- 260 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
ŞEYTANIN KIZI
ŞEYTANIN KIZI
ROMAN
YAZAN
CEMİL ATEŞ
ÖNSÖZ & TEŞEKKÜR
Aldığım Edebiyat eğitimi yanında, ilminden faydalandığım, insani ve ahlaki değerleri ile de örnek edindiğim, eserlerini okumaktan onur duyduğum ve ayrıca tecrübelerinden
yararlanırken göstermiş olduğu hoşgörü ve sabırdan dolayı değerli Edebiyat Öğretmenim;
Sayın Leyla Alkan’a,
Bana yardımcı olan değerli arkadaşlarıma,
Birlikte çalışmaktan zevk aldığım değerli yorumcu dostlarıma,
Bu romanı yazmamda bana en büyük desteği veren siz okurlarıma,
Çalışma konusunun belirlenmesinde ve çalışmanın hazırlanma sürecinin her aşamasında,
bilgilerini, tecrübelerini ve değerli zamanlarını esirgemeyerek bana her fırsatta yardımcı olan,
Aile Büyüklerime,teşekkürlerimi sunarım.
Saygılarımla,
Araştırmacı Roman Yazarı
Cemil Ateş
14 Şubat 2019
1.BÖLÜM
.
Tipiyle karışık kar yağıyordu. Ayın solgun yüzü, karların beyazlığı soğuk bir ışık saçıyordu.Arasıra tipiye çeviren kar şimdi şiddetini iyice artırmış,tipide hoyratca karları sağa sola savurmaya başlamıştı.Karabaşın başı birden bacaklarının arasından çıkarak,kesik kesik hırlamaya başlamıştı.köpek arasıra saldırıyor,sonra uysallaşıp kuyruk sallıyarak geri geliyordu. Sabahayakın karabaşın sesine ilk uyanan halime olmuştu; Yavaşca yatağından doğrulmuş,karabaşın sesini hayra yormamış olacaktı ki Yanıbaşında horlayarak uyuyan kocası Duranağayı uyandırmak için korka korka seslendi; -Duran,Duran! "itin ağzında adam var hele bi gahhele".Duranağa oralı bile olmamıştı.Halime yavaşca yataktan kalkıp,sekinin üstünde duran çırayı el yordamı ile buldu, zorda olsa yakmıştı. Eline çırayı alıp dışarı çıktı. Kim olaki diye düşündü,kim gelirdiki bu kışta kıyamette.Eminenin yattığı odanın önünden dışarı sofuya çıkarkan kapısının açık olduğunu görmemişti. -Hoşt! Sende bişi var heç durmadın bütün gece. "Karabaşı hayladı,kendi kendinede gülüyordu.Hırsız mırsız kimse gelemezdi.Yedi köyün ağasının konağına hiç hırsız girermiydi." "Olsa olsa kurt indi ağıllara ,köy köpekleri kurt kokusu aldımı,sabaha kadar yerlerinde duramazlardı.Düşüne düşüne abdesthaneye kadar gitti.Karabaş gelip hanımının bacaklarına sürünmeye başlamıştı.Halime soğukta fazla duramadı,kaçarcasına geri dönmüştü.Duranağa hala horul horul uyuyor,belkide yarın çıkacağı avın hayallerini rüyasında görüyordu.Halime yatağa sokuldu ama gözünü uyku tutmuyordu."Bu it boşa çabalamaz ama hayırlısı, sabah öğreniriz nasılsa"Ya kurt gelmişti yada başı boş köyün aç köpekleri. Kuşluk vakti yakındı,hoca kat kat bürünmüş sabah ezanı okumak için camiye gidiyordu..Köy öyle küçük bir köy sayılmazdı,bu cıvardaki
