- 643 Okunma
- 4 Yorum
- 3 Beğeni
KİFÂYETSİZ MUHTERİSLİK SENDROMU
KİFÂYETSİZ MUHTERİSLİK SENDROMU
Aslında tıp biliminde bu isimde bir sendrom yok olması gereken isim DUNNİNG-KRUGER SENDROMU’dur.
En bilinen adıyla anlaşılır olması için bu başlığı kullandım.
Yazının devamında bu sendrom hakkında detaylı bilgi bulunmaktadır.
Allahu Teâlâ (C.C) şöyle buyurmaktadır: “Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. ... Şüphesiz ki Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir” (Nisâ, 58).
Bu konuda en bâriz bir örnek Peygamber efendimizin (SAV) Mekke’nin fethinden sonra Kabe’nin anahtarlarını sahibinden almamasıdır.
Mekke fethedilmiştir. O güzeller güzeli Peygamberimiz Kâbe’nin önüne gelir ve kapısının açılmasını ister. Kâbe’nin anahtarı ise henüz Müslüman olmamış Osman bin Talha’dadır. Yıllardan beri ailesinin uhdesinde olan görevi hakkıyla ifa eden Osman b. Talha anahtarı getirir ve Peygamber efendimize teslim eder. Kâbe’nin kapısı açılır, içi putlardan temizlenir ve iki rekat şükür namazı kılındıktan sonra dışarı çıkılır. Peygamberimizin etrafı Kâbe’nin kapısını açma görevinin kendisine verilmesini bekleyen Müslümanlarla çevrilidir. Peygamberimiz anahtarı tekrar Osman b. Talha’ya uzatınca bir hayal kırıklığı olur anahtarın kendisine verilmesini bekleyenlerde. Oysa Peygamberimiz onlar gibi düşünmemektedir. Çünkü Allah Kitab-ı Mübin’de;
Allah size, mutlaka emanetleri [işleri] ehli olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle davranmanızı emreder. [Nisa 58]
Buyurmaktadır. Peygamberimiz anahtarı alıp başkasına vermemekle hem yüzyıllardan beri o kutsal görevi büyük bir sorumlulukla yerine getiren aileyi takdir ettiğini gösterir bizlere hem de ayetin hakikati mucibince amel eder. Ne güzel bir örnek, eğer alınırsa.
Ayrıca bu konuyla ilgili çok daha güzel bir örnek vardır:
Mekke’nin fethinden sonra Peygamberimiz Hz. Ali’ye kendisinden bir isteği olup olmadığını sorar. Hz. Ali de ’’ Bugüne kadar kendim için hiç bir şey istemedim ama bugün Kabe’nin anahtarını istiyorum ya Resulallah.’’ Der.
Kabe’nin anahtarı en çok da tabii ki Kabe’nin içinde doğmuş ve Peygamberimize en genç yaşta tabi olmuş olan Hz. Ali’ye yakışır ama böyle olduğu halde Peygamberimiz anahtarı Talha bin Osman’dan alıp Hz. Ali’ye vermemiştir.
Emanet ehline değil de kifayetsiz muhterislere tevdi edilirse ne mi olur? Ne olacak, kıyamet kopar.
Hz. Peygamber(sav) buyurdu:
Emanet zayi edildiğinde kıyametin kopmasını bekleyin.
"Ya Resulallah, emanetin zayi edilmesi nasıl olur?"
Görev ehlinden başkasına verildiği zaman. (Buhari)
Selçukluların büyük veziri Nizâmülk meşhur eserinde bu durumu şöyle özetler.
İşi kifâyeti olmayan birine vermek o işin başarısız olmasına davetiye çıkarmak gibidir. Muhteris birine verilirse kavgaya davetiye çıkarılır. Kifayetsiz muhterisi bir yerin başına getirirseniz o zaman da fitneyi çağırmış olursunuz.
Gazali; “Layık olmadan devletin makamlarına atananlar, astlarını ısırır, üstlerine kuyruk sallarlar” şeklinde açıklamaktadır.
İskender Pala; “Bilirsin ki, hak etmeyen kişiye makam vermek, hazine değerinde inciyi bataklığa atmak sayılır” diye ifade etmektedir.
KİFAYETSİZ MUHTERİS
“Kifayetsiz muhteris,”yeteneği ve birikimi olmadığı halde, haddini bilmeden, altından kalkamayacağı görevlere talip olan kişileri anlatır. Hem çapsız ve yetersiz, hem de aşırı hırslıdırlar. Haliyle istedikleri yerlere yaranma ve yamanma ile gelmeye çalışırlar.
Dunning-Kruger sendromu olarak tıbben de isimlendirilmiş.
DUNNİNG-KRUGER SENDROMU
Bu araştırma sırasında Cornell Üniversitesi öğrencileri arasında bir test yaparlar, imtihan sonrası olağan “nasıl geçti?” sorusuna cevap istenir. Soruların yüzde 10’una bile cevap veremeyenlerin kendilerine güveni müthiştir. Soruların en az yüzde 60’ına doğru cevap verdiklerini düşünmekte, hatta iyi günlerinde olmaları halinde yüzde 70 başarıya ulaşabileceklerine inanmaktadırlar. Soruların yüzde 90’ından fazlasına doğru cevap verenler ise en alçak gönüllüler olup, yüzde 70 oranında doğru cevap verdiklerini düşünmektedirler. Tüm sonuçların değerlendirilmesi sonrası Dunning-Kruger Sendromu kaleme alınır.
