- 550 Okunma
- 3 Yorum
- 4 Beğeni
KARANLIKTAN AYDINLIĞA GİDEN YOL
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
İnsan; doğumundan son nefese kadar öğrenmeye ve öğrenimi doğrultusunda eğitime muhatap olan bir varlıktır. Eğitim önce aileden başlar. Anne-babaların çocuklarına öğretmiş olduğu görgü ve kültürel her davranış, ahlâkî ve adâbî terbiye eğitim kapsamında kişiliğin oluşması açısından en büyük etkendir.
Hatta anne karnında başlayan ve dünya hayatıyla resetlenen öğrenim sürecinde eğitimin sürekli bir kazanım olduğu, bilginin ve öğrenmenin sınırı ve yaşı olmadığı gerçeği ile bilgiyi; çevresi ve hasseten kendisi için faydalı bir şekilde kullanması ve kişisel gelişimine katkı sağlaması hasebiyle eğitime devam ederken, kişinin davranışlarının kendi isteğiyle kendine uygun olacak bir biçimde geliştirerek değiştirmesi amaçlanmalıdır.
Eğitilen kişinin entelektüel olmasındaki en önemli faktör olan eğitim, bir nevi insan kişiliğinin toplumda edindiği rolün yansımasıdır.
Eğitimli insan nerede nasıl durması gerektiğini, istediği şeyleri elde etmek için neleri nasıl yapması gerektiğini; toplumda kendine yer edinmek için nasıl konuşması gerektiğini ve hâsılı nerede nasıl davranması gerektiğini iyi bilir.
Eğitim kelime anlamı olarak belirli bir bilim dalında, belli bir konuda bilgi ve beceri kazandırma, geliştirme ve yetiştirme faaliyeti olarak sıfatlandırılsada, ayrıca insanlığın varoluşunda kültürel bazda zenginlik, görgü kalitesi yüksek, bakış açısı geniş, nitelikli bir toplum yaşamı hususunda da ciddi önem arz eder.
Şunu söylemeliyim ki, insan; insan kalarak eğitilemez. İnsanın istenilen kalıplara sokulması bir süreç işidir, ancak sürecin en can alıcı, en önemli noktası insanın henüz ilk idrak aşamasında, zihnen eğitime hazırlandığı okul öncesi dönemdir. Bu dönemde anne-babalar olarak birinci derecede ilişkilenen insanlar çocuğun yetenek ve kabiliyetlerini ciddî bir takiple keşfedip, doğru yönlendirmelerle öğrenim ve sonrasında eğitim hayatına hazırlamaları elzemdir. Evde, okulda ve hatta sokakta dahi yekdüze bir kalıp içine sokmaya çalışmak ileriki yaşlarda sorunlu ve tek boyutlu bir birey olarak karşımıza çıkmasına neden olacağımız bir gerçektir.
Yeni bakış açıları, yeni ölçütler, davranış kalıpları için ikna etmekle, devamında onu kendi istediĝimiz doğrultuda yönlendirmek, kendi eksikliklerimizi onun hayatında deneylemek, ideal ve hedeflerine müdahale etmek olur ki buda onu kişiliğini tamamlayamamış, karakteri oturmamış davranışlar sergileyen bir varlığa dönüştürmek ve onun enerjisini bu yeni haliyle üretime katmak, onu üretimin bir aracı haline getirmek demektir.
Belkide en önemli kırılma noktası burasıdır. Süreç içerisinde onu yönlendirmiş, şartlandırmış ve istenilen kalıplar içerisine sokmuş olmak...
Eğitim, kendi içinde öğretimle birlikte varolan bir süreçtir. Öğretim belli bir amaçla bilgi vermek işiyken eğitim ise kişinin gelişimi sürecinde kazanımlarına önderlik yapan faaliyetlerin tümüdür. Yani içeriğinde yalnızca teorik bilgi almak değil, uygulama ve tecrübeyi de barındırmaktadır... Öğretimin içinde eğitim sürece baĝlıdır, fakat eğitimin içinde öğretim mutlak mevcuttur.
Zihinsel eğitimden geçmemiş olan çocuklar, gençlik ve olgunluk zamanlarında da estetik değerlerden haz alamıyor, mizah algısını olgunlaştıramıyor ve neyin estetik, neyin kaba olduğunu, espiri ya da şaka kavramını ayırt etmekte bile sorunlar yaşayabiliyorlar. Estetik algının gelişmesi ve espiri yapabilmek, insanları bir söz, bir hareket ile gülümsetebilmek ve espriden anlayabilmek, gelişmiş beyinlerin, bilge ve deneyimli insanların "nüktedan" özellikleri büyük oranda erken yaşlarda sanatsal içeriklerle karşılaşmayı ve alâkadar olmayı öngörür.
