- 243 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
YA BÜYÜK TÜRKİYE YA DA KÖLELİK
YA BÜYÜK TÜRKİYE, YADA KÖLELİK
Büyük devlet adamı, büyük komutan Abdulhamit Han döneminden bu yana küfür dediğimiz batı hep bizimle ilgilenmiş ve uğraşmıştır. Easastada öyle değil mi? İslam hakikat, Yahidilik ve hırıstiyanlık tahrif edilmiş ve bozulmuş olarak yeryüzünde tabileri olan insan eseri haline getirilmiş kitaplarla amel edilen dinlerden.
Osmanlı islamla eşdeşlendirilmiş ve Abdülhamit ’in yok edilmesi elzem olmuştu. Batının niyetini iyi okuyan, Abdülhamit Han İçeride bir biriyle barışık bir ülke görünümü kazanmak istiyordu. Şartlar içinde Abdülhamid büyük bir iyi niyet gösterisi ile işe başladı. Osmanlı tarihinde o zamana kadar görülmemiş birtakım hareketlerle kısa sürede ordunun ve halkın gönlünü kazandı. Meselâ Seraskerlik Kapısı’nda subaylarla yemek yiyen padişah, burada “serasker paşa, paşalar, beyler, efendiler” hitabıyla başlayan bir konuşma yaptı. Bütün hükümet üyeleriyle mâbeyin personelini Yıldız Sarayı’nda yemeğe davet etti. Burada yaptığı konuşmada da milli birliğe duyulan ihtiyacı dile getirdi.
Tersane’ye giderek bahriyelilerle birlikte sofraya oturup asker yemeği yedi. Bâb-ı Meşîhat’a giderek ulemâ ile birlikte iftar yemeğine katıldı. Haydarpaşa Hastahanesi’nde Balkan cephelerinden gelen yaralıları teker teker ziyaret ederek onlara hediyeler dağıttı. Sadrazam ve diğer nâzırlarla birlikte camileri dolaşarak halk içinde namaz kıldı. Böylece halk ve devleti aliyenin tüm kurumlarıyla barışık bir baş kumandan oldu. Bu gün Cumhur başkanımızın davranışıyla birebir örtüşüyor.
Osmanlının yıkılmasından sonra bir daha belini doğrultamayan bir devlet görüyoruz. Birinci dünya savaşı başlaması ve bitmesi arasında devlet iyice zaaflara düşmüştü. Nihayetinde küllerinden yeniden doğmaya hazırlanan Osmanlı son bulup Türkiye Cumhuriyeti adı altında çok şeyini kaybetmiş bir devlet olmaya ve doğmaya çalışırken bile boş durmadı batı.
Birinci Dünya Savaşı bittiğinde bugün Türkiye’ye manşetler üzerinden saldıran ülkeler, işgal güçleri olarak başta İstanbul olmak üzere birçok şehrimizde kirli postallarıyla dolaşıyordu. Hadis-i şerif ‘’küfür tek millettir’’ der. Demek ki gâvurluk baki. Bitmiyor.
İngiltere ve Fransa, Türkiye’nin bir gün 85 milyonluk bir nüfusa ve güçlü bir orduya sahip bir devlet hâline gelip kendileriyle başa çıkabilecek bir ülkeye dönüşeceğini öngörebilselerdi belki de savaş sonrası ülkemizi on parçaya bölerlerdi.
Nitekim tek parti döneminde bütün ipleri eline geçiren batı her istediğini yaptırmış taki 1950 lere kadar Adnan menderesin iktidar olmasıyla her ne kadar karşı konulmaya çalışıldıysada başarılı olunamamıştır. Ona bile tahammül edemeyen batı ihtilal ile menderesi astırdılar. Böylece Türkiye her ne zaman başını kaldırsa ihtilaller ve muhtıralarla durdurulmuş ve gelişmesinin önü kesilmiştir.
Batı 2002 de hiç tahmin etmedikleri bir olayla karşı karşıya kaldı. yüzyıllık planlarını uygulamaya çalışsalarda zamanın iktidarı onları oyalamaya alttan alta küllerinden yeniden doğacak gelişmeleri ve çalışmaları bir bir yapmaya halkın sevgisini kazanmaya çalıştı başardıda.
Durumu farkeden ABD ve Batı 1960 dan beri ellerinde büyüttükleri Fetöyü devreye koymaya karar verdiler. 15 temmuz 2016 yılında devletin bütün kurumları ele geçirilme ve devleti batının desteği ile bölmeye parçalamaya yöneldiler. Allah tuzaklarını başlarına çevirdi. İktidar partisi birkez daha güçlenmiş ve bütün ülkenin kurumlarının hakimiyetini ele almıştı. Hem bunlarla mücadele eden milli mücadele ruhu 45 bin şehidimizin katili olanlarla bir mücadele başlattılar. Seçimden önceki söylemlere bakılırsa Muhalefet 45 bin şehidimizin katili olan terör örgütünün yanında yer alma onlarla bir söylem içine girme ve bebek katili ile gezi olaylarının sponsoru olan Osman KAVALA’nın özgür bırakılacağını ısrarla tekrar etti.
