- 281 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
GÖRÜNMEZ KAZA
Arife günü bir arkadaşım aramış, bahçede olduğum için duymamışım.
Görüp de geri dönüş yaptığımda, ulaşabilseydi bayramda bana gelmek istediğini, ulaşamadığı için kardeşleriyle buluşmaya karar verdiğini söyledi.
Dini bayramların benim için bir önemi olmasa da arkadaşımla birlikte olmak güzel olurdu. Yalnız geçireceğim için biraz canım sıkılmıştı.
Bayram sabahı erkenden uyandım, bahçeyi dolaşıp kedilerin, köpeklerin, kuşların biten sularını doldurdum, çiçeklerimle konuşup seviştim, kahvaltımı yaptım.
Saat dokuz gibi kızım telefonumu çıldırıp kapattı. Hiç o kadar erken aramazdı, içime bir sızı düşmüştü.
Geri dönüş yaptığımda; "anne önce watsapdan yazarak anlatayım da sonra konuşalım" diyerek Watsapdan aşağıdaki mesajları gönderdi.
-Öncelikle seni seviyorum, aramızın iyi olmasını istiyorum, yaptıklarını takdir ediyorum, yapamadıkların için beklentiye girdiğim için üzgünüm.
Bundan sonra herhangi bir beklentiye kendi kendime girmeden sana her ne istiyorsam açıkça söyleyeceğimi belirtmek istiyorum. Şimdi bizim ikimizden daha önemli bir şey var, ama sana bunu anlattığımda sakin, soğukkanlı, pozitif kalmana ihtiyacım var.
Can’ın
Böbrek fonksiyonları %15’e inmiş, böbrek nakline ihtiyacı var, pazartesi hastaneye yatacak, nakil sürecini başlatıyorlar, tetkikleri yapılacak, sonra Zeliha annemi alacaklar hastaneye uyumlu mu diye bakacaklar, sonrasında da en geç Eylülde nakil yapılacak.
Ama internette Okuduğum kadarıyla bu artık iyice kolaylaşmış bir ameliyat, verici için hiçbir riski yok,
Alıcı için de %90 başarısı var.
Kızım istiyor ki söylemeden anlayayım her derdini, bende de öyle bir yetenek olmadığı için sürekli içinde biriktirip bir anda kusuveriyor. İnanın o anda ölümlerden ölüm beğenesim geliyor, dünyaya geldiğime, anne olduğuma bin pişman oluyorum.
Boşuna demiyorlar; "evlat deniz suyu gibidir, ne içilir, ne de vazgeçilir" diye.
"Zeliha annem olmazsa devreye ben gireceğim" dediğinde; "senden önce ben varım, O da benim evladım, hemen yola çıkıyorum" dediğimde de " böyle diyeceğini biliyordum zaten, hemen gelmene gerek yok, ben sana haber vereceğim" dedi ve kapattık telefonu da içim içime sığmıyor, sıkıntıdan patlayacağım.
O esnada arkadaşım arıyor, "haydi bana gel, yalnız kalmana gönlüm razı olmadı" diyor. Nasıl nemnun oluyorum anlatamam. "İnsan sıkışmayınca hızır yetişmez" sözü tam böyle durumlar için söylenmiş olmalı.
Alelacele valizimi hazırlayıp yola çıkıyorum.
Esot öyle dolu ki ayakta bile yer yok. İkide bir yanlışlıkla dur düğmesine basıldığı için dura kalka bir saatlik izbana iki saatte ancak varıyoruz. Lavabo ihtiyacından dolayı ilkini de kaçırıyor, ikinciye yetişiyorum derken akşama doğru Cunaovası’na varıyorum.
İndiğimde arkadaşım karşılıyor. Bereketli yaprakların bağrındaki İkibuçuk dönümlük meyve bahçesinin içindeki mütevazi evine ulaştığımızda bir bakıyorum ki herraraf sera, çeşit çeşit meyve ağaçları, güllerle, çiçeklerle bezenmiş bir doğa, gözünün alabildiği heryer yeşillik. Hele bir yol vardı ki gökyüzü görünmüyordu ormanlıktan. Bir an Karadeniz Bölgesindeymişim gibi hissettim kendimi.
O gece dinlendikten sonra arkadaşımla birlikte bir giriiştik işlere, tüm sıkıntılarımı unuttum. Önce traktör girdi bahçeye, ağaçların aralanı çapaladı, traktörün giremediği yerleri de biz çapaladık, makineyle otlarını biçtik, bir incir, bir kayısı fidanı daha diktik, domates ve biber fidanları ektik, sulama borularını yerleştirip suladık. Suyu açmaya gittiğimizde bir baktık ki içinde dünyanın marulu olduğu halde serayı traktörle sürüyorlar. İki büyük poşet marulu sürülmekten kurtardık.
Altı günde işleri bitirdik, arkadaşım beni aldığı Cunaovası durağına bıraktı. Izban hemen kalkmaya hazır halde olduğu için çok mutlu olmuştum.
Tam Çiğli durağından yenice kalkmıştık ki bir tangırtı oldu ve tren durdu.
Baktık ki kocaman bir dut ağacı devrilmiş trenin üzerine de elektrik sistemini bozmuş. O yüzden kapılar da açılmıyor. Tüm koltuklar dolu, hatta ayakta olanlar da var, hava zaten sıcak, bekledikçe daha da ısınıyor, bazı yolcular " bende panik atak var, kriz geçirebilirim" diye bağırıyor.
Ben de " şansımız varmış ki çok hızlı giderken önümüze devrilmedi, çok büyük bir kaza anlattık aslında, bir de bu açıdan bakalım " diyerek sakinleştirmeye çalışıyorum insanları.
Tam bir saat sonra özel güvenlik ve itfaiye görevlileri geldiler de arka taraftan kapının bir tanesini açıp altına da merdiven kurarak teker teker hepimizi tahliye ettiler.
Bir elimde valiz, bir elimde de marul poşetiyle taşların üzerinde yürümesi bir hayli zor olacaktı ki canım İzmir’li kardeşlerim kaptılar hemen elimdeki yükleri.
Çiğli durağına kadar yürüyüp başka bir trene binerek yolumuza devam ettik.
Aliağa durağında Esot beklerken Çınar kardeşim aradı " abla uygunsan yarın sana geleceğiz " dedi. "Başımın üstünde yeriniz var, bekliyorum" dedim. Kız arkadaşını ilk defa görecektim, merak ediyordum.
Ertesi akşamı da onlar geldiler, çaldık, söyledik, oynadık.
İyi ki varsınız güzel dostlarım. Sizler gibi candan dostlarım varken sırtım asla yere gelmez berim❤🙏🌹
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.