- 694 Okunma
- 3 Yorum
- 3 Beğeni
SEDEF...
Aslında cinsellik Anadolu’nun belli yörelerinde çirkinleştirilmiş olmanın izlerini taşıyor. Araya inanç dâhil edilmesi ile Daha bir yasakçı tarafa çekiliyor. Gözünü sevdiğim ecnebi ülkelerin birinden çalışma teklifi alan babam önce kendisi gitmiş, daha sonrası emmilerimi ve oraya bizi götürmeye kimlerin öne ayak olduğunu babama hiç soramadım.
Kayseri’nin gözbebeği Erciyes dağın eteklerinde küçük ve yoksulluğun nam sürdüğü yeni şeyler öğrenme şansımızın çok sınırlı olduğu bir köydü bizim köyümüz
Başka kentler ve köyler hakkında nasıl bilgi sahibi olduğumuza gelince vatan görevi yapan gençler ilk sırdan gelirdi. Uzun kışı geceleri çoluk çocuk yanan sobanın başına toplaşıp, onların bol bol askerlik anılarını dinlerdik.
Ve babadan oğla geçen hayvancılık dışında inşat işi ile uğraşanların sayısı da fazlacaydı. nitekim onların gidip de gördükleri yerleri kendi yaşamlarına ve köylünün genel yaşamına uygulama çabaları vardı.
"Kürt bilmez bayramı, lık lık içer ayranı," deyimi bizim buralara çok güzel yakışmış bir deyimdir. Neden mi? dilenebilmek için gidenlerin de yenilikleri öğrenmeye katkı sunduklarını söyleye bilirim. Böyle bir köyün yaşayanı iken şimdi…
Şaka gibi… Biliyor musun? Cerenciğim! bu deli dolu aklımla ben, dili dişi farklı yabacı insanlarla ve gurbetle sekiz yaşında tanıştım. Altı kardeşin en küçüğüydüm. Kasabanın çocukları okula sürekli yalnız gidip geldikleri ve tehlikeli bir durumla karşılaşılmadığı için annem de bizi diğer çocukların peşine takıp okula gönderirdi. Fakat okula gittiğimiz yolun sağında solunda bulunan tarlalardaki sararmış ve balya balya dizilmiş otlar dikkatimi çekerdi. Gerçi şimdide sorsanız bana orada bulunan saman balyalarının buğday ve arpa saplarından mı? Yoksa başka bir şeylerden ni yapıldığını bilmem!..
belli bir süre sonra okul hayatımız, arkadaşlarla olan ilişkilerimiz devam ederken hem yol arkadaşlığımızı hem de konuştukları dili öğrenme konusunu epeyce ilerletmiştik…
Kadınlığa adım atmamı, ise tüylenen koltuk altı ve özel bölgemden fark edebiliyordum. Bedenimde ki tüylenmemin sebeplerinin ne olabileceğini ilk bir kız arkadaşımla paylaştım.
Onun bana söyledikleri beni çok tedirgin etmiş ki! O günden sonra kadınca davranmaktan bile korkuyordum.
Diğer kızlar gibi çiçekli elbise. Etek ve ince çorapları giymeyi hiç düşünmüyor ve Annem bana alacak olsa onu şiddetle tersliyordum. Bildiğin tipine kurban oğlancıklar gibiydim. Ne eder etmez gider; üstümde bol duran gömlek ve pantolonları alıp mağazadan çıkardım.
Büyüklerimiz "ağaç yukarı doğru büyür; insan aşığa doğru büyür," derlerdi. Hakkım olan kadınlığı; işe yaramaz bir çöp gibi üzerimden çıkarıp atalı tam sekiz yıl olmuştu.
Okul ve sokakta tanıdığım kız arkadaşlarımın ufak çapta ilişkileri olduklarını duymamamın imkân yoktu. Fakat onların çok özel durumlarıdır deyip cinsellik deneyimleri ile ilgi tek bir cümle etmiyordum.