Sahilde kıyıya vuran dalgaların köpürmesinden günbatımına, bir bebeğin gülümsemesinden bir çiçeğin girift tasarımına, bir şiirin dizelerinde yürürken bir şarkının nakaratına eşlik etmeye kadar her türlü güzelliği algılayabilen ve görünende bir “estetik-güzellik” ilişkisi kurabilme, hayattan zevk alabilme yetisine sahip olmak öğrenim sürecinde eğitimin yüklemiş olduğu güzel hasletlerdir.
Elbette zevkler ve renkler tabiri insanlara göre değişkenlik gösterebilir; fakat genel-geçer estetik değerlerin kaybolduğu bir toplumda zerâfetten, nezaketten, yenilikçi düşünceden ve işbirliğiyle üretilecek üstün değerlerin kazanımları söz konusu dahi olamaz.
İstidâtı mukabilince öğrenim ve eğitimin insan üzerinde etkisi, kendinin farkında olabilme, kendi benliği dışına çıkarak kendisini değerlendirip eleştirebilme, hareketlerini kontrol edebilme, dünyadaki yerini ve ideallerini sorgulayabilme yeteneğine sahip olmasını saĝlar.
Gerçekten her hâli ile diğer canlılarla kıyas kabul edilmeyecek nispette yine onların zihinsel dünyasına dair oldukça detaylı tahmin ve çıkarımlar yapabilecek donanımla yaratılmış olan insan, aynı zamanda somut dünyadan alınan bilgilerle soyut düşünceler inşa edip, bunları somut eserler şeklinde tekrar hayata geçirebilme becerisine sahip yine tek canlıdır.
Çünkü insan tabiatıyla bir bütündür ve her canlı onun hizmetindedir.
Bu yüzdendir ki insan; algısı, kabiliyetleri, düşünebilme yetisi ile toplumun gelişmesinde, sağlıklı bir nesil, güvenli bir gelecek adına her alanda ve her türlü öğrenim ve eğitime daima destek vermelidir. Neslimize emanet edeceğimiz yarınların ve onların selâmeti için öğrenim kalitesini artırarak ve eğitim çıtasını yükselterek insanlık adına daha modern, daha gelişmiş düzeye ulaşmasına yardımcı olmalıyız.
"Bugünün çocukları yarının büyükleridir." sözüyle sona gelirken doğru eğitim, karanlıktan aydınlığa gidilecek yolu hazırlar diyor muhabbet ile selamlıyorum...
Sevgilerle...
Eylül Meral YAĞMUR
YORUMLAR
Zaten bir toplumun ilerlemesinin olmazsa olmaz eğitim değil mi kutlarım tek kelime ile harika saygılar
Eylül Meral YAĞMUR
Eksik olmayın.
Duâlarla selâmlar.
"Çünkü insan tabiatıyla bir bütündür ve her canlı onun hizmetindedir."
Bu büyük bir yanılgıdır. Öyle bir hiyerarşi yok, gerçek doğada anarşi var; denemesi bedava.
Çıkın bakalım gerçek tabiata. Hadi sizin cinsiyetinizden dolayı da size kocaman bir kılıç verelim. Soğuk bir ormanda bir kurt sürüsü mü sizin hizmetinizde, yoksa siz mi onun? Ya da sıcak bir Afrika kırsalında türlü türlü predatör...
Ama bunu böyle söyleme sebeplerinizi de anlıyorum.
Anlayabiliyorum.
Tabiattan kastınız da eminim ki böyle hem net hem de komplike cümleler kurabilen bir yazar olarak, kirletilmiş şehirler olmadığına göre...
Eğitimin felsefesine gelince; yazılanların bir çoğuna katılıyorum. Ancak estetik algı sadece eğitim ile açıklanamaz, geliştirilemez.
Belki bir parça amiyane bir tabir ama Türkçe de böyle iken güzel bir dil; bazı şeyleri bazı insanlara soksak da durmaz hani; belki ruh, belki de gen meselesidir.
Sonuç olarak; eğitim elbette olmazsa olmaz.(maalesef güncel haliyle bile) Ama her şey de değildir. İnsanın da hamuru var.
Hamurun niteliğinin çeşitliliği de hiyerarşi ile değil, anarşi ile açıklanabilir.
Eylül Meral YAĞMUR
Bu minvalde perdeler ardında hakikati taharrî etmekle mükelleftir. Size komplikasyon gibi gelebebilir.
