- 395 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
SİNAN OĞAN
Bazen insanlara artık bu gidişata dur diyebilmesi için firsatlar oluşur. Bu fırsatları gördüğü halde gidişatın durumunu değiştirmek eline geçtiği halde bunu görmezden gelmek elbette ki insanın kendi seçimidir.
İnsanlar doğruya açılan kapıyı görmezden gelerek yine bildiği daha önceden sorunlar yaşadığı kapıya başvuruyorsa işte buna irade denir. Bildiği ayranı bilmediği yoğurda değişmek istemeyen bir irade de diyebiliriz. Peki görünen köy kılavuz istemez diyebir atasözümüz de var mıdır, elbette. Değişiklik, denemek yerine olan ve bildiği ile yetinerek gidişatın değişmemesini istemek bir nevi mazoşizmin ruhsal yapıya yerleşmesinin neticesidir.
Türkiye Cumhuriyeti demokrasi ile yönetildiğini sandığımız, Oligarşik bir düzen ile yonetilirken ve bu yönetime halkın itirazı bile olmadan senelerdir devam eden bir süreci görmemesi de sorunların devam etmesine sebebiyet vermektedir. Oligarşi diyorum çünkü demokratik bir ülkede sadece belli başlı adamlar seçilmek için öne çıkıyor. Bu adamların oraya belki bir kaç babası Çanakkale savaşına gitmemiş, dedelerimiz savaşırken parasına para katan ticaret erbabı Rum veya ermeni torunlarının kuklası veya o sıra savaşta şehit düşen toprak sahiplerinin dul kalan eşlerini alarak evlenip toprağına toprak katarak zengin olan molla torunlarının kuklası olarak devlet yönetimine aday olup gerekli maddiyatıda onlardan sağlandıktan sonra sıra geliyor. Halkı kandırmaya, halkı kandırmakta ne var, birimiz sağcı öteki solcu hadi bakalım, zaten halkımız ekmek derdinde başını kaldıramıyor ki gerçeği görsün. Sağ partinin başında ki adama oy verenler ve onlara karşı olanların oyunu başlıyor. Derken bir birileriyle tutustukları bu ateşli mücadele sonrası sağ veya solun başında ki adam başa geçiyor. İkiside başa geçtiğinde yine ezilen halk oluyor ve sonra halk kendi kendine, "kim gelirse gelsin düzen değişmiyor, yine enflasyon, yine zam, yine, yeni, yeniden aynı nakarat.
Soruyorum şimdi, solun başında yıllardır dejenere olmuş, pkk nın bile oyuna muhtaç olup, 7 li masanın lideri ki, hepsine ayrı sözler ayrıcalıklar vs verildiğini anlamamak imkansız,. Diğer taraftan Fethullah Gülenin imkanlarını kullanarak başa gelmiş ve başa geldiği süre boyunca tüm sülalesini geçtim, asker arkadaşı, okul arkadaşı, sıra arkadaşı, dava arkadaşı diye konuya Fransız olan kimleri kimleri getirdi , milletvekili, bakan, gibi önemli görevlere, oy almak uğruna son bir yılda eyt yi, depremzedelere bir yıl içinde ev yapacağı sözünü bile verdi. Şunu yaptık bunu yaptık diyerek elinde bir lokma ekmek ile TV nin karşısında ki garibanıda sevindirdi.
Yağın kilosu 50 tl olmuş, eve yağ lazım bey diyor hanımı, Adam para yetistiremiyor ev kirasını elektriğe suya dogalgaza ama ağzında kocaman bir gülümseme "uçak yaptık, yollar, köprüler yaptık, tokiler yapıldı" diyor. Yapılan tokilerde suriyeli mümin kardeşlerimiz oturuyor, köprülerden parası olan geçiyor, havaalanlarıda zaten hakeza bir uçak bileti neredeyse asgari ücrete tekamül edecek garibin haberi yok ki, en fazla gittiği yer iş yeri ve evi arasında, zaten din de elden gitmediyse ne mutlu ona.
