- 165 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Kolektif Alan 46 d-46 e
53 / 46 d
Yine burada, beş parmağın beşinin de eşitsiz olmasıyla ortaya konan yumruk, avuç, kol gücü gibi farklı farklı hünerler ve farklı enerji durumları önemliydi. Bu enerji durumlardan biri de eşitsiz beş parmağın tek tek her birinde bulunmayan bir kol gücünü (kolektif gücü) ortaya koyması önemliydi.
Çeşitlilik, hüner, eşitsiz durumlarla olasıdır. Kulak kaşımak için baş parmağın girmediği yere eşitsiz bir çeşitlilik ve eşitsiz bir maharet olan serçe parmak girer! Beş parmağın “el kapsamı içinde” sağlama yapmayacağı söylenir mi?
Parmaklar öznelerdi. Parmakların her birinin farklı ve eşitsiz becerilerle olması; iş birliği yapması ve iş bölüşümü yapan öznelerin bileşen özellikleriydi. Her bir parmağın ayrı ayrı eşitsiz yetenek içinde kendi ihtiyacı kadar “enerji tüketmeleri de” özneleri birbirine dayanıştıran “ortak özellikleriydi”.
Vücut, eşitsiz ve farklı karakterli öznelerin (hücrelerin) kullanım, tüketim ve sağlamanın bileşim gücü ile kolektif alandı. Kol parmakların bileşimini sağlayan çekim ekseni ve bir kısım kolektif alanın gücü ile kolektif alanın dışarı uzanan kapasitif beyniyle kolektif alanın bilinciydi.
Kol gücünden (kolektif bilinçten) yoksun kılınan bir beş parmak düşünülebilir mi? El, kol gibi uzuvlar bileşimi, kolektif yarar gibi vücudun yararını ortaya koyan çevrimleriyle; kolektif alanda eşitsiz yetenek ve kapasitelere birer bağlamıydı. Kolektif alan içinde farklı matematiksel noktalarıyla alanın kendisiydi.
Herkesin yetenek ve ihtiyacına göre kolektif kapasiteden sağlama alması başka. Kolektif kapasiteli gücü (kolu) ele geçirip de kolsuz bırakılan parmaklara (öznelere-emekçilere) hükmetmek başkaydı.
Hele de parmakları (kişileri) kol gibi kolektif kapasite gibi bağıntılarından ayırıp, sürecin bileşen paydaşlık ruhi değerlerini bağlamlarından koparıp beş parmağa ve eşitsiz beş parmağa indirgemek; tümden saçmalık ve gizemci inançlımaydı. Vücudun, kolun olmadığı yerde parmaklar kendilik durumla anlamsızdırlar. Kolektif kapasitenin olmadığı yerde kişisi gayretinin hiçbir anlam ve önemi yoktur.
Kişi gayreti kişinin kendisine anlam ve önemdir. Kolektif gayret o bileşimin tüm öznelerine paylaşılan bir anlam ve öznemdir. Kolektif bağlanım ve bağlayıcılık buradaydı.
Doğrudan paylaşılan kişisi kapasite değildi. Böylesi anlaşılma at iziyle it izini karıştırmaktır. Doğrudan paylaşılan şey kolektif kapasiteydi. Paydaşlı olan kolektif kapasitenin kol (sektör) gücüydü. Eşitsiz parmakların maharetini taşıyan kol gücüydü. Kol gücü de tek tek hiçbir parmağa ait değildir. Eşitsiz birikimli kolektif zenginliği mal sahipliği üzerinde sömürüye dayanak etmek izansızlıktı.
53 / 46 e
Kolektif emek gücünden pay alamayan kişiler muhtaçlardı. Muhtaçlığı içinde olan kişiler, kişi mülkü yapılmış olan kolektif güce doğru eğim ediliyorlardı. Mülk sahibine doğru giden kişiler "emek güçlerinin" karşılığında boğaz tokluğu olan "emeklerinin" karşılığını alıyorlardı.