İşinde çok iyi olduğuna inanan yetersiz kişi, kendini ve yaptıklarını övmekten, her işte öne çıkmaktan ve asla yapamayacağı işlere talip olmaktan hiçbir rahatsızlık duymamakta, aksine her şeyi hak ettiğini düşünmektedir. Ancak bu cahillik ve haddini bilmezlik karışımı, mesleki açıdan müthiş bir itici güç haline gelmekte ve yetersiz insanlar hızla üst pozisyonlara erişme imkânına sahip olmaktadırlar.
AKILLILAR KUŞKU İÇİNDE
Bu nedenle günümüz toplumunda bazı eksiler, hızla artıya dönüşmekte. Sonuç olarak dilimizdeki tabiri ile “kifayetsiz muhterisler” hızla yükselmekte ve ön plana çıkmakta, gerçekten bilgili ve yetenekli insanlarımız ise fazla alçak gönüllü davranarak bazı görevlere talip olmakta sıkıntı çekmekte veya başkalarının onu değerlendirmesini beklemektedirler. Bu nedenle gerçek bilgi birikimine sahipseniz, lütfen mütevazı olmayın, çevreniz tarafından ihtiras eksikliği ile suçlanmayın. Toplumun ön planında yer alan veya yakın çevrenizde bulunan bir dolu insana şöyle bir bakın, sanırım bu satırları okurken aklınızdan bir sürü isim geçti. İçinizi hüzün kapladığını seziyorum, tüm bunlara rağmen işin sevinilecek yanı ise, Dunning-Kruger’in bu çalışmaları ile 2000 yılında Harvard Üniversitesi tarafından IG Nobeli ile ödüllendirilmeleri.
Bertrand Russel yarım yüzyıl önce bu durumu;
“Dünyanın sorunu, akıllılar hep kuşku içindeyken cahillerin küstahça kendilerinden emin olmalarıdır.”
sözleriyle özetlemiş.
Sanırım bir toplumda kifayetsiz muhterislerin sayısı arttıkça o toplumun içindeki sıkıntılar da büyümekte.
KAYNAK :
www.kimpsikoloji.com/dunning-kruger-sendromu-nedir/
YORUMLAR
ŞÜKRÜ ATAY
Aslında şiirin hikayesi olarak yazmıştım ama uzun olduğu için yazı olarak eklemek istedim.
Sayfama değer kattığınız için sağolun varolun.
Sonsuz selam ve saygılarımla.
Esenlikler diliyorum.
Konu çağımıza ve hatta ülkemiz insanına işaret eden önemli bir konu engin donanımınızla muhteşem bir dille kaleme almışsınız hocam
Maalesef bunu bile bile uyguluyor aç gözlü şahsiyetler
Öyleki artık bu durum bir batak haline gelmiş kuvvetle içine çekiyor ve nefislerin dünya hırsıyla hareket ederek meşru gördüğü bir durum haline gelmiş
Islah olmamız ümidiyle
Saygıyla selamlıyorum şükrü hocam
ŞÜKRÜ ATAY
Aslında şiirin hikayesi olarak yazmıştım ama uzun olduğu için yazı olarak eklemek istedim.
Sayfama değer kattığınız için sağolun varolun.
En içten selam ve saygılarımla.
Esenlikler diliyorum.
Hakk'a geliyor savlar
Kurtuluş mümkün Baylar
Yalandan çok tiksinir
Harbi erkek, kadınlar
Üstadım Allah razı olsun.
Uykudan uyanmayanlar Kıyamet günü uyanır.
İlk, gerçeği anlayalım.
Çok saygımla Üstadım.
ŞÜKRÜ ATAY
Aslında şiirin hikayesi olarak yazmıştım ama uzun olduğu için yazı olarak eklemek istedim.
Sayfama değer kattığınız için sağolun varolun.
Sonsuz selam ve saygılarımla.
Esenlikler diliyorum.
Evet gözümün önünde birileri canlandı. Çok güzel bir konu seçmişsiniz.Tebrik eder;güzel ifadelerinizi kutlarım.
Bertrand Russel yarım yüzyıl önce bu durumu;
"Dünyanın sorunu, akıllılar hep kuşku içindeyken cahillerin küstahça kendilerinden emin olmalarıdır.”
sözleriyle özetlemiş. Bu sözü de çok beğendim.Çok doğru.
Saygılar benden. Esenlikler diliyorum.
Çiğdem Karaismailoğlu tarafından 30.4.2023 01:56:02 zamanında düzenlenmiştir.
ŞÜKRÜ ATAY
Aslında şiirin hikayesi olarak yazmıştım ama uzun olduğu için yazı olarak eklemek istedim.
Sayfama değer kattığınız için sağolun varolun.
En içten selam ve saygılarımla.
Esenlikler diliyorum.