Ne Ölüme Ne Ölüne 2
Kısacık bir ömürle cebelleşirken, kehkeşana kafa tutmaya kalkıyordu, lakin bilmiyordu ki kafa nasıl tutulur, hele hele kehkeşan nedir. Eskiler yedi delikli tokmak demiş kafaya. Delikli olunca o yüzden dolması imkansız denir ya. Ne kadar doldurursan doldur kafanı, ya hu delikli sonuçta, enerji boşa gider, gözyaşı boşa gider, kulak kiri boşa gider, ağız desen zaten hep doldurma yönüyle çalışır, lakin doldur doldur bu kafatası dolmaz işte. Acaayip, esrarengiz bir şey..
Elbette bu delikli kemik yapıyı bir de siz etten kandan sıyrılınca görün, ekseri hayvanlarınki görülür lakin internet icat olalı delikli kemiği de görebilirsiniz.. Hatıralarım yanıltmıyorsa beni, İskelatör diye bir çizgi film kahramanı vardı ve yine yanılmıyorsam kötülüğü temsil ediyordu. Hangi çizgi filmdeydi unuttum...
Öyle diyordu; hayat film sahnesi değildir evladım. Kim diyordu hatırlamıyorum. Hatırlamaya çalışırken yazacağımı da unuttum, iyisi mi, delikli kemiği fazla zorlamayalım.
Bir zamanlar hatıralarım yanıltmıyorsa beni, ki itiraf edelim, devamlı hatıralardan bahsedenlerin hayali, uğraşı pek kalmamıştır, klavye ve tuş üzerinden keçi yolu yapar da otlanır durur değil mi? İyi otlanmalar dileyelim o zaman.
Ne diyorduk dostlarım, bir zamanlar İslam üzerine okuma ve araştırma yaparken; Allah’ın insanı nasıl mükemmel yarattığı, eşrefi mahluk olduğu yazılır çizilir söylenirdi. Görsel etki midir nedir bilemiyorum, zaman içinde insanın eksikliklerini görünce film ve dizilerde, şüpheye düştüm. Madem dedim, eşrefi mahluk denilen insan mükemmel yaratılmış, binlerce kusuru neden var, madem kusurlu bir yapıdır, bu yapıyı inşaa edenin de kusurlu olduğunu gösterir. Görüş o görüş yani patladı gitti sonuçta. Yani Tanrı kusursuz olaydı kusursuz bir yaratım yapması gerekirdi ki, hem dünya hem içindekiler hem de uzay hemi de insanda ne kadar ararsan o kadar kusur var. O yüzden diyorum ki artık, Tanrı veya Allah veya Tengri vb vs çeşitli kültürlerde ne ise adı asla kusursuz olamaz ki, yarattı dedikleri hep kusur abidesi değil mi?
İnsanlar yani bizler ekseriyetle ... Yine unuttum ne yazacağımı, laf girdi araya. Ben bu konularda tavsiye diziler ve filmler verecektim. Hangi konu da...Tanrıya ve dinlere değişik gözlerle bakmak konusunda falan.. Çünkü tek tip bir anlatım var kültürümüzde.. O da aşağı yukarı 3 bin yıllık bir Çöl, Ortadoğu veya Beş Hilal bölgesi veya Kenan veya Mısır kökenli anlatımlar. Hep aynı şeyler dönüp durmuş delikli kemiğin içinde. Delikli kemiğin içinde bir de kemiksiz dil var ya... Önüne gelen vahiy getirmiş, önüne gelen bilinmezden haber vermiş, hele bir de Tanrı savaşçıları, Tanrının elleri, Tanrıcı ordular var ya; toz duman kan deryasına döndürmüş 3 bin yılı daha kaç bin yılı.. Ben diyeyim 24 bin yıl sen de 51 bin yıl...Ki hala dünyada bolca çatışma var tüm kıtalarda.
İşin özünde Tanrıdan Allahtan veya dinlerden kurtulamazsak devam edecek bu toz duman kan revan etki tepki konuları...
Tanrıyı tanıtmak için kimse de boş durmuyor hani, esma ül hüsna derler anlatırlar, cennet cehennem derler anlatırlar, şeytan başka mesele, peygamberlik müessesinin yanında bir de cinler melekler, ki dua konusu ne ararsan var. Bu din konusunun başını bizlere iyi insan yetiştirmek olarak anlatırlar ama öyle mi gerçekten? Tanrı işi gücü bırakmış, insanları ta başından ayırmaya başlamış sen bendensin o benim düşmanımdır sen de iki yüzlüsün deyü... Bunun üzerine bir de insanlar çıkmış ortaya, peygamberler, peygamber arkadaşları, eşleri, silsileleri, tarikatler, cemaatler ardından. Öyle güzel bir yere dükkan açmışlar ki; İnsanların boynuna çanla ezanla yeri gelmiş şaman boyutunda davulla bir ip bağlamışlar, geliniz buraya, gelenler ne güzeldir gelmeyenler tu kaka çirkin oluvermiş tarihin tozlu sayfalarında.
