- 447 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İSTANBUL'DA DOĞUP İSTANBUL'DA ÖLEN İLK OSMANLI PADİŞAHI: II. SELİM; NAM-I DİĞER SARI SELİM
M. NİHAT MALKOÇ
İstanbul’da doğup yine İstanbul’da ölen ilk padişah: Sultan II. Selim
Osmanlı padişahlarının 11. si, İslâm halifelerinin 90. sı olan II. Selim, 28 Mayıs 1524’te İstanbul’da, Topkapı Sarayı’nda doğmuştur. O, İstanbul’da doğan ilk padişahtır. Babası Osmanlı’nın yükselme dönemi padişahlarından Kanunî Sultan Süleyman, annesi ise Slav kökenli Hürrem Hanım’dır. Çocukluğu İstanbul’da Eski Saray’da geçmiştir. 16 yaşına kadar sarayda yaşayan II. Selim, burada çok iyi bir eğitimden geçirilmiştir. Zamanın şöhretli âlimlerinden olan Cafer Efendi, Halimî Efendi ve Ataullah Efendi gibi önemli şahsiyetlerden ilim tahsil etmiştir. Tarihî kaynaklara göre Sultan II. Selim’in, adı bilinen tek hanımı Nurbanu Sultan’dır. Sultan II. Selim’in Nurbanu Sultan’la olan evliliğinden " Murad(Sultan III. Murad), Mehmed, Mahmud, Süleyman, Mustafa, Cihangir, Abdullah, Osman" adlı sekiz oğluyla; "Esma, Fatma, Şah Sultan, Gevher Mülük" adlarında dört kızı vardır.
Evvelâ cihan padişahı Kanunî’nin rahle-i tedrisinden geçen II. Selim, 1542’de henüz 16 yaşındayken Konya sancakbeyliğine atanmıştır. 1544’te Manisa sancakbeyi olarak tayin edilmiş ve 1558’e kadar 14 sene boyunca bu önemli görevde kalmıştır. Böylece devlet idaresi konusundaki tecrübelerini artırmıştır. Bu deneyimler onun ilerideki işini kolaylaştırmıştır. Şehzade Selim’in Manisa’da on dört yılı bulan idareciliği zamanında bölgenin asayişiyle yakından ilgilendiği ve bazı imar faaliyetlerinde bulunduğu bilinmektedir. Sultan 1558’de tekrar Konya sancakbeyliğine atanmış, 1562’ye kadar orada kalmıştır.
Şehzade Selim orta boylu, geniş omuzlu, mavi gözlü, şahin bakışlı, heybetli ve yakışıklı bir padişahtı. Kimseyi incitmeyen sevgi dolu bir insandı. Sarışın olduğu için "Sarı Selim" olarak da anılan II. Selim, Kütahya sancakbeyi iken babası Kanunî Sultan Süleyman vefat etmiş, bunun üzerine II. Selim, Kütahya’dan payitaht merkezi olan İstanbul’a gelmiş, 30 Eylül 1566 tarihinde 42 yaşında iken Osmanlı tahtına oturmuştur. Tahta çıktığı günün ertesinde Eyüp Sultan’a giderek türbeyi ziyaret etmiştir. Bu durum daha sonra adeta bir geleneğe dönüşmüş, tahta çıkan padişahlar ilk iş olarak Eyüp Sultan’ı ziyaret etmişlerdir. Kardeşleri Şehzade Bayezid ve Şehzade Mustafa daha evvel öldürüldükleri için tahtın tek varisi konumundaki II. Selim, tahta geçerken herhangi bir sıkıntı yaşamamıştır.
Sultan II. Selim’le ilgili Batı menşeli birçok menfi ve karalayıcı yakıştırma yapılmıştır. Bunlardan en yaygını, onun sürekli içki içtiği iddiasıdır. Bununla ilgili ne bir somut bilgi ne de somut bir belge vardır; kanaatimizce tamamen art niyetli bir uydurmadır. Onun hamamda sarhoş hâliyle cariye kovalarken, nalınının kaydığı ve başını mermere vurarak öldüğü söylentisi de koca bir yalandır. Tarihçi Yavuz Bahadıroğlu Sultan II. Selim’le ilgili olarak şunları söyler: "Bizim tarihçilerin “vasat zekâlı” dediği Şehzade Selim (şehzadeler arasında en eğitimli olanıdır, Enderun eğitimi 16 yıl sürmüştür), dengeleri gözetmiş, her adımını dikkatle almış, babasının bir dediğini iki etmemiş, hangi sancağı vermişse itirazsız gitmiş (Şehzade Bayezid gitmemişti meselâ), kendisini padişahlığa yükseltecek yolu sabır taşlarından örmüştür. Zamanı geldiğinde de “Sultan II. Selim” olarak atalarının tahtına oturmuştur."