Kurt örneği kendi ulusal bünyesinde anarşik bir düzen ise; peki bütün evreni ışınlarıyla besleyen, doyuran güneş aynı hizmet içinde neye gòre uluslararası hiyerarşik düzende yer alıyor.
Elbette fikirlerinize saygı duyuyorum ve sizi anlıyorum...
Anlayabiliyorum...
Eğitim felsefesine gelince. Evet... Eğitimi felsefi olarak ele alırsak estetik algı var olan bir hazine iken yine (tabiatına istinâden) izhar etmesi mutlak bir dürtü ile gerçekleşir ki, defineye ulaştırır.
İnsanlık olarak bizim işimiz hazineye bakıp avunmak değil, kolları sıvayıp defineye bulmak olmalı.
Hâsılı; eleştirisel cihetiyle kesin ve kat'i bir tarz içinde yer almışsınız. Elbette bir cedel söz konusu değil benim cihetimden. Fakat bu HAMUR çok su götürür.
Yazıma değer verip okuyarak ve yorum yaparak katkıda bulunmanız hoştu... Teşekkür ediyorum.
Mergen
Bilmem ki farkında mı değilsiniz, ucundan, kıyısından ve methodsuz da olsa felsefe yaptığınızın?
Tekrar ediyorum, hayvanlar sizlerin kölesi değiller ya da size hizmet için doğmadılar. Evren böyle çalışmaz, böyle işlemez; hepimiz tabiata hizmet için doğduk!
Yeryüzünde bir tane insan kalmasa düzende en ufak bir olumsuz değişim olmaz, hatta pozitif değişimlerin olacağını ön görmemek büyük aptallık olur, böyle bir zamanda ve böyle saçma sapan şehir dediğimiz yapıların olduğu bir mekanda. Lakin bazı hayvan türleri var ki, neslinin tükenmesi dünyadaki tüm canlılığın sonunu getiriyor, bitkiler de dahil!
Düşündüğünü düşünebilmek ve iletişim kurarken geçmiş ve gelecek hakkında da iletişim kurmaktır hayvanlardan tek farkımız, ötesi değil. Bunun da tasarı olduğu konusu çok iddialı bir konu; iki uçta da bir karar vermek bir ton bilimsel emeği çöpe atmak demektir.
Bu fihrist neredeymiş, açıp bakmayı isterim.
Güneşi uluslararası bir hiyerarşiye koyduğumu hatırlamıyorum, öyle bir cümlem ya da imam olmadı, siz nereden çıkarmıştınız?
Ulusal hiyerarşi nereden çıktı?
Öyle bir düzende, -iddianıza göre muhteşem ama ben diyorum ki her an her saniye güncellenen, mükemmeli arayan düzen- neden 10 tane yavrunun bir tanesi hayatta kalıyor. Neden canlılar birbirini yemeden yaşayamıyor, bu sadizme girer örneğin. İnsani kavramlarla açıklamak gerekirse, iddianıza göre her an her şeyi gören bir Tanrı, sevimli bir karaca yavrusunun parçalanmasını da görüp, izliyor ve bu düzeni böyle kuruyorsa burada net sadizm vardır.
Cesar'ın gladyatör dövüştürüp izlemesi gibi; tanrısal mı gerçekten?
Eleştirel "cihet" sadece ve sadece hayvanlar ile ilgili 1500 yıllık bir yanılgıya, gerisine gerçekten söyleyecek bir sözüm yok.
Varsın o hamur da çok su götürsün; ama sonu lütfen özgür iradeye bağlanmasın.
Eylül Meral YAĞMUR
Bir yerlerden bir seyler çıkarmak yok. Öyle algılamışsanız bu sizin yorumlarınıza dairdir.
Öyle ki peşinden insanlar evrim geçirmiş maymunlardır iddiası da gelebilir...
Lütfen küreselden ziyade daha evrensel araştırın.
Ve ayrıca manipüle yorumlardan kaçının.
Eğitimi felsefi olarak değerlendiren siz, bunu iddia diye güncelleyen de siz.
Anarşi-hiyerarşi kavramlarını söz konusu yapan siz, alaka kuramayan yine siz.
Oldukça çelişkili...
Bir fotoğrafınızı alıp bakın ve kendinizle kıyaslayan. Belki fihristeyi okuyabilirsiniz.
Makalemin muhatabı doğumdan ölüme kadar eğitim-öğrenim ile mükellef olan insan var. Nereden neyi nasıl anladınız bilmem...
Farklı pencerelerden baktığınız temaları size bir kaç cümle ile açıklamak beyhude bir çaba.
Bu yüzden hamurun bayağı bi suya ihtiyacı var.