Bu konularda özetle aslında pek de bir seçim şansı verilmemiş insana. Ekseri ataerkil yapıda gelişen insanlık medeniyeti, babadan oğula din içmişler din yemişler, yedirmişler içirmişler durmadan. E haliyle çok az insan çıkmış bu konularda muhalif olan. Muhalifleri de kimi yakmışlar, kimi kesmişler, kimi de baçak ve kollarından dört ata bağlayarak parçalamışlar ki, tüm bunlar hep ben Tanrıcıyım, iyi bir dindarım mahiyetindeki söylevler ile tetiklenmiş durmadan.
Kim var ki bu konularda muhalif? Ömer Hayyam belki, Galileo belki.. Delikli kemik olan kafama da fazlaca bir isim gelmiyor hani? İslam peygamberi söylevini duymayanımız var mı, Yahudilerin peygamberi, Hristiyanların peygamberi... Bu üç din bizi etkileyenler ki en en çok yanından, tabiri caizse dnamıza kadar işlenmiş bu söylevler.. İşin diğer boyutunda da Hint ve Çin coğrafyasında isim yapmış düşünürlerin de bir şekilde peygamber olabileceği yazılmış çizilmiş, kimi araştırmalarda İbrahimin Türk olduğundan da bahsedilir, Yunan filozoflarından bazılarının da peygamber ve veya nebi vb vs olabileceği de anekdot olarak bolca yazılmış çizilmiş. Hani Tibet illerindenki inanışların da Ortadoğulu kökenli peygamberler denilen ailelere bağlandığı bile olmuştur herhalde. Dalay Lama mı ne diyorlar ya... Ekseriyetle bir çok konuya da her yüzyılda başka bir yaklaşım getirilerek bir de müceddid denilen insanlar sürülmüş piyasaya.. Her yüzyılda yine ve yeniden aynı konular değiştirile değiştirile anlatılmış durmuş...
Bir de bu konunun kitap bahsi var. Ne kitaplar yazılmış ki.. Şimdi bu konuda laf mı edilir, dünyayı başınıza yıkmazlar mı?
Dua bahsinde düşünürdüm, dilim ve gönlüm kıpır kıpırdı ya, derdim ki ben şahidim üç duam şakkadanak veya çok kısa bir süre içinde kabul oldu ya hu? Sanırım değil o dönemler ben kendimi Tanrının bana karşılık vermişliği ile aldatmışım diyorum şimdi. Ne günlerdi be.. Gençlikte ibadet çıra gibi yanar derlerdi ben de durmaz çıra yakardım.. Bu konulara ayırdığım vakti keşke daha kaliteli ve kendime faydalı konulara ayırsaydım ya. Mesela??? Kafamı da şişirmeyeyim şimdi..
Başka bir gezegene taşınabilsem de bu dünyalık söylentilerden ve çıkmaz sokaklardan kurtulabilsek keşke değil mi? Nerde, ne gezer daha kendimizi çözememişiz binlerce yıldır. Ola ki dünya gerçeğini çözelim.
Yakın zamanda bir üstadıma 2009 yapımı Deney (Splice) filmini önermiştim. Enteresan bir film olmalı... Aslında şu an benim sinema severlerden yardım almam gerekiyor, insan yapısı, din, felsefe, tapınak, ibadet vb vs konularda değişik bakış açıları, pardon gözlere takılan farklı numaralı gözlüklerle bu konuları irdeleyen ve görsele dönüştüren hangi filmler var idi. İzlemişimdir ancak delikli kemiğim içindeki beynimden yönetmen ve film isimleri, tarihleri çekip çıkarmak ne gezer. Kafam patlayacak ya hu...
Ölüm derler, İnanmak istiyorsan Tanrıya, ölüm yeter sana. Acelemiz yok ölmeye de hani diyorum fazla da geçikmese.. Ak koyun Kara oyun Gri koyun belli ola da, yanacak mıyız sonsuzda, yoksa sefa mı süreceğiz, şu muammadan kurtulsak yani..
Sevgili veya işe yaramayan gönlümün ve zihnimin hallerinde, beni devamlı meşgul eden Tanrım, Allahım, Ram, Götengrim, İlahım vb vs hangi adını daha çok seviyorsan yani, o adla seslendim, say ki artık sana olan iştiyakım kafamı ve gönlümü taşınmaz bir hale çevirdi. Ya hu güçün madem her şeye yeter, ver iki kanat da uçam gelem yanına, gerçeği anlatam herkese. Şu dünya dedikodusundaki, kitap, hikaye, anekdot, not, altı çizili ifade, tarih vb vs dedikodusundan kurtulsam ya hu... Şimdi çok okumuşlar der ki, Tanrı orada burada arama, Tanrı içinde.. Ya hu Tanrı gönlümde zihnimde olsa kendisiyle didişir durur mu?
Sevgilerimle sevgili insan..
Ne sen benim ölüme gel ne de ben senin ölüne geleyim.. Ölmek lazım, asıl mesele ölümü nasssıl yenmek lazım?
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.