- 242 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SU CANGAMASI
Anam hemen hemen her gün ebemgile giderdi. Sinirlenir ,morali bozuk eve dönerdi. Birgün Gışla’nın suyunu Nizipli’ye vermesini istediler. Ebem , dedem Azmi dayım hepsi Nizipli’yi koruyup kollarlardı. Nizipli içer, sarhoş olup sağa sola küfür ederdi. Olay çıkartırdı. Yine de ona toz kondurmazlardı. Anam babamı ikna etmişti suyu vermek için. Tarlanın en alt ucundan çıkıyordu. Bağ bahçe de sulamazdı. Hem de dereye boşu boşuna akıyordu. Dereden Daşarası’na arkla su gidiyordu. Goca Havlu’dan geçiyordu suyun argı. Yavuz kadastro çalışması yapılırken bilirkişiydi. Emine’ye küfür ediyordu tarlanın daşını temizleyip benden yüze atıyor diye. Goca Havlu eskiden Boranalar’ın dam yeriydi. Argın altına fasile dikerlerdi. Paşa da güçcük havlısına tomatis dikerdi. Gaspalıağzı’na patika yol vardı. Yolun ağzında da su vardı. Nizipliler suyu eşti. Üstüne depo yapıp eve boruyla götürdüler. Gısaoğlangil tarladan boruyu geçirmek istemedi. Suyun kendilerine ait olduğunu söylediler. Anlaşmazlık olunca mahkemeye başvurdular. Bir gün keşif geldi. Yirmi beş metre kare köy boşluğu diye başlayan mahkeme tutanağı yazılırken döğüş çıktı. Anam ağıldan bir süven çekti. Nerde köy boşluğu göster bakim deyip Gısaoğlan’a saldırdı. Muhtar ordaydı, ziraatçi ,hakim, katip ,şoför ,şahitler, Mintiğin Gızı, Nizipli, Babam… herkes keşif yerindeydi. Hakim jandarmalara ve ordakilere , şu kadını tutun , şimdi bir kaza çıkacak, diyordu. Mahkeme suyun köy muhtarlığına verilmesine karar verdi. Karar kesinleşince muhtar kararı infaz etmek için suyu teğ yapıp ikiye böldü. Yarısını Nizipli’ye yarısını Gısaoğlan’a verdi. Birgün Gısaoğlan suyun başında ana avrat söğüyordu. Mintiğin Gızı buna çok içerliyordu. Dayanamayıp çoru çocuğu toplayıp Gısaoğlan’ı melham ağacının alt tarafında yakaladılar. Daşına yavızdı. Ancak atma fırsatı bulmadan yakayı ele verdi. Boyu kısaydı. Kilosu da hafifti. Ayağında şalvar ve gara lastik vardı. Başında şapkası vardı. Yere yatırdılar. Mintiğin Gızı neyinle yapacaksın ulan bizi. Namısımız yerde mi. Senin daşşağını goparacağım, diyordu. İyice sıkıp gıvrattı. Gısaoğlan avazı çıktığı kadar bağırıyordu. Ama kimse gelmedi. Duran Dayı’m Bursa’da ziraatçıydı. Dedeme Orköyden kredi çektirip arı aldırmıştı. Arılar Oluğun Önü’ndeydi. Suya gonup vazılaşırdı. Kafkas arısıydı. Irk arıydı. Çok bal yapacaktı. Siyah renkliydi. Gara şapladan , üçgülden, mezde püründen bal yapacaktı. Gumacuk da bal çiçeğiydi. Güçlü arı Acadağ’a kadar uçardı. Arılar fenni guvandı. Dayım Bursa’ya döndü. Arıları da Nizipli’ye emanet edip çekip savuştu. Nizipli torbasıyla şeker alıp dökgü yapıp verirdi. Arıları Daşarası’nın kepirine daşıdı. Arılar geçip azalıyordu. Gısaoğlan zehirli dökgü yapıp arıları zehirlemişti. Zehirli dökgüyü Gara Masıt Oluğu’nun suyunda yapıp yola döke döke götürmüştü. Kendi arısının ağzını da gapamıştı. Arılar savrulmaya başladı. Bir yerden bal getiriyordu. İki gün sonra her govanın önünde ölü arılar yığıldı. Gısoğlan’a Delioğlan yemin verdi. Gısaoğlan abdastlanıp musaf üstüne yemin etti. Hiç de yemin uğramadı. Geçmeyen arıları da Nizipli satıp yedi. Geriye birkaç boş govan kaldı. Duran Dayı ben gardaşıma güvenmeyip de kime güveneceği, diyordu. Dedem , Delioğlan’a bir şey güvenme. Senin arını bir tene bile gomaz diye tembihlemişti. Arıya noldu diye sorduklarında garez edip zehirlediler ,diyordu.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.