- 248 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
TARİH BİLMEMEK
Günümüzde ekonomiden söz açılınca hemen şu cümleler sıralanır:
’’Türkiye fakir’’
’’Türkiye borç almadan yaşayamaz’’
’’Yabancı sermaye olmadan kalkınamayız’’
’’Biz bankacılığı, madenciliği, sanayiciliği hatta tarımı yapamayız’’
Yabancılar gelsin bu işler düzene girer’’
Kendine güvensizliğin, ülkesini ve tarihini bilmemenin göstergesi olan bu sözleri kim söyler, neden söyler?
Bunu söyleyenler ya bilgisiz ya da birilerinin sözcülüğünü yapan bilimsel kariyerlerini de kullanarak süslü cümlelerle halkı aldatan laf cambazı sözde bilim adamları, köşe yazarları.
Türkiye fakir değil’ Borçsuz da yaşar, yabancı sermayesiz de kalkınır, bankacılığı, sanayiciliği de yapar.
Türkiye’nin kurulduğu 1923’lerin sonrasında daha zor koşullarda, daha büyük olanaksızlıklarla başardıkları bunun doğruluğunun göstergesi.
Yokluklar içerisinde kazanılan Kurtuluş Savaşı’nın ardından kurulan cumhuriyet hükümetleri Osmanlı’dan bir gram altın almadı.
1923’te Türkiye Cumhuriyeti, çaya atacak bir küp şekeri, mektup yazacak bir yaprak kağıdı, ölüsüne saracak kefeni dahi üretemiyordu.
Karnımızı doyuracak unu Romanya’dan ithal ediyorduk. Sermaye yoktu. Eğitilmiş insanımız yoktu.
Tek var olan, başta Atatürk olmak üzere Cumhuriyet kadrolarının bu ülkeyi kalkındırmaya olan inancı idi.
Toplu iğneyi dahi ithal eden Cumhuriyet hükümeti bakın neler yaptı?
Yabancıların elinde bulunan 4 bin 18 km demir yolunu satın aldı
İstanbul tramvay, tünel-Zonguldak kömür, İzmir telefon şirketleri millileştirildi.
2 bin 213 km yeni demir yolu yaptı. Demir yolunu Samsun’a, Erzurum’a Tatvan’a ulaştırdı. 13 bin km şose 17 bin km’ye çıkarıldı.
1926’da Kayseri Tayyare Fabrikaları açıldı.
1934’te Kayseri’de yapılan uçak ile Ankara’ya deneme uçuşu yapıldı.
Kayseri, Ereğli, Nazilli, Bakırköy tekstil, Malatya iplik ve dokuma, Iğdır iplik, Bursa merinos, Kütahya seramik, Paşa bahçe şişe cam, Keçiborlu kükürt, Gemlik suni ipek, İzmir süper fosfat, ispirto, fabrikaları kuruldu.
İzmit kağıt fabrikası işletmeye açıldı. İlk kez kendi kağıdımızı ürettik.
Madenciliğe önem verildi. Demir, Kömür , Bakır Kükürt işletmeciliği başladı. Etibank, Sümerbank kuruldu.
Karabük demir, çelik fabrikaları çelik üretmeye başladı. İngilizler ortak olmak istediler kabul edilmedi.
Tarımda kendi kendine yeter hale gelindi. Hatta 1938’de buğday ihraç eder duruma gelindi.
1942’de Uğur 4 tipi 64 uçak Belçika’ya satıldı. 1948’de Etimesgut’ta uçak motor fabrikası kuruldu.
Türkiye bunları yaparken bütçe açığı yoktu. Dış ticaret açığı yoktu.
Enflasyon yoktu. Borcu yoktu, üstelik Osmanlı’dan kalan borçlarını kuruşuna kadar ödüyordu.
O zamanlar tük bu işletmeler için sadece Rusya’dan karşılığı meyve, sebze ile ödenmek üzere 8 milyon dolar kredi alındı.
Atatürk ve kadrosu bu mucizeyi yaratırken ne Keynes’ten ne Marks’tan medet umdu. Kendi modelini kendisi yarattı. Bu ne sosyalistti ne kapitalist. Dünyada bilinmeyen yepyeni bir karma ekonomi modeli idi.
Ama ne yazık ki bugün bu başarılardan söz edilmiyor. Medyada bol paralı ekonomist geçinen programcılar kalkınmanın tek koşulunu borç almak , yabancı sermaye çekmek, AB’ye üye olmak olarak gösteriyorlar.
Maalesef üniversitelerimiz de bu sözde ekonomistleri davet ederek konferanslar verdiriyor, genç dimağların yanlış, yanlı bilgilerle dolmasına bilerek veya bilmeyerek fırsat veriyorlar. Atatürk’ün bu mucizevi ekonomik başarılarını anlatacakları çağırmıyorlar.
Fakir Türkiye Cumhuriyeti ekonomi de bu başarıları yaratırken aynı zamanda siyasi yönden de dünyada söz sahibi idi. Siyasi alandaki bu başarılardan da bir kaç örnek verelim.
17 Eylül 1934’te Türkiye 52 üyenin 48 oyu ile Milletler Cemiyeti konsey üyesi oldu...
9 Şubat 1934’te Türkiye, Yugoslavya, Yunanistan ve Romanya’nın içinde bulunduğu Balkan Antlantı’nı kurdu.
1935’te Cenevre’de Milletler Cemiyeti toplantısını Türk Dış İşleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras yönetti.
20 Temmuz 1636’da Rusya’nın isteği üzerine toplanan Montrö Boğazlar Konferansı’nda tezimizi kabul ettirdik.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.