- 220 Okunma
- 1 Yorum
- 3 Beğeni
BAŞARI, BAŞARISIZLIĞIN NEMASI
Başarısızlıklarımız olmasaydı, başarılarımızın ne kıymeti olabilirdi? Başarı daima istenen ve fakat her ne şekilde olursa olsun başarısızlık durağına da uğranmadan ulaşılması pek olanaklı olmayan bir kavramdır. Biri istenmeyen, diğeri de her şekilde hedeflenen bu ikili, birbirini de bir şekilde beslemektedir anlaşılan.
Aynı güç ve teknolojideki ordusunun aldığı mağlubiyetin nedenlerini düşünen Timur, bu duruma anlamlı bir karşılık veremez. Bu esnada da kendi cüssesinden birkaç fazla olan gıda parçasını oldukça dik bir duvar üzerinden geçerek yuvasına götürmeye çabalayan karıncaya gözü ilişir. Karınca bu devasa yükü kaç kez denediyse de son noktada yere düşürmekte ve duvar engelini de bir türlü aşamamaktadır. Gözlemlerken bu sıradanmış gibi görünen durumu, öte yandan da iç sesiyle ordusunun yenilgisine dair farklı ve doyurucu cevapların peşinde gezmektedir Timur. Bu süreçte belki ellinci denemeye ulaşan bizim karınca, azminin verdiği güçle duvar engelini aşıverir. Bu kısacık gözlemden bir netiye varmaya çalışan Timur, yenilgisinin nedenini anlamış gibidir. Kazanabilmenin yolunun vazgeçmemekten geçtiğini öğrenir bu kıssadan.
Tarihten düşülecek o denli çok örnek var ki bu konuda yazmakla bitmez. Thomas Edison`un yılların emeğiyle kurup geliştirdiği ve tüm hayatını uğruna vakfettiği laboratuarı da kısacık sürede bir ihmalden ötürü yanmamış mıdır? Benzer şekilde bir dünya imparatorluğuna ismini altın harflerle yazdırmış Osmanlı`nın “İnebahtı Deniz Savaşı”ndaki yenilgisi de bir başka düşünülmesi gereken örnektir. Yaşanan elim neticelere rağmen ne Edison, ne de Osmanlı donanması yenilgilerine yenilmemiş, aksine daha güçlü şekilde buradan ders çıkararak daha büyük hedeflerin peşinden gitmesini de bilmiştir. Hayat vazgeçenlere bir zemin olmadığı gibi, başarı dediğimiz şeyler de kendiliğinden çıkmazlar sahneye.
Bir atışta hedefi on ikiden vurma lüksünü çoğunlukla vermeyen hayat, türlü sorunlarla bizleri yüzleştirerek sınamıyor mu? Elbette sınanıyoruz ve hem de sınanma. Daha minicik bacakları ile dengesini sağlamada dahi güçlük çeken çocuklar, kim bilir kaç kere yere düşme pahasına inatla yürümeye gayret ediyor. Ve yinebüyük bir marka olabilmek adına günlük yaşamdan dilimize pelesenk olmuş o teknoloji devlerinin bu noktaya geliş öykülerinde de aynı trajedilerden çok yok mudur? Yüz metrelik koşularda adını rekor kıran atletlerin arasına yazdıran sporcular kim bilir kaç kez kronometrenin verdiği ölçümlerle hayal kırıklığına uğramıştı. Hayatın hangi zemininden bakarsak bakalım, bugün gıpta ettiğimiz kişiliklerin, mevkilerin, rollerin, markaların arka planında tasavvur edilemeyecek denli başarısızlıkların olduğunu kim inkar edebilir? Her ne kadar başarıya uzanan yol, bütünüyle başarısızlıktan beslenmese de, başarısızlıkların ona esaslı bir ivme kazandırdığı, pusula gibi işlevsel bir rol oynadığı da su götürmez bir gerçektir.