Kızlı erkeli zaman zaman bir evde toplanıp alkolün dibine vurduğumuzu ailelerimize hiç çaktırmıyorduk.
Hafta içi, kızlı oğlanlı söz birliği yapıp, bizim evin yakınında olan bir arkadaşta toplandık. Her ne kadar alkolünün etkisinde isem garip ilişkileri savunan bir kızın kendilerine bir köşe bulmuş öpüşüp okşandıklarını görüyordum.
O arada soğuk bir elin pantolonumu bacaklarımdan sıyırıp bir kenara fırlatma hamlesi çıldırttı beni, üstümde bir ateş parçasının çayır çayır yandığını hissediyorum.
Lakin o ateşin iki katını ben ona geri iade etmekte olduğuma şaşırıyorum da. Nefeslerimizin dikleştiği noktada kalıyor, dudaklarının dudaklarıma bıraktığı öpücükler sırasını şaşırıyor ve göğüs uçlarıma desen desen ısırık izlerini bırakıyordu.
Bir kadın olduğumu unutmamış Ve çok kurnazca davranıp o dudakların sorguladığı göğüs uçlarını; iki avucumun arasına hapis ederek. Bir nevi ona yönünü şaşırttırıyordum.
Biz orgazmın doruklarında gezinirken kilse çanı kulaklarımı zonklata zonklata çalmıştı.
Ötesi berisi yoktu. Artık ben bir kadındım.
Yeni bir kıta keşfi yapmıştım ve çok şanslıydım. her keşfimde yeni yeni insanların sevişme teknikleri ile karşı karşıya kalıyordum.
Mesela koltuk ve özel bölgemde ki tüylerin temizlenmesi konusunda beni ilk ikaz eden kişi Türk bir erkek arkadaşım oldu.
O erkek arkadaşım dinimizce beden temizliğinin önemini ve eğer onun ile bu beraberliği sürdüreceksem gusül abdesti almam şartını koymuştu.
Alışkanlıklar ruhumda gittikçe yerini genişletip daha farklı deneyimler istiyordu.
Onu da şöyle hal ederdim. Banyoya geçip uzun uzun göğüs ve vajinamla oyunlaşıyor. Hiç oyunu bozmadan bu sefer yatakta cep telefonunun karşısına geçip hem kendimi kamera; hemde o anı birçok erkekle paylaşıyordum
Şimdi ki akıl ve halime bakarak bana diyeceksin ki onun karşılığında maddi beklentini veren birileri oluyor muydu?
Ne inkâr edeyim doğruya doğru evet, olmuyordu. Kısaca gelene beleş, gidene beleştim.
Genel izleyicilerim atmış yaş üzeri dayılar. Onun çok çok uzağında ergenler olurdu.
Benim akılma uyup orasını burasını sıkan erkekler bu şekil beden tatmini seçenlerden ibaretti
Toplumun görmezden geldiği bir kadın olmayı ne ben anlatayım. Nede sen kafayı yor.
Bir kere kalbinizi çok çirkin boş bir teneke kutusu gibidir, rüzgârın yarım aklı ile sağa sola devrilir veıkardığı o gacır gucur sesi herkese dinletir.
Bedenimle tanış olabilme sansını yakalayan her erkek, dediğim gibi beni değişimden değişime sürükletti.
Vallahi söylesem inanamasın bir gün o gramofon çiçeğini andıran saçlarımı dımdızlak ettim.
Gümüş metal takıların takılması için bedenimde delinmedik yer bırakmamıştım bütün aykırılıkları kansız kılıçsız işgâl ediyordum.
Ve içim bir kara parçası gibiydii arzuyla savaşımı bittirme şeklimi bu sefer şöyle değerlendiriyordum
Yas günü yarıya indirilmiş bir düşman bayrağı idim; cana teslimiyet sadece Allah’a olur diyen anacığım geldi aklıma.