köylerin en büyüğü ve en iyi yerleşime sahip olan bir yerdi. Kızları çok güzeldi hele ağanın kızı Emine dünya tatlısı,güzelmi güzel,al al yanaklı tıpkı bir körpe ceylan gibi güzellerin güzeliydi..Emine onaltısında ya vardı ya yoktu ama boy pos endam güzellik yedi köye ün salmıştı.Köy gençleri ağalarının kızına yan gözle bakamazlar ama içlerinden de "ahhh"! geçirirlerdi. Tipi dinmiş, ama kar yağmaya devam ediyordu. Ortalık iyice aydınlamaya başlamış,kar da her yerleri kapatmıştı.Halime" gaham şu ocağı yakam" Yorganı yavaşca açıp kocasını uyandımadan aşağı indi.Ahıra kadar gidip kucağına yığdığı odunlarla gelip ocağı yaktı.Kararmış tasın içindeki suyu ocağın üstüne yerleştirdikten sonra kocasına dönüp."Uyandırsammı ki." Duran ağanın yüz suyu ne sıcak nede soğuk olacaktı... Vakit bir hayli ilerlemişti. Koyun sürüleri yavaş yavaş karın altında kalan otları yemek için karşı koruluğa götürülüyordu.Kış aylarında mallarının çoğu açlıktan telef olurken koruluğa giden keçiler çok şanslı idiler,taze yetişen filizleri dikenleri,çit otlarını, ne bulursalar yerlerdi.Koyunlar kışın kesilip taze et olarak tüketilirdi.,Bahara çıkan sağmallar ve koçlar kışın dışarı çıkmaz ahırlarda küspe saman ve yulaf kırması ile beslenirdi..Köyün ne kadar büyükbaşı varsa hepsi ağanındı.Duranağanın da kendi adamları eşi dostu hükümet adamları adını verdiği hatırı sayılır kişiler vardı.İpeğin Osman,Yamuğun Ali,Gavcı Derviş,sık sık köye gelip giden zabtiye başı gibi . Sevdikleri saygıda asla kusur etmezlerdi.Duran ağaya, çünkü o aynı zamanda yedi köyünde ağasıydı,oradaki köylülere yiyecek,içecek veririr yazın da mahsül zamanı herkez ağasının rızasıyla haklarına düşen erzaklardan pay alırlardı..Duranağa cimri birisi değildi yenilene içilene pek bakmaz, sadece kervanlar soyulduktan sonra boş boğazlık edenlere çok kızar,asla affetmezdi. Halime daha fazla bekleyemedi Duran ağayı dürtüp uyandırmıştı. Duranağa gözlerini açmış",ne var be kadın" der gibi ters ters bakıyordu...
-Gece yarısı senmi bana seslendin,yohsam rüyamıydı? -Yoh Duranım rüya deel,ben seslendim.
-Niye,niçin uyandıracaktın ki?
-İtin ağzında hırsızmı ne vardı,ne gece durdu ne gündüz.
-Get be işkilenme,kim cesarat edecek burayı soymaya.
-Bende biliyom emme.
-Gah, gah hele, şu sekaltına suyu getirde yüzümü yıkayayım. Halime doğruldu ama ayakları sanki onu taşımıyordu.Emineyide kaldırayım diye düşündü,o kendi kalkamazdı o daha ana
masimi.Elindeki tasla, bağdaş kuran Duranağanın eline suyu dökerken,bir yandanda dışarı bakıyordu.Dalıp gitmişti eli su döküyor ama kendisi sanki başka bir yerdeydi. Köyde o kadar varlıklı genç yoktu. Kime verirki diye düşündü Halime. Biricik kızıydı Emine,başka hiç çocuğu olmamıştı.Duranağanın Ovacıkta bir hanımı daha vardı ama ondanda çocuğu olmamıştı.Allah bana bir erkek evlat vermedi diye zaman zaman yakınır,isyan ederdi.Çeçmeye arasıra giden Eminenin arkasından bakar" şu bi oğlan olsaydı" diye hayıflanırdı.Halime şu sıralar yemeden içmeden kesilen kızından şüpheleniyor olsada daha yaşı küçük diye aldırış etmiyodu.Bir keresinde Arap Alinin oğlu Muratla birlikte çeşmeye kadar gittiklerini görmüştü ama hiç mi hiç aldırış etmemişti.Daha ana masimi diye düşündü,daha uykudan bile galhıp gelemiyor dedi içinden.ama içindeki tasada neydi bilmiyordu, Gülüzar deyzem "Güçcük kilidin anahtarı da güçcük olur kızım oğlanlarla güccük de olsa kızı oynatma"Gülümsedi" sonra