- 324 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
YOL
YOL
Elif güğümleri gürül gürül akan abıhayat kurnalarının altına koydu. Ellerini göğsünün üstünde kavuşturarak beklemeye başladı. Çeşmeye her geldiğinde istemsiz olarak Ankara tarafına dönüyordu. Yine öyle yaptı. Gözü, gönlü gibi Ankara’dan gelenlerin görüneceği Karatepe mevkiine döndü. Gözü beyaza bürünmüş ufuklara daldı.
Yol hasretin başladığı gidiş, umudun giderek uzaklaştığı yön, gözlerin gördüğünü yavaş yavaş kaybettiği cihettir. Yol; beklemenin, kavuşmanın adıdır. Gelenin göze ilk değdiği, değdikten sonra adım adım büyüdüğü zemindir, uzayıştır. Aşina olan ufuk, bekleyişe bakıştır. Yol aşktır, aşka vuslat, vuslata varıştır. Yol mecnuna arayış, Leyla’ya çöldür. Yol yordamdır iş bilene, dönüştür gidene...Son bakıştır ebedi göç edene… Yol gözdür, zihindir, medeniyettir bakmasını bilene...
Elleri koynunda kaldı, deyimi Elif’nin duruşuyla ete kemiğe bürünmüştü beklediği çeşme başında. Sığırcık kuşları kavak ağaçlarının dallarına sıralanmış pinekliyor, serçeler taş duvar kovuklarında nöbet tutuyordu.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.