Önce eziyet sonra teslimiyet vermem adil değildi. Gittikçe keşkekler beni diğer keşkeklerle tarik ediyordu
Yeri gelmişken sana bir yıldız olma hikâyemi anlatmasam olmaz
Çünkü dünyanın gözbebeği herkesin hayallerini süsleyen ABD’nin en büyük eyaleti California da yaşama hakkını kazanmışım.
Her aydın Türk vatandaşı gibi ülkemi seviyorum. Ondan şüphen olmasın.
Şimdi olduğu gibi Ailevi nedeler yüzünde sık sık Türkiye geliyordum. Her seferinde kötü bir hayal kırıklığı ile kalıyordum.
Yaşamakta olduğum ve bir o kadar kötülenen Avrupa kültürü her konuda kendisi ile çelişkide. Olmaz ve nettir.
Arap yarımadasından yayılıp gelen bütün Yasakların, inançların eksik bilgileri ve onların beyne başka beyinlere farklı izole edilmesinin yegâne sonuçlarını bizde çektik,
Kırsal kesimin omuzlarında onları ileriye, bilim, ilim, yenilikçi olmaları bu güne taşımıştır. Yani bazılarının laf olsun torba dolusun dedikleri Avrupa bizi kıskanmıyor.
Ceren -doğru… Evet, biz bir çay daha alır mıyız?
Sedef -tabi tabi alırız benim bu anlatımlarımı soluksuz dinlemen bir çay değil bir yemeği hak ettin der.
Ceren-harikasınız… Şey… Evet, anlatmaya devam edin. Lütfen!
Sedef-pekiyi edeyim.
Sen gibi bir Şair demiş ya!" bir türküsü olanın gidin hemen yanına oturun ondan size zarar gelmez,". Bende şimdi cümleyi ziyan etmeyen senin yanında seve seve oturuyorum. Teşekkür ederim her şey için cerenciğim…
Evet, nasıl yıldız olduğumdan kalmıştık değil mi? bulunduğumuz mahallede İtalyan ve Afrika kökenliler çoğunlukta idiler.
O memlekette cinsellik bazı toplumlarda ki gibi; kapalı kapılar ardına atılıp işi bitince gidilen değildi
Tam tersi Onlar için özel bir sokak seçilmiş, küçük tahta baraklar içinde. Alkol satışı yapılan tezgâhı bir iki masa bulunurdu.
O masaların birini kapmak için kadın ve erkekler günün ilk saatlerini seçer. Ve bedenini sunacağı müşteriyi beklemeye koyulurdu.
İnsanın cinsellik yaşadığı zamanı böyle eleme yaparken anlıyor iç sesim "aklıma tüküreyim" der.
Çünkü daha önce seviştiğim erkekler çok şanslıydı. Keyfi arzularım deyip onlardan beş kuruş para almamıştım.
"burada düzelme olacak"…istekleri karşılıksız kalınca ve inatlaşma huyun da varsa, aile içi anlaşmazlık baş gösteriyor ve paylaşacak bir şeyde bulamıyorsa Yani kendi ayaklarının üzerinde durabilmemin yolları açılır sana. o yüzden bende sokak arasında diğer kadın erkekler gibi arzu/tamamlayıcı olmuştum.
Ceren- ayrı bir eve çıkma isteğinden dolay mı? Böyle bir seçim yaptınız
Sedef_şey… Hayır. Zayıf iken birden kilo alan bir adamı düşün gözlemlediklerin o hislerin ile birleşince bedeninin diğer kısımlarına bakmıyorsun direk ona ilk yakıştırdığı midesinin büyümesi olur demi?
Ceren- evet aynen
Sedef-işte her şey öyle midenden başlamıyor.
Ceren- yani diyorsunuz ki! Çevresine göre genişlik rahatlık ister
Sedef- şey… Evet.