güccük kilitinde güccük anahtarımı olur be dizem demedide, dudaklarındaki gülümsemeyle belli etti.Duranağa yuzünü yıkayıp perdeyi açtı,elindeki peşkiri bırakmadan dışarı bakıyordu. -Emme bereketli gar yağmış, bu gün uşaklara haber salında tavşan Avına çıkalım. Halimenin ağzından bu sözler nasıl çıktı o da bilemedi. -Avı mavı bırak Duran,Arap Alinin oğluyla gızı bir iki kere gördüm,hayırlısı ile isterlerse, kızı verinmi? -Neee! Arap Alinin oğlu ha! gala gala donsuzun oğlunamı kaldı biricik kızım! Halime yüz bin kere pişman olmuştu ama,ağzından bir kere lafta çıkmıştı. -Bana bah gendi başınıza bi boh yemeyin! Get çağır da gelsin şu kancık, kim kiminle konuşuyor bi sorayım. Duranağa kızmıştı,o kızdımı yanında kimsecikler duramazdı. Elindeki peşkiri Halimeye fırlatırkan: -Sokurdanma be kadın sana şu oruspu kızını çağır demedimmi! -O daha masim, sende hemen gızma ya... -Heee elinden gelse yedi köye avratlık yapacak daha bu yaşta... -Töbe diyiver Duran,o senin gızın, nasıl gonuşuyon öyle. -Allah onu bana gız olarak vereceğine daş verseydi ya,Koskoca yedi köyün ağasıyım elde var bi gız. -şükredelim ağam oda olmasa züriyetsiz kalacaktık. -Dırlanmada çağar bakalım şu meymenetsizi. Halime bir anda sanki on yaş birden ihtiyarlamış gibi seki altından
kalkamadı. Beli bir andaiki büklüm olmuştu. Usulca Eminenin yattığı yere doğru yürüdü...
Şöyle gözucu ile Eminenin açık kapısından içeri baktı.,İçinden, "Gahmış dedi gahmışda abdeshaneye bilem gitmiş".Kapının önünde titreyerek uzunca bekledi,Emine gelmemişti."Nerde galdı bu gız" dedi,gidemde bakam baam,ahırlara, hayvanlara yem vermeye mi gitti acep.Dışarı çıktı ayağına geçirdiği papuçlar karlara gömülüyordu."Emine,gız abdesdemisin".Ses yoktu tekrar seslendi,yine yoktu.Koşarak karabaşın yattığı yerden ahırın kapısına vardı. -Emineee,gıız."Aman Allahım nere gitti bu gız"!.Yalaklara kadar bakmıştı,yoktu yoktu işte."Aman allah bu gız nere gittiki",kocasına ne diyecekti.Koştu bağırdı çağırdı ama yoktu.Eminenin gittiği yeri bir bilen vardı ama, kar yığınlarıyla oynuyordu,karabaştı bu. Halimenin yanına geliyor gittiği yerin kokusunu almış olmalıki hep belli bir yere koşup geri dönüyordu.Kar o kadar çok yağmıştıki ne bir iz nede bir belirti kalmıştı.Halime çaresiz gözlerle arandı durdu... -Gıız Halimee neredesin kahrolası avrat.Duranağa kapının önüne çıkmış şaşkın şaşkın koşuşturan Halimeye bakıyordu.Halime olduğu yere yıkılıvermiş,yarı baygın; -Duraaan..!. Eminem yoh gitmiş, bilmem bu kışda gıyamette nereye gider... Saçlarını dökmüştü önüne,başındaki yaşmak karlara savruluverdi. -Komşular yetişin! - Yoh! yoh! Eminem yohhh!... Duranağa öyle bir kükrediki, çitin üstünde ne kadar kar varsa bir anda sanki renk değiştirdi. -Yohmu!,yohmu!, seni gahbe avrat seni,seninde, onunda ganınızı emerim. -Bul o oruspuyu bul,yohsa yıkarım,yakarım gebertirim hepinizi.Benim şerefimi iki paralık edeceksiniz haa!.Duranağa zehir yemiş köpekler gibi uluyor,eline ne geçerse Halimenin başına fırlatıp,enenmiş boğalar gibi böğürüyordu...
