- 318 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Gerçeğin tınısı
Sessizlik vurur ya bazen insanın yüzüne, meltem rüzgarları gibi.
Susuz bir çeşmeye sorgusu hiç bitmeyen toprağın ümidini yavaş yavaş yitirmeye başlaması neyse, geceye kalmayan düşüncelerin yüreğe yansıyamayışı da öyledir işte.
Vaktin ufak dokunuşlarına yankısız kalmak kadar acı bir tefekkürsüzlüktür biganelikler.
Belki bir hüzün, belki bir keder ya da alabildiğine yıkılmışlığın vakti gelir muhakkak faniyata mahkum bedenlere. Lakin, gece bazen sandığından daha uzun, bazen de o uzunluğun içinde dahi su gibi akıp gider de, şaşıp kalakalır insan.
Gerçeğin tınısı sürekli zihnimizde vaktin tik takları gibi hiç ama hiç susmaz. Efsununa kapıldığımız tüm nefsani arzular, an olur zehrini salgılamaya başladığı vakit, hazzın kavurucu ateşlerinin dayanılmaz ızdırabı hakikat olup çıkar karşımıza…
Ve tuz kokar, su yanar…
Lakin ateşler sirayet etmemeli hiç bir zaman düşüncelere…
Gecenin efsununun kabuslara dönüşmemesi için…
Ama yine de ömrün zindanları dehrin cenderesinde öğütülür durur…
Gökler dürülünceye kadar…
İşte, herşey asıl o zaman başlar...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.