Hazin bir son
Bir hazin son
Sokağın her iki tarafına da sarı şeritler çekilmişti. Her kafasından ayrı bir ses çıkaran sekiz on kişilik kalabalık, ekip otosunun etrafında şahit oldukları olayı kendilerince anlatmaya çalışıyorlardı. Onları dinlemeye çalışan komiser ve memurları ise kimi dikkate alacaklarına karar vermekte zorlanıyordu. Biri diyordu ki :"Upuzun boylu bir adam şu taraftan geldi, trak diye sıktı kayboldu." Bir diğeri, gençten bir oğlandı:"Abi adam tek attı! Hed şat yaptı abi." Öteki biraz ileride yerde yatan cesedi gösterip:"Herifi vurmasa, kadıncağazı tavuk gibi boğazlayacaktı!" Diye meçhul katili destekledi. Bahsettiği kadın üzerinde bir battaniye ile ambulansta oturuyordu. Ambulans ve polis arabasının tepe lambalarının mavi kırmızı ışıkları sokaktaki evlerin zemin kat pencerelerinden yansırken kalabalık uğuldamasını sürdürdü.
Öldürülmek istenen kadının adı Fatma’ydı. Katletmek isteyen adam da kocası. Kocayı öldüren de ben. Kalabalıktan hiç kimse beni tarif edemedi. Yanlarında öylece dikilip olayı nasıl anlatamadıklarını izliyordum. Boyum upuzun değil. Adamı tek atışta öldürmedim. İlk atışta bacağını nişan aldım. Teşebbüsünden vaz geçmeyince kürek kemiğinden. Namussuzlar sırtından vurulmayı hak eder. Nazmi abi böyle öğretti.
Kadın belli ki zulüm görmüş kaçmış. Kocası da peşine düşmüş. Yani tahminimce. Onları Asmalımescit civarında fark ettim. Hallerinden şüphelenip takibe koyuldum. Kadın nereye gideceğini bilmeden Cihangir’e kadar yürüdü. O vakitte oralarda ne yapıyordu, sorgulamadım. Belki bir gece mekanında çalışıyordu. Ama kılığı müşteri bölümünde değil de, mutfakta ya da ayak işlerinde çalıştığını gösterir gibiydi. Çok da umursamadım, ölümden kaçıyordu. Tek hissettiğim buydu. Sırtlandan kaçan bir ceylan, sırtlanı kovalayan bir arslan, o da ben…
Kadının civarı bilmediği çok belliydi. Bilinçsizce sokaktan sokağa giriyordu. Kovalamaca böyle bir süre devam etti. Bu çıkmaza gelmelerine kadar. Fatma elli yüz metre ancak koşabilmişti. Dermansız bir şekilde duvara yaslanıp kaldı. Adeta duvarın içinden geçmek istercesine dayamıştı sırtını. Adam elinde koca bir pala, ağır adımlarla ona ilerledi. Bıçak sokak lambası altında sabırsızca parıldayarak, kesip parçalayacak et arar gibiydi.
On metre kadar yakınlarında durup seslendim: "Hop dedik lan! Dur orda!" Şöyle bir döndü, hadi be sen de der gibi bir el hareketi çekti. O anda Bahtiyar’ın, silahımın adı; kabzasını kavradım. O sırada Fatma’ya doğru bir adım atıp bıçağı havaya kaldırmıştı. Bahtiyar’ın sırtını öyle bir sıvazladım ki, mekanizmanın şıraklaması sokağın her yerinde yankılandı. Caysın istedim, caymadı. Parmağını havada salladı. Benim de icabıma sonra bacakmış. Bahtiyar dinler mi, ilk haykırışında yeni kesilmiş ağaç gibi parke taşlara serdi adamı. Mermi bacağını delip geçmişti. Deyyus, bacağından fışkıran kana rağmen kertenkele gibi kadına doğru sürünüp bıçağı sallamaya çalıştı. Başaramadı. O katle muvaffak olamadı. Bahtiyar ikinci kez gürledi, herifin sırtına kırmızı infaz mührünü vurdu. Fatma donup kalmıştı. Tepkisizce gözlerini kapadı, yere çömeldi. Polis ve ambulans gelinceye kadar öyle kalmış olmalı. Çünkü ben geri dönüp, başka işlere baktım.
Yani olay böyle gerçekleşti. Fatma’dan başka da görgü şahidi yoktu.
Kalabalığın yanından uzaklaştım. Ambulansın önünde Fatma ile göz göze geldik. Sessizce başını eğdi. Arkamı dönüp yürümeye koyuldum. Bir daha ne onu oralarda gördüm, ne de polis beni aradı.
Aylar sonra gazetede bir cinayet haberi… Kocasının kardeşi tarafından öldürülen bir kadın fotoğrafı… Oydu, Fatma. Bu hazin son karşısında benim gibi bir göz kırpmazın bile gözleri yaşardı.
Cömert Öksüz
Sokak Öyküleri - 2023
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.