Burada paranın çoğalması giyimde değişlik yaparsın ve damak tadına göre yiyip içtikleri daha da çeşitlendirirsin.
Kısaca konuyu toparlayacak olursam tatlım… Hayat kaliteni tek tek yükselten etken paranın bolluğudur
Öpüp de geçsin yaraların çoğalmış; birilerinin altına yatmayı meslek olarak düşünüp, öyle kendini inandırmaya devam ediyorsun.
Ceren- ailen bu duruma ne diyordu.
Sedef-hiiiiç!
Yollar yıllar görmüş bir valizi olduğumu düşün. Az kıyısı köşesi yıpranınca tavan arasında tozlu kaderine terk edilendim. Gerek ailemin gerek ülkemin isimi sorulunca tek hareketle ve Bir Budist inananı gibi avuçlarıma usulca üfleyip, kül olduklarını söylerdim.
Ceren-hiç kimsesin yani
Sedef - tam onun… Gibi
Ceren- sen bir yıldız mısın?
Evet, yıldız olma olayına geleyim. Başımın üstünde yıldızlar dolaşıyor oda günlük seviştiğim erkeklerin sayısı belirliyordu.
Ceren-kaç yıldız… haha
Sedef- gecenin karanlığı gündüzün fenalaşan aydınlığını umursamıyorum.
İyi miyim? Bende bilmiyorum. Fiziksel itiş, kakışlar sonrası iki bacağımın arasında on bin tane yıldız kayıyordu.
De ki! Sen o kayan yıldızların hiç birini kayarken izledin mi? yahu gözlerim sımsıkı kapalı ve neyi görmek istesem aynıdır. Yoksa sihirli bir değnek değip onları değiştirecek mi? hayır! Sabit bir noktadayım ve adım para ile sevişen bir fahişedir.
Ceren- çok pardon cinsellik üremeyi getirten, bu Hassas konudan da bir duymak isterim
Sedef-tabi.
Dedim ya her sabah sokak evine gidip erkelerin orgazm olurken kendilerini kayıp etmeleri sonucu bedenime üç beş çürük iz bıraktırıp geri eve geldiğimizi
Erkek kadın genital organı, ağız veya sifilis yarasına temas ile bulaşırmış. Hastalık küçük küçük yaralar halinde başlar eğer fark edilmezse kötünün kötüsü bir hastalığa dönüşürmüş. Ve bende yakalanmıştım öyle bir hastalığa hatta geç bile kalmıştım.Bu durumda çalışamazdım başkalarının hayatını riske edebilirdim. Böylelikle tanı konulur konulmaz uygun antibiyotik alıp evime dinlemeye çekildim.
Bir de evimin yabancısıyım. Komşu ilişkilerini hiç bilmem. Bir kere cam sil, perde ütüle işinde hiç anlamayan biriydim. Yiyecekleri midemde çöpleştirirdim. bir duş alma hobim vardı, sanki bedenimden aşığa döktüğüm sular beni temizleyip geri beni bana iade ediyordu. Bir kaç gündür benim bir üst kata ki dairede böyle bir şey aynı tempoda ses çıkarıyordu. Bazen kırk bir koltuk gıcırtısı bazen musluktan akan su sesi idi; artık bu sese sabırım kalmadı. Müzik delisi bir kadında değilim ama radyonun sesini sona getirdiğimi bile hatırlıyorum…
Ne ondaki dikkatsizlik bitti ne de benim sessizliğe bu kadar özlemim ve kapısına dayanıp parmaklarımı kapı zilli ile buluşturdum.. abo! O kapıyı açana kadar taciz ettim. O yetmiyor kapıyı yumruklayıp, küfürler saydımi. bütün bina gürültümden ayrı bir homurdanma senfonisi oluşturdular. Bir Allah’ın kullu çıkıp ne var demedi o gün. bu sesler ertesi gün ve diğer günler de devam etti.