Dönemin ünlü sadrazamı Sokullu Mehmed Paşa, Kıbrıs kuşatmasının zamanlamasına karşı çıkmasına rağmen Kıbrıs II. Selim zamanında fethedilerek Osmanlı topraklarına katılmıştır. Sultan II. Selim, Kıbrıs’ın fethine vezir Lala Mustafa Paşa ile Vezir Piyale Paşa’yı tayin etmiştir. Bu iki önemli şahsiyetin öncülüğündeki Osmanlı ordusu Haçlı savunmasını kırarak ada topraklarını sınırlarımıza katmıştır. Böylece Kanunî’nin vasiyeti de yerine getirilmiştir. Zira Kanunî’nin, oğlu Selim’den en büyük isteği Kıbrıs’ı düşmandan almasıydı.
Kıbrıs’ı kaybeden Haçlılar, Osmanlı’ya karşı daha güçlü bir donanma kurma seferberliği içerisine girmişlerdi. Güçlenen Haçlı donanması İnebahtı önünde demirleyen Osmanlı’ya saldırmıştı. Şiddetli saldırıların akabinde tarihler 7 Ekim 1571’i gösterdiğinde Haçlı donanması İnebahtı Deniz Savaşı’nda Osmanlı donanmasını yendi. Böylece Osmanlı donanması ilk yenilgisini almış oldu. Bu savaşa "Don Kişot" adlı klasik romanıyla tanınan ünlü İspanyol şair ve yazarı Cervantes de katılmış, savaşta bir kolunu kaybetmişti. Türklere esir düşen yazar, Cezayir’de esir olarak yaşadığı beş yıldan sonra serbest bırakılmıştır.
II. Selim, Osmanlı padişahları içerisinde önemli bir sima olarak kabul edilir. O, İstanbul’da doğup tahta oturan ilk Osmanlı padişahıdır. Tahtta kaldığı sekiz yıl boyunca şahsen hiçbir sefere çıkmadı. Babası Kanunî Sultan Süleyman’ın sadrazamı Sokullu Mehmed Paşa’yı sadrazamlıkta tutarak devletin devamlılığını sağladı, işlerin çoğunu sadrazamına bıraktı. Hatta bazı tarihçilerin söylediğine göre Sokullu Mehmed Paşa’nın gölgesinde kaldı. Zamanının çoğunu İstanbul’da sarayda ve kışın Edirne’de geçirdi. Sanata ve edebiyata meyilli olduğu için yanına topladığı şairlerle ve musikişinaslarla bir arada bulunmayı tercih etti.
Kelimelere hükmeden şair padişah yahut Selimî’nin edebî serencamı
Zarif ve duygulu bir insan olan II. Selim, babası Kanunî gibi şair padişahlarımızdan biridir. Kudretli bir kalemi vardır. Usta işi şiirlerinde Selîm, Selîmî veya Tâlîbî mahlaslarını kullanmıştır. Divan edebiyatı nazım şekilleriyle birbirinden güzel şiirler kaleme almıştır. Divanı olmadığı söylense de Kâtip Çelebi bu düşüncede değildir. Celal Bey ve Durak Çelebi’nin yanı sıra Kara Fazlî, Münşî Bâlî Çelebi, Konevî, Meşâmî, Ulvî, Hatemî, Kâsımî, Fırâkî, Makâlî, Merdümî, Nigarî gibi şair ve âlimlerle; sancak beylerinden Gülâbî Çelebi, hânende Mirek Çelebi, Adanalı Tanbûrî Şeyhzâde Mustafa, Şeyhzâde Mehmed Çelebi, Memi ve Kasapzâde Na’li gibi musiki üstatlarına şehzadelik yıllarından beri itibar etmiş, özellikle Şeyhülislam Ebussuud Efendi’ye büyük bir saygı ve hürmet göstermiştir.
O, şiirlerinde hak ve hakikatin sözcülüğünü de yapmıştır. "Yâ Resûl-ı müctebâ eyle şefâ’atle rehâ/’Abd-i’ âciz bir günehkâram gönülde yok sivâ//Eylemiş Allah bu tahtı nasîb ümmetüne/Ben günehkâra degül lâyık bu ihsân u ’atâ//’Âcizem pür-asem ü zenb ü pür-ma ’âsîdür kulun/Merhamet kılmazsan ey şâh-ı rüsûl hâlüm hâlüm fenâ/Lutf u ihsânından ümmîd kesmezem kim şefkatün/Bu Selîmî elbet eyler mevsûl-ı râh-ı Hudâ." mısraları, onun Peygamber Efendimize duyduğu katıksız sevgi ve muhabbeti izhar eden söz hazineleridir.