Çeşmenin başı bir hayli kalabalıktı.Akşam yakın olduğu için
bütün köy kızları biran önce testilerine su doldurmak için acele ediyorlardı.Çeşmede acele etmeyen sadece biri vardı’ki, önce onun doldurması için kızlar saygıyla kenara çekiliyor, sıralarını vermeye çalışıyorlardı.Kızlar belki yaşca büyüktüler ama Emine ağa kızı idi, saygılı davranmak lazımdı. -Hadi Emine desdini doldur. -Sağ ol Esma, sen doldur benim acelem yok. -Gız yohsa Muratımı gözlersin? -Daha neler, benim Muratla ne işim olaki. -Hadi hadi, bende Esma olmayayım sen Muradı sevmiyorsan. -Aman Esma teyze, duyanda essah sanır. -Kız senin yaşındayken bizde bu çeşmede yavuklumuzu çok bekledik, kaç kere buluştuk,sende gençsin üstelik bütün bu köylerin en güzelisin... Esma çeşmede bulunanların en yaşlısı ve evli olanı idi.Tecrübesi onu yanıltmasada Emine açık vermemek için çaba gösteriyordu. *** Çam kozalaklarını eşeğe yükleyip ellerini ağzından çıkan buharla ısıta ısıta,Topal Osmanın oğlu çeşmenin önünden geçti.Kızlar oğlanı görünce hepsi yaşmaklarını ağızlarına çekip yönlerini çevirdiler.Eğer birbirlerinin istediği yoksa ne kızlar bakardı nede oğlanlar. *** Çeşme giderek tenhalaşıyordu,Emine oyalandıkça oyalanıyor,kızların gözündende bu oyalanma kaçmıyordu.Suyunu dolduran gitmişti,ikişer üçer giden kızlar, birbirleriyle şakalaşıyor,belliki Emineyi çekiştiriyorlardı.Emine testiyi dolduruyor, sonra bırakıp ellerini yıkamak için vakit geçiriyordu.Köy altındaki ormandan dönen köyun sürüleri karda kepirli bir yol yaparak ahırlarına biran önce dönmek için birbirlerinin üstüne çıkarcasına koşturuyor,köpeklerde karda oynuyorlardı.Son sürü İpeğin Osmanın sürüsüydü,yetim oğlan koyunları kovalıyarak götürüyordu,akşamın soğuğu iliklerine işlemişti öksüzün... *** Emine testiyi omuzuna koyup çeşmeden tam ayrılacaktıki,koruluğun arkasından Murat çıkmıştı., İki adımda çeşmeye, Eminenin yanına geliverdi..Emine umutsuzdu,gelmeyecek diye çok korkuyordu.Kendisinin yaşı küçük ama gösterişli,endamlı,yanakları al al sanki gören peri kızı sanırdı.İri dolgun göğüsleri heyecandan inip inip kalkmaya başlamıştı, yanakları, şimdi daha bir güzelleşmişti.
