- 269 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ROBOT
Garete yaparken kaldığımız evin camını kırmıştık. Camı gazeteyle kapattık. Ersin okul çıkışı kendisinden büyük ve güçlü bir çocukla kavga etti okul çıkışı. Öğretmenler gelip kavgayı ayırdı. Tutanak tutup disipline verdiler. Müdür çok kızdı ama ceza vermedi. Birgün okulda yazılı sonuçları açıklandı. Kimya dersiydi. Ersin yazılıdan yirmi beş aldı. En yakın arkadaşları seksen doksan almıştı. Ersin’in adı okunduğunda sırasının üstünde duran kitap ve defteri yere fırlattı. Herkes neye uğradığını şaşırdı. Öğretmen bunu kendisine yapılan saygısızlık kabul ederek Ersin’e iki destekli tokat çekiledi. Ersin çantasını da yere fırlattı. Öğretmen çılgına döndü. Ersin’i sınıfın ortasında bir güzel dövdü. Akşam olduğunda evde bir sessizlik hakimdi. Saçmalı Mahmıt’ın oğlunun kaldığı ev bize yakındı. Kardeşi Erdem vardı. Sarışın bir yüzü vardı.Sarımsakla salçayı yağda kavurur. Patetesi dilimleyip kızartır. Üstüne kaynatılmış su ilave ederdi. Değişik bir sulu yemek yapardı. Ben bu adını bilmediğim yemeği çok severdim. Bir defa yapmaya denedim de Erdem gibi yapamazdım. Kış mevsimiydi. Evdeki musluklar soğuktan donmuştu. Evin az ilerisinde bir bahçenin içinde çeşme vardı. Bazen suyu oradan alırdık. Sabah erkenden uyanırdım. Atletin üstüne gocuğu giymiştim. Gocuğun düğmesini kapatmamıştım. Çeşmenin sahibi bu şekilde beni görünce bana çok kızmıştı. Ersin içerde gımıldamadan yatıyordu. Mustafa bize geldi. Ersin’in en yakın arkadaşıydı. Noldu buna diyordu. Ersin Ersin noldu, anlat seni biri mi dövdü diye soruyordu. Ağzını bıçak açmıyordu. Gafasına su döktü ayıkmadı. İkimiz bir olduk ben ayağından o kollarından tutup dışarı karın üstüne koyduk. Yine tepki vermiyordu. Kar lapa lapa yağıyordu. Geri içeri götürdük. Birazdan kendine geldi. Okulda dayak yediğini anlattı. Mustafa biraz daha oturdu. Saat epey geçince evine gitti. Biz yattık. İkinci katta mahkemede mübaşirlik yapan biri kalıyordu. İki karısı vardı. İkinci karısı genç ve güzeldi. Büyük karısı çok kıskançtı. Kavga çıkarmak için bahane arardı. Bir gece sabaha doğru üst katta mübaşir büyük karısıyla kavga ediyordu. Sesler, çığlıklar yükseliyordu. Kulak kabarttıp ne söylediklerini anlaamaya çalışıyordum. Büyük karı küçük karıyı çok kıskanıyordu. Kardeşlerine şikayet edip kocasını dövdürmekle tehdit ediyordu. Koca da küplere binip bağırıp çağırıp küfür ediyordu. Kadın da avazı çıktığı kadar karşılık veriyordu. İki üç gün arayla kavgalar gece yarısı tekrarlıyordu. Her hafta sonu Cuma günü okuldan çıkınca Dırıl’dan aşıp köye eve gelirdik. Anam beş lira vermişti harçlık olarak da Ersin yırtmıştı parayı. Birgün yine Dırıl’dan aşıp geliyoruz. Elimizde elektriğimiz vardı. Mevsim kıştı. Günler kısaydı. Havalar da soğuktu. Bir defasında Papa’nın tarlasında kar donmuştu. Ayağımda gara lastik ve ince çorap vardı. Ayakkabının içindeki karın suyunu dökmek isteyince ayağımı hissetmemiştim soğuktan. Guşoluğu’nu geçerken hava iyice kararmaya başladı. Her pıtık karşımıza dikilip hortlak gibi görünmeye başladı.Kar gittikçe artıyordu. Ersin önden karı yarıp çiğir açıyordu. Ben de kolayca yürüyordum. Guyulu’ya gelince Ersin bana biraz da sen düş öne dedi bana. Ben bir iki adım atınca korkuyom deyip çamı dolanmaya başladım. Ersin beni kovalıyordu. Ben öne düşmek istemiyordum. Guyulu’nun mezdeliğine ormanın içine girdiğimizde hava sifiri garanlıktı. Göz gözü görmüyordu. Elektriğin de pili bitmişti. El ele tutuşup adım adım ilerliyorduk. Nereye gittiğimiz belli değildi. Aptı’nın Yurdu’na tarlaya gelince hava biraz değişti. Çağallar belli belisiz farkediliyordu. Derenin daşları ağarıyordu. Ben dere garsuyundan daşmış sanıyordum. Biraz bekleyelim belki su iner, diyordum. Bekledikçe değişen bir şey yoktu. Dereye geldiğimizde ne su vardı ne de sel vardı. Boşu boşuna saatlerce beklemiştik karanlıkta. Goca Çınar’a gelince Ersin bana öne düş artık dedi. Ben yine gitmek istemiyordum. Ersin beni yere yatırdı. Vur gidi vur edip yorulunca ben dağa doğru kaçtım. Beni çok dövdü. Ben bir daha eve gelmeyecektim. Çağırdı çağırdı ses vermedim. Ardıçların arasından geçip geri patika yola indim. Ersin çoktan eve gelmişti. Anama beni sorunca gelmediğimi öğrendi. Anam ısrarla beni sordu. Dövdüğünü ve dağa doğru kaçtığımı söyleyince anam ıstarın zopasını sırtında gırdı. Babam, Hasan ve Ersin beni aramak için eline çamı yakıp yola düştüler. Baldıranlı’ya gelince depeye oturup bana çağırıyorlardı. Hava karanlıktı. Çamların dalları rüzgarın sesiyle uğulduyordu. Acaba beni canavarlar çoktan yemiş olabilirdi. Allah’tan umut kesilmezdi. Hasan iyice endişeye kapılıyordu. Sinirlenip üzüldükçe Ersin’i tokatlıyordu. Ersin de suçluluk duyusuyla sesini çıkarmıyordu. Ben çamlıktan Tespili’ye doğru ilerlerken bana çağırdıklarını duyunca hoğ verdim. Hepsi çok sevindi. Eve geldiğimizde gece bayağı ilerlemişti. Anam iyice küpe bindi. Niye döğüşüyonuz ? Adam gibi doğru yola gidemiyonuz. Sizin elinizden osandım. Ben dağlara mı düşeyim ? N eyapayım diye söyleniyordu. Yataktan uykulu uykulu yekinmişti. Gafasından yağlığını çıkarmıştı. Saçları gıvır gıvır birbirine dolaşmıştı. Ayağında kendi dikiş makinasında diktiği picaması vardı. İyice öfkelendi. Küpü küllüğü kırdı. Ersin korkup arı barakasına saklandı. Ben de Güney’ie ardıcın altına oturdum. Babam bizi arıyordu. Çağırıyordu ama seslenmiyorduk. Anam sopayla Ersin’i arıyordu. Öfkesi geçince gülerek eve geldik. Ersin anamın boynuna sarıldı. Anam da ona sarıldı. Ortalık iyice sakinleşmişti. Yatıp uyuduk bir şey olmamış gibi.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.