"Dönemin kaynaklarında zevk ve eğlenceye düşkün, içki meclislerine müdavim, çevresinde âlim ve şairlerin bulunmasından hoşlanan , bunun yanı sıra müzisyen, güreşçi, cambaz gibi gösteri erbabını yanından eksik etmeyen, cömert, kimsenin kalbini kırmak istemeyen âlicenap bir hükümdar olarak tanıtılır. Bununla beraber halk içinde fazla görünmediği, babası Kanunî’nin sık sık cuma selâmlığına gitmesine ve bu vesileyle halk içine çıkmasına karşılık onun bunu ihmal ettiği ve sarayda vakit geçirdiği belirtilir."(1)
Geleceğe iz bırakmak yahut Sultan II. Selim’in imar ve inşa faaliyetleri
Sultan II. Selim memleketin imar ve inşasıyla da yakından ilgilenmiştir. 1569 yılında Karadeniz’le Hazar Denizi’ni bir kanalla birleştirme çalışmalarını başlatsa da bu çalışma yarıda kalmıştır. Yine Ayasofya Camii onun zamanında yeniden onarılmış ve camiye iki minare eklenmiştir. II. Selim, Ayasofya’nın etrafını tamamen temizletmiş, buradaki evleri yıktırmış, payandalarla Ayasofya Camii’ni kuvvetlendirmiştir. Bu tamiratı Mimar Sinan’a
yaptırmıştır. Kanunî Sultan Süleyman’ın ölümünden sonra birbirinden güzel mimarî eserler vermeye devam eden Mimar Sinan’ın en büyük eserlerinden biri olan, ustalık eserim dediği Edirne Selimiye Camii, Edirne’yi çok seven ve zaman zaman oraya gidip kalan Sultan II. Selim için yapılmıştır. Söz konusu muhteşem mabet 30 Ekim 1574’te ibadete açılmıştır. Yine Sultan II. Selim döneminde Eyüp Zal Mahmud Paşa, Konya Selimiye Camii, Lüleburgaz Sokullu Camii ve Külliyesi, Karapınar Sultan Selim Camii, Payas Sultan Selim Camii ve Külliyesi, Kasımpaşa Piyale Paşa Camii gibi eserler de yapılmıştır. Bunlardan başka Mekke-i Mükerreme’nin su yollarının tamiri, Mescid-i Haram’ın mermer kubbeleri, Lefkoşe Selimiye Camii’nin inşası, Aziz Efendi Tekkesi, Navarin Limanı’na hakim bir mevkiye yaptırdığı kule onun birbirinden güzel ve önemli hayır çalışmalarından birkaçıdır.
Taşların sonsuzluğu soluduğu uhrevî bir mekân: II. Selim Türbesi
Her fâni gibi II. Selim de bu âlemden göçmüştür. Sultan II. Selim’in ölümüyle ilgili farklı yorum ve değerlendirmeler yapılmıştır. Fakat güvenilir kaynakların belirttiğine göre II. Selim Han hamamda iken tansiyonu düşüp kaymış ve beyin kanamasından vefat etmiştir. II. Selim’in vefatı Peçevi tarihinde şöyle anlatılmaktadır: “Bu alçak ve kıyıcı dünya şaha da gedaya da ebedî olarak kalacak bir yer değildir. Tevafuk bu ya sarayda padişaha has hamamın kimi kubbeleri süslenmiş, kimileri de yeniden yaptırılmıştı. O sırada padişah hazretleri hamamda halvet yapmak istedi. Sevinç içinde neşeyle içeriye girdi. Ancak bu devran cihan padişahına zevkin bu kadarını dahi çok gördü. Hamam içerisinde gezinirken mübarek ayakları mermere takılarak birdenbire bir yanı üzerine yıkıldı ve sert mermer taşı düştüğü tarafını mosmor etti. Hizmetçi ve ağaları onu kaldırıp özel dairesine ilettiler. Hekimbaşı gelerek yakı ile tedavi edilmesini uygun buldu. Fakat tam o sırada birdenbire ateşi yükseldi. Sonunda bu acı ile sıkıntıdan mide bozukluğuna uğradı. Sözün kısası vade gelmiş, ecel de erişmiş imiş. Ne yaptılarsa bir yarar sağlamadı. İnsanoğlu şimdiye kadar ecel derdine bir çare bulamadığı gibi onlar da bulamadılar. Elli yedi yaşında olduğu hâlde Şaban ayının on sekizinde (31 Kasım 1574) Pazartesi günü öğle vakti cennetin en yüksek katına erişti.”