Nerde yaşarsan yaşa, hakkın olanı hukuk yolu ile almaya bakacaksın bir kere onu iyi anladım.
Bir akşamüstü acil yardım Polis ekibinin numarasını cevirdim. Çat pat İngilizceyle durumu onlara izah etmeyi başardım.
Yabancı olduğun o memlekette başın belaya girmeyi görsün. Oranın emniyet görevlileri hızla olay yerine gelir. Duruma hakkim olurlar.
Benden korkmayan meçhul komşum polise kapıyı ardına kadar açtı. Benden bir iki yaş büyük bir erkek gözlerini benim üzerimden gezdirip döndü polislere laf yetiştirmeye "efendim benim suçum ne? Ve kim neyle beni ihbar verdi size, söyleyin lütfen!"demesi ile
Tabi ben suçsuz iken suçlanıyordum. Binanın içinde bağrışmalarımız birbirine karışınca polis ikimizde alıp "yürüyün karakola" dedi. .
Karakolda ufak bir şikâyet dilekçesi ile birbirimizi suçlamış ilk gelen tramvaya oda binip bende binmiş olduğumuzu görüyoruz iki küs karı koca havası ile oturduğumuz binanın kapısına kadar o önde ben bir iki adım gerisinden yürümüştük. Benle tanış olmayı şu güzel hamlesi ile başlattı binanın kapısını bir eli ile tutunmuş diğer elini göğsüne koyan uşak gibi beni içeriye buyu etti. Bu tatlı hareketin benim çok hoşuma gittiğini söylebilirim.
Yüzümdeki sıcak ifadeyi kapmış maymuncuklarına devam ediyordu. İşte iki kahve yapıp kapımı çalması, ben uymayınca ayaklarını tavana vurup artık uyumalısın demesine kadar. Hani bir söz vardır "seven insan kendine ait paracıyı nerede olsa bulur ,"galiba bizimde öyle bir şeydi
Rahatlıkla evinin yatak odası salonu işkâl edip, hayatımızın iyi kötü taraflarını birbirimizle paylaşıyorduk. O üç ay nasıl güzeldi; nasıl güzeldi.
Ta ki karnımda olan canlının varlığını öğrenen kadar. Duyunca kıyametler koptu dengesiz beni inciten kelimeler ediyor. Evden çıkıp çıkıp gidiyordu.
Doğurma konusunda tek başına kalacağım günün sonrası oradan ayrılıp başka bir ev tutum. bebek aylar sonra kucağımda idi;
Bilmiyorum nasıl bakacağımı altını bezleyeceğimi. kakası elime bulaşıyor, midem alt üst olup lavaboda çatlayana kadar kusuyorum.
Bebeğin benimle bu hayatı göğüsleyemeyecek kadar küçük olduğunu arkadaşlarım defalarca anlatılar bana.
Tekrar işimin başına geçtim bedenimi süsleyip erkeklerin emrine veriyordum
Ceren- bebek… Ne oldu?
Onu önce devlet korumasına sonra bir aileye verilmesinin onayını verdim. Çok kere özleyip alma isteğim oldu. Bir çocuğa anne olamama beceriksizliğime asıl bakıp almaktan hep vaz geçtim.
O çocuğun doğuşu ile babası da bana sahip çıksaydı kim bilir belki bu işi yapmaz ve hayatım hepten değişirdi. Cinsellik anlayışı inanın kendi kafasında tasarladığı ve yaşamak istediği gibi olmalı. Evlilik ise daha bir fedakârlık olayını hatırlatır bana.
Yani ikisinin ortası bir şey olmasını isterdim. Çünkü seks özürlü toplumuz doğanın verdiği en güzel şeyleri biraz inançları öne sürerek yerinden söküp çöpe atmıştır.