Tekdüze düşünen insan sayısı ülkemizde hatırı sayılır derecede çok bunu bir kez daha anladık, hem sol hemde sağ için şunu söylüyorum, birini al ötekine vur. Sağ cahilliği ile sol cahilliği İkisine aynı. Bir fark göremiyorum.
ALINTIDIR
"Antik Yunan felsefesinin babası olarak kabul edilen Sokrates’in demokrasi konusunda derin endişeleri vardır. Bir gün öğrencisi Ademantus’a sorar*:
“Eğer ki deniz yoluyla bir yolculuk yapmak isteseydin, geminin kontrolünün kimde olacağına nasıl karar verilmesini isterdin? Gemideki rastgele ve herhangi bir grup insan tarafından mı, yoksa deniz seyahatleri konusunda deneyimli, bilgili ve eğitimli insanlar tarafından mı?”
Ademantus’un cevabı çok açıktır:
“Elbette ki ikincisi!”
Sokrates’in cevabı ise manidardır:
“Ülkemiz, bu gemi olsun. Peki, bu durumda nasıl olur da, bir ülkedeki rastgele insanların tamamının, ülkemizi kimin yöneteceğine karar verebilecek donanımda olduğunu söyleyebiliriz?”
Sokrates, bu yanıtla demokrasinin eksikliklerini ve hatalarını göstermeye çalışmaktadır. Ona göre yeterli donanıma ve eğitime sahip olmaksızın insanlara oy kullanma hakkının tanınması, fırtınalı bir havada yolculuk yapacak bir geminin kontrolünün kime teslim edileceği kararını, yeterli donanım ve eğitime sahip olmayanlara vermekle aynı şeydir. Sokrates’e göre oy kullanmak, asla “rastgele bir sezgi” olarak görülmemeli ve nasıl oy kullanılacağı – tıpkı bilimsel ve sanatsal yetenek kazandırmak için yapıldığı gibi- insanlara sistematik bir şekilde öğretilmelidir.
Sokrates, yanlış demokrasi anlayışının ölümcül sonuçlarını bizzat yaşamıştır. MÖ 399 yılında, “Atina gençliğini yozlaştırmak” suçlamasıyla mahkemeye verilmiş ve onunla ilgili karar vermek için, rastgele seçilen beş yüz Atinalıdan bir jüri oluşturulmuştur. Jüri heyeti, yüzde 52’lik oy çokluğuyla Sokrates’in “suçlu” olduğuna karar verip, onu baldıran otu zehriyle ölüme mahkûm etmiştir."
Gerekli donanıma sahip olduğuna inandığım ve 2,5 milyon oy alarak Türkiye de de ümit ışığının varlığını ortaya koyan Sinan OĞAN ın, ülkemiz için bir kurtuluş ümidini taşıdığına inanıyorken, yine sağ sol arbedesinde öğütülerek bir ümit ışığınıda milletimiz kaçırmıştır. Bu arada Sinan OĞAN a oy veren 20 yıllık sağ ve solda ki liderlerden usanan ve yeni bir kapıyı açma cesareti gösteren milletimize tebrik ediyorum. Ayrıca şunuda eklemek istiyorum, Sinan OĞAN sol partide ki herkesten daha çok Atatürkçü ve sağ partiden herkesten daha çok milliyetçilik ruhuna sahip olduğunu görmemek imkansızdır. Bu durumda halkımız:
Hz. Muhammed (S.A.S) in söylediği gibi,
“Her millet layık olduğu şekilde yönetilir” der.
Ve ya,
Nisa suresinin 58. ayetidir. Bu ayet-ı kerimenin meali şöyledir: “Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Doğrusu Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz ki Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.”
Veya;
her millet layık olduğu şekilde yönetilir"
sosyal medyada nedense churchill’e, hegel’e atfedilmiş olan bir sözdür. oysa orijinali büyük olasılıkla joseph de maistre’nin "toute nation a le gouvernement qu’elle mérite." vecizesidir.
YORUMLAR
Güzel ve düşündürücü bir yazıydı, anlamak isteyenler için tabi, teşekkürler.