Emek gücü, kişinin tüketeceğinden daha fazlasını üretiyordu. Köle daha fazlasını üretip, daha azı olan emeğinin karşılığını alıyordu. Bu nedenle kişilerin emeği değil “emek güçleri” sömürülüyordu.
Emek; kişilerin hayatta kalmalarına ve yarın yeniden çalışmalarına yetecek kadar bir depo enerjiyi karşılayacak olması için gerekli bir çalışma gücüydü. Emeğin sağlamasını kişiden alırsanız, kişi ölür. Siz de yarın yeniden çalıştıracak kişi bulamazsınız. Bu nedenle kişinin zorunlu emeğine pek pek dokunulmaz.
Emek gücü ise farklı bir şeydi. Kişiler kullanıp tüketeceğinden daha fazlasını üretirler. İşte bu hayatını idame ettirecek kadar olan EMEK değildi, EMEK GÜCÜYDÜ. Sömürüye konu olan buydu. Emek gücü idi. Sömürü; kişiye tüketeceğinden daha fazlasını ürettirme ve buna mülk sahipliği hakkı diye el koyma işiydi.
Diyelim günlük ve zorunlu karşılanmalarınız kolektif emek sağlatması içinde 3 saatlik bir süreye karşılık olsun. İşte kolektif emek sağlatması içindeki 3 saatlik iş çalışması transfer emektir. Transfer emeğin kolektif alanda bir karşılığı vardır. Kolektif alanda bir karşılığı olan transfer emeğin yaptığı üretim, sizin emeğinizdi. Ve kolektif alan içinde değişilir olup da karşılığında “pay aldığınız emek kolektif emektir”.
Ama siz 3 saat çalışma yapmak yerine 8 saat çalışmakla siz 5 saat fazla bir çalışma yaparsınız. İşte kolektif emek karşılığı verilmeyen bu 5 saatlik çalışma da EMEK GÜCÜNÜZDÜ. Kolektif bir alanda emeğiniz üç saatle sınırlı. Emek gücünüz 24 saatle sınırlıdır. 5 saatlik fazla çalışma “artı emekti”.
Demek ki kolektif bir alanda “zenginlik” beş parmağın beşinin de fiziksel görünüş olarak farklı büyüklükte olması nedenle değildi. Ya da zenginlik tembellik ve çalışkanlıktan doğan bir durum değildir. Kolektif karşılığı verilmeyen 5 saatlik “artı emeğe el konmasıdır”.
Emek zorunlu ihtiyacın karşılığı olmakla kolay kolay artmazdı. İşten artmaz dişten artar denen emek söz gelimi 3 saatlik kolektif birim zamanlı emekti. Oysa zenginlikleri yaratan, biriken, sizi mülk sahibine köle kılan, sömürüye neden olan, göz dikilen emek, emek gücünüzdü.
Artı emeğin karşılığı verilmiyordu. Artı emeğin karşılığı mülk sahibinin huzur hakkı, takdir iradesi ve rızkların mülk sahibinin istediği gibi mülkü dağıtması olarak söyleniyordu! Yabancılaştırma buydu.
Sömürü ve sömürülme olayı karşılığı verilmeyen artı ürüne “kâr, ticaret, kazanç, faiz gibi söylemler içinde yaklaşılıp; kişiyi kendisine ve toplumuna yabancılaştıran hilelerle artı ürüne el konup, emek gücünün sömürülmesi olayıydı. Günümüzde “hazine, maliye” de denen kamu zenginliği artı emeğe; ihalelerle, kâr garantisiyle, özelleştirme hileleriyle çökülmektedir.
İhale de yetmezse kamu gücü üzerinde (hazine üzerinde) işletim garantisi ya da yolcu garantisi, hasta garantisi, köprü geçiş garantisi gibi akla hayale gelmeyen tuzaklar içinde kamu kaynaklı ihaleler şanslı! kişilere verilir.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.