- 251 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SANSAR
Akşam olunca Bük’ün havuzunda kurbağalar vırak vırak şarkı söylerdi. Göpur’un götünde göceoğlak guğguluk derdi. Babam bunun hikayesini anlatırdı. İki kardeş varmış. Oğlaklarını kaybetmiş. Bulamayınca üzüntüsünden Allah’a yalvarıp kuşa dönmüş. Hergün sorarmış kardeşine , göğ oğlağı buldun mu ,diye şeklinde efsaneyi anlatırdı. Yarım yamalak hatırımda kalırdı. Sabaha karşı havalar soğurdu. Boyraz çıkıp önüne ne katarsa kovalardı. Sabah Dölek’te gavakların dalı rüzgardan dolayı yere değip geri kalkıyordu. Argın kenarındaki ağaçların hiç şansı yoktu. Kökünden çıkarıp atıyordu. Cevizin dalını yaprağını da çırpıyordu. Gözüm dutmuştu. Güçcük odada yorgana sarılıp uyuyordum. Tavukların başına gızıl gıyamat goptu. Dıkdık dıkdık diye gığırmaya başladı. Anam pencereyi açıp huhu huhu diye bağırıyordu. Babam yedi yedi, diyordu. Ersin ayı ıslığı çalıyordu. Elektriği getirin elekrtiği bulun diye pardutuş ediyorlardı. Elekrik yok ,nereye göydün , bulamadım. Çam yak çam yak. Kirpit nerde? Gaz lambasının yanında. Hadi şabık ol şimdi hepini yer. Pinniğin eterafını sardık. Pinniğin gapısını açtık. İçinde olabilirdi sansar ya da dilki. Şurda bir delik var. Burdan girmiş. Bak bak orda. Tavuğun altınada sararıyor. Tavuklar dığırtıyı kestiler. Anam pinniğin daracık gapısından gafasını sokup sansarı ayağından yakalayıp çıkardı. Ben hemen sansarı anamın elinden aldım. Ayağımla boynuna bastım. Elimi cırtıp ganattı. İyice hırslandım. Gafasını ezip öldürdüm. Bir defasında da Hasan’ın itleri dilkiyi govalamıştı. Dilki itden gaçarken Gışla’da Garamasıt Oluğu’nun yanında gızılcık kirezinin çatalına geçip ölmüştü. Güney ekindi. Boranaların tarlasıydı. Gocaedikin Depesi de ekiliyordu. Gısaoğlan çok harıstı. Ekinin destesinin bir tarafunı toplar. Genini yayınca diğer tarafını toplardı. Küçük çocuktum. Sığırları ben güderdim. Anam , babam ya mala ya bir yere giderlerdi. Sığırı Güney’de ekinin geninde güderdim. Yonis ,Gısaoğlan, Şükrü sığırı goyardı. Daşa dutar ,oraya bastırmazdı. Anam böğen de sığırı şuralarda güdersin deyince çok üzülüyordum. Çünkü bana oralarda sığır gütdürmüyorlardı, goğuyorlardı. Bu benim çok zoruma gidiyordu. Yonis daha önce Nuretdin davarı aşağı götürürken ekine gaçırmıştı. Yonis de silahı çekip davarlara ataş etmişti. Ben namazı öğrenmiştim. İkindi namazını gıldım. Ben şahitlik etsemiydim. Yalancı şahitlik çok günahtı. Ben görmemiştim. Şahitlik edemezdim. Kim gördü , kim gördü. Nuretdin ballandıra ballandıra anlatıyordu. Dedemin arı damının boynunda kepirin üstündeydim. Baktım Yonis kepirin dibinden sığırlarını fireze getiriyordu. Benim içimde ona karşı kin doluydu. Elime daşı alıp şunun gafasının ortası mı diye atmaya başladım. Daşın biri yanına düşünce neye uğradığını şaşırıp bağırmaya başladı. İkinci gayayı atar atmaz yanımın başına bir daş düştü. Baktım ki Gısaoğlan benim üst tarafımdaymış. Bir gaçtım bir gaçtım. Daşlar gafamın yanından fızılıyordu. Gısaoğlan govalıyor , ben gaçıyordum. Eve bağıra bağıra dar düştüm. Darağalı’nın içi ağalsızdı. Fındık boştu. Tarlalar bir sene ekin olur , bir sene boş olurdu. Bir sene Dırıl salağı ekilirdi, bir sene Çal salağı ekilirdi. Güney’de duzla daşları vardı. Davarı sabah dağa seyip sürerdik. Yayılır öğle sıcağı bastırmaya başlayınca goşa goşa eve gelirdi davarlar. Anam ayağ çağırırdı. Eline duzu alır seğenle. Davar gelmeden önce daşların üstüne serperdi. Burası örenyeriydi. Fal Mustuk altın aramayı severdi.Bir defasında kimse görmesin diye ayın aydığında Geğ’in oraya Çakmak Daşlığı’na altın aramaya gittiler. Büyük bir gaya vardı. Hazine bu gayanın altındaydı. Gazmayla gayanın etrafını gazdılar. Balyozla ev büyüklüğündeki gayayı parçalayıp altındaki cere küpünü çıkaracaklardı. Acaba Ermeni bu goca gayayı galdırıp altına bu hazineyi nasıl saklamıştı. Babam altın maltın yok burda, diyordu. Sabaha garşı iyice yorulup uykuları gelince işi bıraktılar. Kimseye görünmeden şafağanan eve geldiler. Fal Mustuk buranın Ermenileri de fakirmiş , altını nerden olacak diye mantıklı fikir ortaya atıyordu. Kiremit gırıkları altın işaretiydi. Derenin kenarında duzla daşı vardı. Daşın dibinden gışın su çıkardı. Birgün Tuncer eriğin dibinde altın aramıştı. Kiremit gördüğü yerleri gazmıştı. Neşet de hazine meraklısıydı. Duzla daşlarının altında sel alık yerde kiremit vardı. Toprağı yumuşaktı. Burayı gazdıkçaa gazdı. Boş toprak yığıldı. Babam bu gazılan yere bir dut çetili dikip ağılladı. Ben de derenin kenarındaki daşın dibini gazmaya başladım. Alaman gazmasına zor gücüm yetiyordu. Gazma bana göre ağırdı. Ambarın arasından kehniyi getirdim. Bir iki vurmadan bir kemik çıktı. Kemiği görünce sevinip altını bulacağım aklıma geldi. Heyacanla gazmaya devam ettim. Bir tane insan gafa tası çıktı. Kemikler çürümüştü. Dokununca elimde üfeleniyordu. Ancak gafatası salamdı. Çürük dişi bile olduğu gibi duruyordu. Gafa tasını alıp doğru eve getirdim. Babam ve anama gösterdim. Bu Ermeniden galmış , bir çift mezer hoğ. Geri çıkardığın yere göm dediler. Ben de çıkan kemikleri oraya geri gömdüm.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.