-Emine çok bekledinmi? -Yoh emme çeşme galabalıhtı, gitmeleri için fazla bekledim. -Akşam olmadı bir türlü,seni göremesem valla ölürdüm. -Hadi yalancı sende. -Valla gız ben seni görmeden ne yiyiyor nede içiyorum. -İnandım sankim,hani bubangili beni istemeye gönderecektin. -Emine ne ettim ne söyledim ise bizimkiler yanaşmadı.Ağa kızı ağaya varır,biz Duranağanın garşısına nasıl çıkarız,deyolar.. -Eeee bölemi yaşıyacağız,ben sana sevdalıyım bilmiyonmu?. -Bilmez olurmuyum gülüm ben sankim sensiz yaşarım. Konuşmaları dahada sürecektiki,karabaş nereden çıktıysa gelip Murata hırlamaya başlamıştı.Eve yakın olan çeşmeden iki aşık haman uzaklaşmak zorunda idiler.Bir gören olursa, Duranağa adamı o an köpek gibi vururdu. -Hooşt karabaş, bah ben varım çekil ordan. -Mağrur bi hayvan, hanımını nedense pek bi kıskandı. -Murat ne olacak bizim halimiz? Murat konuşamadı,yutkundu,yutkundu,.diline geleni bir türlü söyleyemedi.Yedi köy içinde Murat"da yiğitlik,dürüstlük,yakışıklılık yönünden ün salmıştı.Babası çok fakir su ile dönen değirmen ile un öğütür, ancak tütün parasını kazanabilirdi.Murat daha yeni yeni bıyıkları terliyor,emsalleri içinde sivriliveriyordu.Yaşı onsekizlerde,daha askerliğine çok vardı, ama o, yirmibeşinde tıpkı yağız bir delikanlının havasında idi. Murat Emineyi tutmak istedi,Emine bir adım geri gidip şuh bir gülücük atıverdi. -Hadi, hadi yaaa! ya iste beni yada gaçır,bubam sana beni vermez. -Vermezse alır kaçarım bende. -Demek gız gaçıracak kadar büyüdün. Emine yaşından büyük kouşuyor,Muratın cesaretinide deniyordu. -Bu gece benimle gaçarmısın.? -Bu gecemi! -Heee... -Sen şimdi git bi gören olur,gece yarısı ahırın ardına atınla gel. -Tamam Eminem gelirim. -Bubamdan gohmuyon deel. "Gohmuyom dedi murat gohmuyom eminem,sen yokken yaşamak ne anlam ifade ederki".Ayrılmışlardı,karabaş önde, emine acele ile eve döndü. *** Eminenin gözüne uyku girmedi, guşluğa kadar bohçasını
hazırladı,girdi çıktı, hiçmi hiç kaçacağını kimseye hissettirmemişti. "Yarabbi,yarabbim, bizi birbirimizden ayırma onu çok ,ama çok seviyom".Nede bitmek bilmiyordu gece, Emine dalıp dalıp gidiyor,Muratla ne yapacaklarının hülyasını kuruyordu. *** Koyu karanlığın yavaş yavaş sona erdiğinin müjdecisi horozlar ötmeye başlamıştı. Çok şükür diye dua etti Emine, çok şükür sabah yakın.Gözleri karanlığı görmüyordu ama kulakları Muratın vereceği işarette idi.Bir an ya gelmesse dedi içinden, ya gelmezse,yoo dedi ,kendi kendine kışda olsa kıyamette olsa, Muradı söz verdimi mutlaka gelirdi. Karabaşın kesik kesik seslerine,birden saldırganlaşması,Muradın geldiğine sanki işaretti. -Murad senmisin.? -He Emine benim, hadi çabuk ahırın arhasına gel. -Dur bohçamı alıp hemen geliyom. Sırtına yaşmağını atıp bohçayı koltukladığı gibi aşağıya, ahırların yanına inivermişti..Hanımının geldiğini anlayan karabaş koşup Eminenin ayaklarına sürününmeye arasırada Muradın bulunduğu ahırın arkasına dolanmaya çalışıyordu. -Hooşt karabaş uslu dur,bah benim.Hayvan olaya tanık olmamak için gözlerini Emineden sanki çeviriyor,gitme diye yalvarıyordu. -Hadi Murat hadi gidek. -Gidek Eminem. -Nereye gideceğiz Murat -Allah nereye kısmetledi ise oraya, hele şu köyden bi çıkıverelimde. -Hadi karabaş,hadi sen git yat, beni unutma.Sanki Emine karabaşla vedalaşıyordu,bir daha buraya asla dönemiyeceğini biliyordu.Karabaş karanlığı delercesine acı acı havlarken,.Murat Eminesini kuş gibi kıratın terkine atıp mahmuzladı
Cemil Ateş
Devam Edecek...