Bütün başarısızlık ve veya yetersziliklerin hataların ortak noktası, hedefinden vazgeçmeyen ve kararlılıkla yürüyenler için pahasız deneyimler olmalarıdır sanırım. Bir ressam o müthiş yağlı boya tablolarını dizany ederken acaba ne denli fazla zaman, araç harcadı ve bitirmek üzere olduğu çalışmasının son demindeki hatasıyla işe en baştan başladı…Gözüpek şoförlerin atlattıkları kazaların sayısı da bir sonraki süreçte onları daha da mükemmel hale getirmemiş midir? Deneyim gibi büyük bir öğretmen, doğru insanla buluşursa, başarıya giden yolun sisler arasından sıyrılınarak görünür hale gelmesi de o denli gerçek bir durumdur.
Hata yapmaktan, mahcubiyetten, denemekten korkmak, bizleri mükemmel yapamaz sanırım. En keskin nişancı olabilmenin, en hızlı koşabilmenin, en güzel şiiri yazabilmenin ve hatta en unutulmaz filmleri çekebilmenin yolu da o deneyimlerden geçmek durumundadır. Hata yapma, yanlışa düşme gibi konularda tolerans sığası dar olanların emek ve gönül verdikleri sahalarda daha ileriye yol alabilmeleri ancak şansla ifade olunabilir. Oysa, başarısızlıklarına dair duygu ve düşüncelerini doğru yönetebilir iseler, ondan çıkarımlarda bulunarak bir sonraki süreçte daha nitelikli işler ortaya koyabilmeleri ve kısaca başarılı olabilmeleri elbette büyük bir olasılıkla gerçekleşecektir. Başarısızlıklarıyla yerinme yerine, onları kendisi için bir öğretmen kabul gören anlayış, bilimsel ilerlemenin de yükselmenin de olmazsa olmazıdır kuşkusuz.
İlk adımlarımızın neticelerini nasıl anlamlandırdığımız gerçeği, hayatın tümünü kapsayan ve ona karşı da sonuna dek devam eden bir tutuma dönüşebilir. İlk adımı atabilmedeki cesaretin devamlılığı ise, başarıya ve nihayetinde de öngörülen hedeflere varabilmenin yolunu açar kuşkusuz. Deneyimlerimizin daha küçük yaşlarda engellenmesi hususu bu noktada ne de önemlidir aslında. Her tecrübe edişte motive edilebilseydik daha özgüvenli bir toplumu da inşa edebilirdik. Başarıyı daima veya genellikle üstün nitelikli zeminlere, koşullara atfetme sakatlığı, bizim ona karşı fransız oluşumuzun da özündeki gerçektir. Başarı kimseyi seçmiyor oysa. Bu anlamda da başarısızlık ve mağlubiyetin de bize yapışmış gibi algılanması da kendi ürettiğimiz bir ön yargıdan ibarettir. Kendimize haksızlık yapmamadan başlayacak bir görüşle, başkalarının da başarabileceklerine olan inanışın yeşermesi, hepimizin ortak duruşu, benimseyişi olmalıdır. Yeterince deneyim, zaman ve inanışla, destekle başarı anahtarı aktive edilebilir.
Bilhassa da özgül öğrenme güçlüğü, hiperektivite veya zekadaki sıırlı orandaki engelleri olan bireylerin, doğru bir başlangıçla, inandırıldıkları ve motive edildiklerinde nasıl da büyük başarılara imza atabildiklerini bizzat deneyimlemiş birisi olarak, başarının o güzel ve görkemli yolundaki başarısızlıkların sadece gelip geçici ve üzerinde durup beklenen bir anlayış olmaktan öte, başarıya evrilebilir adımların basamağı olarak görünmesinden yanayım. Burada ne de büyük kazanımlar var, keşke bilinseydi.