Evle sokak arası kirlenen bir hayattı benimkisi, ben gibi bedeninin birilerine nefsine ikram eden erkelerin olduğunu söylemiştim sana onun gözleri üstümde erkeler gidişime içten üzülüp sinir olurdu. Bende onun kadınlarla gidişine aynı şeyleri his ediyordum…
Yaşamak zorda olduğum bu çirkinlikler bana tek şunu öğretmişti. Nefsine yenik düşüp,
Şeytana atma suçu.
Nefis şeytanın dostu,
İşte sana ipucu.
Muhterem Taş
Ormanınla alakası olmayan kayalık bir dağ yamancında öyle kendi kendine yetişmiş kocaman gövdesi olan bir ağaçtım.
Esen rüzgâra alnımın ortasına sıcaklılığını bastıran güneşe siper edip göğsümü
Ve her türlü insanla aramda sır kalmayacaktı.
Cinselliği tek bir adama indirmeyi şu an hiç düşünmeyen ben onunda kendince nedenleri birikmiş başka erkek kadınla para karışlığından ortamının zirvelerine çıkıp iniyorduk.
Ceren- havada aşk kokusu var demi!...
Sedefe-ona benzer gibi, yazılmış, harfler küçük "oku" desen yanımda yakını gören gözlüğüm yoktur.
Sanki onun varlığı başkalarına aitmiş yokluğu çıldırtıyor beni kimseye diyemediğim sabunlu suya üfleyip bin bir baloncuk hayalini kuruyorum sadece.
Dedim ya onunla hayallerimizi gerçekleştirme planları yapıyorduk. Benim her kadın gibi giyip çizim idi; onun ise istekleri daha farklı şeylerdi.
Bazı toplumlarda maalesef inançlar gösteriş meraklıların elinde şekilciği yerlerin sayısı çok fazladır.
Bizim mektepli lakaplıyla nam salan sevgilinin babası gariban bir adamış aynı zamanda hayallerini hiç çekinmeden ulu orta söylemeyi de ihmal etmezmiş.
Yine camide bir namaz dua faslı sonrası köşesinde ki küçük çay ocağında yaşıtları olan köylülerle sohbeti koyulaştırmışlar.
Oğlunun okuyacak adam olacak sonra bu ilçeye kendi adına bir cami yaptıracağını ballandıra ballandıra anlatır.
Kim inanır "Allah inşallah senin oğluna bu hayırlı işi nasip etsin",der kimide acıyan gözlerle
- hadi oradan bir de senin adına camiyi yaptıracak yine bir inşallah maşallah sözleri havada uçar.
Ceren- hım… eeee! Sonra yaptırdı mı?
Sedef- hahah! Aynen düşündüğün gibi ve ben açık adres verirsem o camiye kimse gitmez…
Bizim hayatımız o caminin yapılışından sonra ailevi hayata dönmeyi asıl Allah ile kul arasında ki o güzel sorgulamayı bir o kadar dünyevi şeylerden uzaklaştırmış ar edep erkân olarak toparlanmayı beraberinde getirdi.
Beni sokak tacizcileri ile baş başa bıraktığının farkında değil. Nasıl bir anlayıştır ki yürek eşim ibadetini bıraktığı yerden devam ediyordu.
Yapa yalnız bir kadındım çünkü annemin temeli Türkiye yerleşmiş olmasının verdiği eksikle kızımı daha özlemeye başladım. İlk işim bir avukatla görüşme ayarlayıp kızımın benle yaşamasının şartlarını öğrendim.
Annelik görevimin tek koşulu iyi bir iş ve eş adayı olacaktı. Hani dindarlığını tekrar hayatına sokan vatandaş vardı ya
Ceren- evet, eee!