Sultan II. Selim, İstanbul’da doğan ve İstanbul’da ölen ilk Osmanlı padişahıdır. Sultan II. Selim’in türbesi Ayasofya haziresindedir. Sultan II. Selim Türbesi, İstanbul türbelerinin en güzellerinden biri olup, ünlü Türk mimarı Mimar Sinan’ın yaptığı 18 türbeden biridir. Sultan henüz hayatta iken Mimar Sinan’a kendisi için Ayasofya’nın yanında bir türbe yapmasını emretmiş, ancak 1574’te öldüğünde türbe henüz bitmemiş olduğundan, türbenin inşasına devam edilerek üç yıl sonra (1577’de) tamamlanmıştır. Padişah II. Selim türbe henüz tamamlanmadan vefat ettiği için türbenin yanındaki otağa gömülmüştür. Türbe tamamlandığında oraya nakledilmiştir. Türbe birçok kez onarımdan geçirilmiştir.
İslâm Ansiklopedisi’nde II. Selim türbesiyle ilgili şu bilgiler verilir: "Mimar Sinan’ın inşa ettiği yapı dışta köşeleri genişçe pahlı kare bir plana sahiptir ve içte sekizgen bir galeriden meydana gelmektedir. Çift kubbe ile örtülü olan yapıda dış kubbe yüksek kasnaklı olup duvarlara oturmakta, iç kubbe sütunlar üzerindeki sivri kemerlerle taşınmaktadır. Dıştan etrafı silmelerle çevrelenmiş mermer kaplı yapının cephelerindeki, sırtı yaprak motifleriyle bezenmiş kaval silme iki katlı bir görünüm oluşturmakta ve üstte profilli bir kornişle sonlanmaktadır. Giriş cephesinde altlı üstlü ikişer, diğer cephelerde dörder pencere açılmıştır. Dikdörtgen söveli olan alt sıra pencereleri iki renkli taşla örülmüş sivri hafifletme kemerine sahiptir. Kalem işi ve ahşap süslemelerin kullanıldığı yapıda duvarlar ikinci sıra pencerelere kadar çini kaplanmıştır. Beyaz zemin üzerine kırmızı, lacivert, mavi, firuze, yeşil ve siyah renkli sır altı tekniğindeki çinilerde hatâyî, yaprak ve çiçek motiflerinin yanı sıra vazodan çıkan çiçeklerden oluşan düzenlemeler ve süpürgelikte mermer taklidi bezemeler vardır."(2)
Dışı tamamen mermer kaplı olan yapı sekiz köşelidir. Giriş kapısının iki yanına beyaz zemin üzerine mor, kırmızı, yeşil, mavi çiçek desenli çini panolar yerleştirilmiştir. 16. yüzyılın en güzel çini örneklerinden olan bu panolardan, sol taraftaki çini pano aslının taklididir. İstanbul’da diş hekimliği yapan ve Sultan II. Abdülhamid’in de diş hekimi olan, eski eser koleksiyoncusu Albert Sorlin Dorigny tarafından 1895 yılında restore edilmek üzere Fransa’ya götürülen bu panonun imitasyonunun yapılarak yerine takıldığı, orijinalinin ise bugün Louvre Müzesi’nin "Arts of Islam" bölümünde 3919/2-265 envanter numarası ile sergilendiği bilinmektedir. Türbenin ana giriş kapısı, kündekârî tarzında, sedef kakmalı ve geometrik bağa bezemeli olup, ahşap işçiliği açısından seçkin bir örnektir.
II. Selim Türbesi’nde 42 sanduka yer almaktadır. Girişin karşısında, Osmanlı tahtında 8 yıl 2 ay 19 gün saltanat sürmüş olan Sultan II. Selim yatmaktadır. Padişahın bir yanında oğlu III. Murad’ın annesi olan ve 1585 yılında ölen Nurbanu Sultan, diğer yanında ise kızı ve Piyale Paşa’nın eşi Hacer Güherhan Sultan, onun yanında, diğer kızı Sokullu Mehmet Paşa’nın, daha sonra da Kalaylı Koz Ali Paşa’nın eşi olan İsmihan Sultan yatmaktadır. Kapıdan girişte soldaki iki sandukadan biri, II. Selim’in kızlarından ve Siyavuş Paşa’nın eşi Fatma Sultan’a aittir. II. Selim’in oğulları Süleyman, Osman, Cihangir, Mustafa, Abdullah ve III. Murad’ın oğulları ve kızları da bu türbede gömülüdür . Allah cümlesine rahmet eylesin.
Dipnot: 1. Feridun Emecan, Selim II Maddesi, Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi
2. Zeynep Hatice Kurtbil, "Selim II Türbesi" Maddesi, Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.