- 944 Okunma
- 14 Yorum
- 10 Beğeni
DENGE
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Kadim zamanların doğa ile içe yaşayan bilge insanları, fazla yürüyüp yorulduklarını hissettiklerinde, hemen bir ağacın altına oturup dinlenirlermiş. Onlara göre yorulmalarının sebebi bedenin hızlı hareket edip ruhtan uzaklaşmasıydı. Oturup, ruhlarının bedenlerine yetişmesini beklerlerdi. Biz buna "dinlenmek" diyoruz.
Dinlenmek kelimesinin kökü -din- Moğolcada "ten" yani eşitlik, denge. Tenlenmek/dinlenmek. Esasında biz yorulduğumuzda soluklanmıyoruz, soluklanırken geride kalan ruhumuzu bekliyoruz ki yeniden dengeyi sağlayalım.
Ruh beden gibi mekanik hareket etmez. Herşeyi görerek, tadarak, algılayarak ardımızdan gelir. Çünkü onun çok daha yüksek bir frekansı vardır. Bazen sizinle bile değildir ama farketmezsiniz. Zaman zaman dalıp gideriz hiçbir şey geçmez aklımızdan ve kalbimizden. Hiçbir şey duymayız. Baktığımız yerde hiçbir şey görmüyoruzdur. Hatta elimizdeki sigara parmaklarımızı yaksa hissetmeyiz o an. Yüz kaslarımız gevşer, dudaklar sarkar, çene istemsizce aşağı düşer. İşte bu anlarda da ruh bedende değildir. Nereye gitmiştir, Allahualem...
Eğer hayatın akışı artık sizi yormaya başlamışsa ruhunuzla dengede değilsiniz, durun, soluklanın, "tenlenin." Her ne yapıyorsanız ara verin. Ve ruhunuzu bekleyip "dengelenin." Dinleyin. Seslerin çok ötesindeki sesi. İçinizdeki sesi. Kimseye duyuramadığınızı düşünüp incindiğiniz sesinizi evvela kendinize duyurun. O nasıl sizden ve derinden. Esasen nasıl sırlı bir melodi. Bir kere içindeki o sesi duyan, dünyanın bütün seslerine kulağını kapatır. O zaman anlarsınız ki, sesinizi duyurmanız gereken sadece sizsiniz.
Selametle.
10.05.’23
Dünyada Bir Yer
YORUMLAR
Huzurla eşleşen bir yolculuk adı hayat adı macera adı umut ve adı edebiyat...
Özgün kaleminle soluklanmak yeniden ne güzel, sevgili Aynur ki sevgili Defter'in temel yapı taşlarından biri iken asil kalemin ne zaman canım sıkkın olsa gelir konarım yüreğine ve huzurla eşleşir bu sefer dünyam ve duygularım...
Seni ve kalemini çok sevdiğimi sakın unutma güzel arkadaşım.
Allah a emanet ol.
Ciddi bir kaza geçiren ünlü bir beyin cerrahı, komadayken ruhunun bedenden ayrılışının kademelerini hisseder. Mucize eseri yaşama döner. Yaşadıklarını an be an yazarak kitabını oluşturmaya başlar.
Çalışma yaşamına döndükten sonra komaya giren ve komadan çıkmayı başaran hastalarıyla araştırmalar yapar. Bunları da tek tek kitabına alır ve yayınlar.
Size katılıyorum.
Ruhun bedenden uzaklaştığı haller vardır.
Mesela trans halleri, buna bir örnektir.
Özgün üslubu dingin ve duru; keskin ve kararlı yazınıza tebrikler.
Sevgilerimle.
Doğa ile iç içe yaşayan eski insanlar, yorulduklarında ağacın gölgesine sığınıp hem bedenini hem de ruhunu dinlendirirlerdi. Sessizlik de en az oturmak kadar dinlendirici.
Teknoloji çağında ise insanlar kafelerde, gürültülü müzikler eşliğinde, kalabalık caddelerde yürüyerek tenlenmeye çalışırlar.
Belki o yüzden öfkeli, hırçın ve sabırsız bir toplum oluvermişiz; mekanik bir dinlenme ile karşı karşıyayız, ki ruh yorgun, beden yorgun. Harika bir paylaşım, güne gelmesi iyi olmuş.
Güne gelen elit eserin yazarını selamlıyorum.
Bu son seri paylaşımlarından, bambaşka bir Aynur var karşımda sanki...ruhunun özüne inmiş, arınmış ve pozitif enerjiyle topraktan yeniden fışkırmış gibi...daha ferah, aydınlık bi yerden sesleniyormuşsun gibi...
hep derim, insan; nasıl mutluysa, ruhuna ne iyi geliyorsa öyle yaşamalı...
sevgiler Aynur...