İktidar Bir yandan bunlarla mücadele ederken bir yandanda ülke alt yapısının iyileştirilmesi ile ilgili çalışmalara başladı. Recep Tayyip Erdoğan, başbakan olduğunda geri bıraktırılmış bir ülkenin yönetimini devralmış oldu. İktidar Parti’sinin siyasi iktidarının ilk günlerinde Ankara-Kırıkkale arasında çokça can kaybıyla sonuçlanmış bir trafik kazası yaşanmış, Başbakan bu türden ölümcül kazaların önüne geçmenin yollarını aramaya başlamıştı. Derhal Karayolları Genel Müdürlüğü’nün imkânlarıyla iki şeritli yolların inşa süreci başlatılmıştı.
Bir ülkenin kan damarları olan yolların iyileştirilmesi ve geliş gidiş şekilde iki, üç şeritli halde düzenlenmeye başlandı. Bütün bunların yanında Sağlık, eğitim, ulaşım, sanayi, enerji, savunma ve teknoloji alanlarında muazzam büyüklükte altyapı projeleri gerçekleştirildi. Bir ülkenin altyapısı ne kadar güçlü olursa o ülkenin dış politikadaki ağırlığı da o kadar artar. İmparatorluk geçmişinden kaynaklı zengin bir tarihsel misyona sahip olan Türkiye, Cumhurbaşkanının güçlü siyasi liderliği sayesinde uluslararası arenada kendi millî çıkarlarını öne çıkarmayı başardı. Emperyalist ülkelerin çıkarları pahasına çok yönlü, dengeli ve pro-aktif bir Türk dış politika vizyonu oluşturdu.
‘’Ya büyük Türkiye ya da kölelik’’Türkiye, adım adım büyük devlet olma yolunda ilerlerken düşman da boş durmadı. Bir yanda ABD, diğer yanda İngiltere, Fransa ve Almanya gibi “geleneksel sömürgeci” ülkeler, uyuyan devi uyandırmadan, yani Türkiye güçlenmeden onu ezmek için çaba üstüne çaba sarf ettiler. Gezi olayları, 17-25 Aralık operasyonları, 15 Temmuz darbe girişimi ve PKK’nın çözüm sürecini baltalayarak tekrar terör eylemlerine başlaması, aslında Türkiye’nin büyümesine darbe vurmak ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı büyük Türkiye vizyonundan vazgeçirmek için yapıldı.
Türkiye’nin üzerine bilinen bilinmeyen düşmanlıklar ardı ardına boca edildi. Çukur yada hendek PKK saldırısını organize ettiler ama FETÖ ile tezgahlayan PKK yenilgiye uğradı. Hemen hemen hepsinede kazdıkları tüneller mezar oldu. Bu olay Türkiye’nin Bölünüp parçalanma girişimiydi. Şükür ki yapamadılar. Hani. Bir şekilde muhalefetle beraber olup Tayyip’in önünü kesmeliyiz diyen Bidon kafalı bieden varya o zamanda PKK ya ellibin tır silah vermişti. Çukur kanlı terörü, PKK’nın Türkiye’den FETÖ destekli toprak koparma girişimiydi. Bu plan, Suriye’deki ABD askerleri eliyle hazırlanmıştı.
Ne yazık ki bugün tam da terör örgütü bitme noktasına gelmişken Millet İttifakı mensupları, çukur terörü zamanı dillendirilen özerklik ve öz-yönetim iddialarının sözcülüğüne soyunmuş durumda.
Türkiye’nin güçlenmesinin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın güçlü siyasi liderliği sayesinde gerçekleştiğini gören turuncu devrimciler, Sorosçular ve CIA bağlantılı odaklar tez elden tedbir alma yoluna gittiler.Rusya ile anlaşılıp S-400 lerin savunma gücüne katılması Rusya ile Ukrayna arasında arabulucu olması ve ikisi ile de iyi ilişkilerde bulunması Nato’nun işine gelmedi.Tahıl sorununu çözerken sessiz kalanların Suriye ,Libya,Doğu Akdeniz,Afrika Azarbaycan Karabağ menfaatlerinı koruyan anlaşmalar yapması ve emperyalizmin önünü kesmesi, Türk Devletler Teşkilatı’nın gücüne güç katmasını dikkate aldığımızda Batı medyasının “Erdoğan gitmeli!” şeklindeki kudurmuşluğunu kolaylıkla anlayabiliriz.