Hiçbir kafa karışıklığı olmadan direk onun kapısını çaldım. "Hacı Hacıyı Mekke’de, Derviş Dervişi Tekkede Bulur, "misali
aaah elim kırılaydı da keşke o kapıyı çalmaz olaydım. İkimizin bir arada görünmesi o çirkin geçmişi karşımıza dikiyordu. O geçmiş "iki ucu bo… klu değnekti. biz kaçalım dedikçe o bize iyice yakınlaşıyordu. Yürek eşim biri var ki insanların yüzüne tanış gelmemize sebep olarak beni gösteriyor. Amacımın bir erkekte doyumsuzluğumu yaşamak olmadığını açıklayamıyorum ona? Konu net, söylemi basittir "arkadaş ben kızımı yanıma alıp öyle hayatıma öyle devam etmek istiyorum,"diyememekle karşı karşıyayım.
Az önce dedim ya memleketine diktiği beş minareler onu tövbekâr yapmıştı. Bir kadına şiddet uygulamasının bunun çok dışında tutuyordu. En ufak bir ses yükseltmem de yumruklar gözümün üzerinde patlıyordu.
Normalin dışı bir insanın varlığı yaptığım işten daha kötü iz bırakıyordu. Kısaca benim birer parçamdı buz torbaları yara bantları. Bu yola ben nasıl düştüm isyanlarımdan sonra, hayatım da ilk defa fahişeliğim işime yaramıştı.
Sabah yatakta sinema oyuncularına taş çıkartacak bir uyku numarası yapmış, ne kahvaltı, ve ne giydiği ile ilgilemedim. O garajdaki arabasını alıp uzaklaşana kadar pencereden takibe devam ettim. gittiğine emin olunca leopar taytım ışıltılı bluzumu üzerime özellikle giydim…
Sokak aşkıma doğru giderken olur da beni takip etmek gelir aklına diye de çok temkinli yürüyordum. İlk müşterimi alarak, bir dağ evinin yolunu tutum! Kendinden büyük konuşan bir genç adam ile çıplak bir beden ne kadar dokunuş istiyor ise öyle davranıyoruz. Bir ara genç adamın kulağında telefonu biri ile sıkı bir pazarlık içinde aldığı verdiği ne ise, ne o nede karşısında ki kişi ikna oluyordu. Daha sonra anladık ki pazarlık konusu olan kişi benmişim…
Ceren- nasıl yani?
Dışarıda duyulan araçların o ani fren sesi bana kötü şeylerin habercisi olmuştu.
Bir baktım ki derileri renkli boylarla mühürlü adamlar paldır küldür bulunduğumuz dağ evinin oturma odasındalar.
Üstlerinde ki kıyafetleri gelişi güzel sağa sola fırlatıyorlar. Hal tavırlarından anladığım kadarı ile benle tekli sevişmeyi kabul etmeyeceklerdi. Onlar için bir lokmalık canım vardı. Korkuyordum, yarına çıkma şansım da olmaya bilirdi. İsteseler beni bin parçaya böler kapıdaki itler yem ederlerdi.
Onların her dediğine boyun eğmek zorundaydım. Vücudumun ısırılmadık yeri kalmazken ortalığı dolduran yanık kokusu ile sadece var gücümle çığlık atıyor kurtarın beni diye bağırıyordum… Ben bağırdıkça onlar ellerimde daha çok sigara söndürüyorlardı.
İşte bak boynumda ki bu izler günün anısıdır…
Bundan sonrasını sende az çok biliyorsun…
Hayatımın içine eden adamların kimi intihar etti kimide güz yaprağı gibi dalında titriyor… Ve ben yaşıyorum… Artık senin anlatımınla daha da çok yaşayacağım… Teşekkür ederim
YORUMLAR
...ve yazmış yazacağını zaralı
Bana deseler ki dünyaya tekrar kadın olarak gelmek istermisin?
Aynen derdim...
tekrardan kadın olarak gelir ve aynı acılardan tekrardan geçmek isterdim
Çünkü gerisini anladın sen
Ablam benim kaleminden gizli kalmış hayatın içini okumak güzel Di
Sevgim sonsuz