İnsanoğlunun devasa teknolojik ve bilimsel atılımlarında yaşanan büyük hayal kırıklıklarını, yaşanan elim laboratuar kazalarını ve yitirilen canlarını bir takıntı edinmek yerine, vazgeçmeden yola devam kararı aldıklarını ve böylece büyük bedellere karşın bugünkü gelişim seviyelerine gelinebildiğini de unutmamak gerekir sannnırım. Peryodik cetvelde çoğu iki ve bir kısmı üç sesten oluşan elementlerin keşfinde kimi kimyagerlerin gözlerini feda ettiklerini, kimilerinin de yüz estetiklerinden fedada bulunduklarını ve bu trajedilere karşın o son adımı yine de atabilme cesaretini gösterdiklerini iyi anlamamız gerekiyor.
Başarının ulaşılmaz bir yerde olmadığını ve fakat ona ulaşabilemnin özünde de bazı özverilerin ve fadakarlıkların, yanılgıların, düş kırıklıklarının bu asil davanın doğasının gereği olduğunu da kabul etmemk gerekiyor. Aynı şekilde başarısızlık da yerine zihinde, algıda ve eminde öylece kalıcı değildir elbette. Onu daha olması gerekn yere konuşlandırabilmek için, deneyimlemekten kaçınmamak, cesur ve kararlı olmak ön koşuldur.
Her birimizin kendimizi iyi hissedebilmemizi sağlayacak kim bilir nice kapı, nice ortam vardır. Önceleri başarmadığımız şeyleri yeniden ele almak, düşünmek, farklı bir yoldan başarıyla taçlandıracak adımları atmamız gerekir belki de. O halde, başarıyı kendiliğinden gelecek gibi görmek yerine, başarısızlığı bir basamaklar zincirine dönüştürerek ona giden yolda ustalıkla kullanmak için daha neyi bekliyoruz. Daha düne kadar bir şeyleri yapamamış olmamız, anlamamış olmamaız, kulllanamıyor oluşumuz, bundan sönra da bunun böyle olacağı sonucunu doğurmaz kuşkusuz. Ben, denemeyi, yenilgilere rağmen devam etmeyi ve yeni güne umudu kaybetmeden o ışığı görene, ona dokonana değin asla vazgeçmeden devam etmeyi seçtim. Sonuç değişmese dahi, denemeden vazgeçmenin pişmanlığı yerine yeniden deneyerek ümidimi başarıdan yana kullanmayı seçiyorum. Siz neye inanacak ve neyi seçeceksiniz?
Oğuzhan KÜLTE
YORUMLAR
Başarı addedilen başarısızlığın son bulduğu bir ç/ağrı adeta ve de hayallerle boy ölçüşen hayat, değerli hocam...
İlgi ve beğeni ile okudum bu bağlamda sizi tebrik ederim.
Başarı aslında sürekliliğe de dayalı ve ben kendimce pek çok hayalim gerçek kıldım gelin görün ki; engin hayal dünyam ve aklımın yönlendirmesi ile çok başka mecralara da kanat açtım.
Üniversiteden mezun olduktan sonra aklımdan dahi geçmemişken örgün eğitime yeniden dönme ihtimalim ansızın hayatım seyri değişti.
Yaptıklarımdan ya da yapamadıklarımdan bahsetmeyeceğim başınızı ağrıtmayacağım lakin duygu dünyası ile restleşen mantığım beni hep yordu ben de insanları yordum ama sevmekten ve çabalamaktan ve hayallerimden asla vazgeçmedim.
Pek çok şey söylenebilir lakin siz zaten söylenecek her sözü söylemişsiniz.
Tüm saygımla değerli hocam...
Bence en büyük başarı insan kendine ve nefsine yenik düşmemesidir hele ki onlu yaşlarımda iken nefsini öldürebilmem bana çok şey kattı bir o kadar yapmam gerekenler de yok değil hani.
Kaleminiz daim olsun
Oğuzhan KÜLTE
"Yaptıklarımdan ya da yapamadıklarımdan bahsetmeyeceğim başınızı ağrıtmayacağım lakin duygu dünyası ile restleşen mantığım beni hep yordu ben de insanları yordum ama sevmekten ve çabalamaktan ve hayallerimden asla vazgeçmedim."
Bu iki tırnak arası okuyuş, anlayış her şeyi özetlemiş esasında. Yürek sesiniz, mutluluğunuz daim olsun.