- 252 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Kolektif Alan 49
Kimi ilahi grup temsilcileri sırayla yönetime gelseler de sırayı iç sinmeyip kolektif gücün kullanımını yitirmek istemiyorlardı. İlahi dönemin sonuna doğru bu türden vehimleri içinde olan ilahlar, güç zehirlenmesine uğradıkları bu vehimle "kolektif sahiplik" yerine "kişisi sahiplikle"; "kolektif gücü" tümden kendi ellerine geçirmeyi, yönetimlerini sürekli kılmayı düşündüler.
Böylece kimi ilahlar nefis denen bencilliğe yenildiler. Kolektif sahiplik olgusu içindeki düşünce kişisi sahipliğe doğru parçalanıyordu (indirgeniyordu). Kişisi mülk sahipliği demek; kolektif iradeyi ve kolektif yapabilirliği ve yaptırabilir ligi ele geçirmek demekti.
Bütün planlar ve hayaller kolektif sahiplik içine açılacak olan "mülkün sahipliği" düşüncesi üzerineydi. Mülkün sahipliği düşüncesi üzerine kurgulanan mülk sahibi söylem ve eylemleri bu anlama uygun olarak açılan yeni alanın içinde söze, fiiliyata dönüşecekti.
İlahlardaki güç zehirlenmesi tamaha ve kibre neden olmuştu. Tamah da kişisi mülk sahipliğine sebep olmuştu. Artık kolektif mülkiyete karşı, “kişisi mülkiyetin tamahı ortaya çıkacaktı (aç gözlülük, doymak bilmezlik ortaya çıkacaktı). Kâr, kazanç, ticaret hırsının eli kulağındaydı.
Birikimli kolektif kapasite birilerine aslan payı yapılmakla; mülk sahibinden mülksüzlere doğru alan akışı oluşmuştu. Mülk sahibinden mülksüzlere doğru olan alan akışlı dalga hareketi mülk sahibi ve yoksulların zenginlik fakirlik fantezili imgeleriyle modüle edilir.
Kolektif değerler sistemi yerine mülk sahibi kişilerin baskı basınçları oluşuyordu. Bu baskı ve basıncın inanç ve iman ekseni içinde “kader ağlarını örüyordu”. İnanç ve iman mülk sahipliğini sürdürüp meşru kılacak tarzı oluşma doğrultusunda geliştiriliyordu. Mülk sahibinin rızk verme keyfiyeti lütuftu. Takdir eden lütuf süreci sefalete doğru kaydırdıkça köleler yarın çalışamayacak kadar kötü beslenir oldular.
İşte köleci alan akışlı söylemse dalgalanma içinde köleci yardımlaşma, acıma, merhamet gibi duyguların geliştiği duygu sellerde köleci edimler doğdu. Sadaka, acıma, merhamet hissi iki yüzlü biçimde, kişileri kendi muhtaçlığına boyun eğdirmenin baskısı ve köleci yapının geriye etkimesi olarak ortaya konmuştu.
Eğer kişi komşu mağaradaki hemcinsini avlamamışsa; hiçbir avcı hemcinsimiz, komşusuna şefkat olsun diyen, sadaka olsun diyen, merhamet olsun diyen nedenle ona avdan bir parça et götürmez. Çünkü mağara yaşamı içinde; kesikli, sürekli olur durumla tüketilenden fazla av yapma işi hep istisnadır da ondan.
Ve yine mağara yaşamı içinde tüketilenden fazlasının “üretim” koşulu da yoktur. Kolektif alan içinde tüketilenden fazlayı üretme koşulu köleci sistemin mülk sahipleri eliyle yardıma, sadakaya dönüşmüştü.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.