedenini ortadan kaldırırsınız. Yaşam da böyledir. Bugün tüm dünyayı kasıp kavuran bu tufan karşısında toplumsal gardınızı almanız gerekiyor. Alamazsanız yok oluşunuzu değişim ve yenilik diye bayram havasıyla kutlar ve şenlikler yaparsınız. Oysa kendi yok oluşunuzun cenaze merasimini düzenlediğinizi fark etmezsiniz.
Küresel şeytanın bu soysuzlaştırma projesi, insanlığın bağlayıcı tüm bağlarını ortadan kaldırmaya dönüktür. Bu projenin şeytanların elinde patlamasının yolu kendi özümüz ve hayatta varlık sebebimiz olan bağlarımızı canlandırmamız gerekiyor. İnsan toplumsal bir varlıktır, demeyen önemli bir düşünür gösteremezsiniz. İnsanın toplumsal varlık olarak varlığını ortaya koyacağı yaşamı imha ederek, onu sadece biyolojik hazlar peşinde koşan az emek çok tüketim, faydayı önemin yerine koyan bir yaratığa çevirirseniz. Değerli olan hayatında bir kutsal bırakmazsınız. Kutsalları imha olan insanlığın ormanda daldan dala koşan bir maymundan ne farkı kalır. İnsanı maymun gibi yaşatarak, iddia ettikleri, insanın soyunun, maymundan geldiği aşamaya götürdükleri sanıyorum anlaşılacaktır. İnsan maymundan gelmedi ancak arzu istek ve beklentileri açısından bir maymuna döndürülmek istendiği ortada. Maymun gibi yaşayan bir varlığın toplumsal yaşamda hangi kutsalını korumasını ve o kutsala bağlı kalmasını bekleyebilirsiniz…Geldiğimiz aşama, insanlığın tarih boyunca insanlık seviyesinin en aşağıya çekildiği dönemi yaşadığımız bilinsin…İnsanlık bir değer sisteminin adıdır. Biyolojik varlıkları anlatan bir isim değildir. İnsanın canlı bir yaratık olarak tanımı insandır. Ancak insanın yaratılış kodlarına uygun ortaya koyduğu yaşamın tanımı insanlıktır. İnsanlığın bu tarihi tecrübelerini ve birikimlerini değer sistemi olarak yok ettiğinizde karşınızda sadece biyolojik hazlar peşinde koşan ve kimseyi umursamayan hiçbir bağlayıcı kuralı takmayan her istediğini her yerde gerçekleştirecek bir maymun yaratırsınız. İşte Küresel şeytan böyle bir mücadelenin utanmaz bahçıvanı olarak kötülük ve soysuzlaştırma tohumlarını yeryüzünün her karış toprağına saçma derdinde…Bu tohumlar dijital çağ diye bildiğimiz çağın aparatlarıyla yaygınlaştırılmaktadır. Bu çağ, teknoloji ve bilim adıyla insanlığın yerlerde süründüğü ve insana ait olan hazların başka bir canlıya monte edilerek evrene sürülmek istendiği yeni canlı inşa etme çabasındadır.
Ey insan! Seni sen yapan insanlık bugün alenen ırzına geçilen bir paçavraya çevrilirken sen hala adlandırılan o kimlikle değer bekliyorsan anlamsız bir bekleyiş içinde olduğunu bileceksin. İnsanlığın yok edildiği yerde insan da olmaz. Geriye kalan sadece biyolojik hazları olan yeryüzü canavarlarının en tehlikelisi kalır. İşte bu dönem en azılı, kimsenin başkasının kahrını çekmediği duyarsız, duyguları parçalanmış doğrudan pozitivizme göre şekil alan bir yaşam olarak belirginlik kazanmaktadır. Bunları neden anlattığımı böyle korku senaryolarına göre insanların yaşamının karartıldığını düşünenler olabilir. Ancak şunu açık yüreklilikle söylemeliyim ki karartılan yaşamınıza bir kıvılcım gönderiyorum ki karanlıkların nasıl evrenimizi kuşattığını fark edin istiyorum…Bu uyarılar sadece başlamış bir dönüşüm projesinin yayılan kokularının geldiği yerlerin nereler olduğuna dikkat çekmektir.
İnşallah insanlık bu projenin yaygınlaşmasını ve bütün bir insanlığı maymuna çevirmenin önüne geçecektir. Bunun için öncelikle değer sistemleri ve yaratılış kodlarından gelen bağlara olan yakınlıklarını ortaya koymaları ve o bağlar olduğu zaman yaşamlarının bir anlamının olacağını anlamaları gerekiyor. Bu süreci yakalamak ve gelen selleri tersine döndürmek umudu aşkı ve sevdasıyla insanlık alfabesinin harflerine göre yaşamlarını şekillendirenlere selam olsun diyorum…
Selam saygı muhabbet ve iyilik dileklerimle kalın sağlıcakla…
Erol KEKEÇ/19.05.2023/14.46/Namazgah-İST
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.