Rahmetle yadedelim: Deniz BAYKAL ‘a kumpas kuranlar boş durmamış. Su uyumuş ama onlar uyumamış. Ani çıkışlar yapabilen Muharrem İNCE’yede bir tezgah kurarak adaylıktan Çekilmesini sağlamışlardı. Adaylıktan çekilen muharremin oyları Millet ittifakına gelecekti. Ama bu kez tezgahları tutmadı. Sinan OĞAN’a yaradı. hiç yoktan 0/0 05 0y aldı keyfinden geçilmiyor. Umutları çalınmış olan muharremin seçmeenlerinin kendilerine döneceğini düşünen kumpasçıların planları tutmadı. Sinan OĞAN’a yaradı. Anadolu’nun basiretli yiğitleri, gadre ve işgale uğramışlardı,
Batılı devletlerin kültürel emperyalizmine ve köleleştirme azgınlığına maruz kalmış tüm devletler ve onların vicdan sahibi halkları, büyük Türkiye’nin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanında yer almaktadır. Emperyalizme karşı batı ve ABD ye karşı ağzı dualı ne kadar millet varsa tayyip için dua etti. Uzak doğudan tut, Türk dünyasından tut, Orta doğu afrika batının içindeki türkler hep bir ağızdan semaya dualerını saldılar.
Emperyalizme karşı olan iman kalesinin karşısında ise Biden, Macron, Miçotakis, Netanyahu gibi siyasi liderler, The Economist veya Der Spiegel gibi küresel medya aktörleri, Batılı sivil toplum ve istihbarat örgütleri, Sorosçular, FETÖ’cüler, PKK’lılar ve türevleri bulunmaktadır.
Bu seçim sadece Türkiyenin seçimi değildi. Mazlum milletler seçimiydi. Türk dünyasınında seçimiydi. Türkiye için Birinci Dünya Savaşı’nın hâlen devam ettiğini bitmediğini ve hiçbir zamanda bitmeyeceğini göstermesi bakımından önemlidir.
NATO, ve ABD her ne pahasına olursa olsun Türkiye Ukrayna ve rusya Savaşında taraf olmalı düşüncesini hep tezgahlamış ve uğraşmıştır.
“Seçim kaybedilirse iç savaş çıkarırız!” deme cüretini göstererek akamete uğrayan Soros devrimleri için Türkiye’yi bir ilham kaynağı hâline getirmek istiyorlar. 15 temmuzda yapamadıklarını 14 mayısta tekrar tezgahlayıp denemeye çalıştılar ama yine tutmadı. Milletin ferasatı oyunlarını bozdu, bütün beyinlerini yine altüst etti.
Son bir parağrafla bu konuyu irdeleyelim.1908 yılında Abdülhamit han tahtan indirilirken İçimizdeki ermeni lobileri büyük rol oynamıştı.2. Meşrutiyet ilan edilince bazı ermeni lobileri yürüyüş düzenleyerek pankartlarla Abdülhamit Han’I protesto ediyorlar. Çok garip ama; Pankartlarda ki yazılar aynen şöyle: Müsavat, meşveret, Kahrolsun istibdat, Kahrolsun zulüm, yaşasın hürriyet yaşasın adalet, musavet ve meşferet. O zaman ermeniler hürriyetçi Mazlum meşveretçi, müsavatçı oldu. Abdülhamit Han diktatör oldu. Seçimlerden önce bir parti lideri bu meşhur sözleri aynen tekrar etmedimi? Etti. Ve bu kadın hürriyetçi tayyip diktatör öylemi? Yemezler beyler. Yok böyle bir dünya. Son pişmanlık fayda vermez.
Firavun musanın arkasına düşmüş ordusuyla, yetişmek üzereyken Allah denizi yedi koldan açmış musa ve askeri karşıya geçmiş. Firavun bakıyorki deniz yarılmış yol yol olmuş yürüyor askeriyle beraber. Tam ortaya varınca deniz kapanmaya başlıyor. Firavun secdeye varıyor: Musanın inandığı rabbine bende inanıyorum, diyecek ama ağzını cebrail bir avuç balçıkla kapatıyor. Diyemiyor: Allah ‘’Şimdi mi ya Firavun yeis anındaki iman geçerli değildir’’. diyor. Son pişmanlığını Kabul etmiyor.Bizde ’’YA BÜYÜK TÜRKİYE diyebilmek YA DA KÖLELİK kabullenmek ’’gibi duruma düşmeden ’karar vermek lazım.
========================AR=============================
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.