zamansız bölüm IV
karanlığın içinden ilerideki soluk ışığı takip etti Yıldırım,
yaklaştıkça karakalem ile duvara resmedilmiş gibi duran siyah tahterevalliyi gördü
bir tarafında yine kara kalem karalama tekniği ile yapılmış yuvarlak kafalı ince kol ve bacaktan oluşan
siyah renkte ne olduğu belirsiz insansı bir yaratık ona bakıyordu.
Ruhunu bedenden ayrılırcasına sessizliği hissettiği sırada,
"Merhaba.." dedi yaratığa.
yaratık kıpırdadı ve bir kibrit kutusu çıkararak
içinden aldığı kibriti kutunun yanına sürterek yaktı,
yanan kibriti Yıldırım’ın ayaklarının dibine fırlatır fırlatmaz, karanlık az da olsa aydınlandı,
ardından hışırtıyla yırtılan kese kağıdı gibi
bir ses ile irkildi Yıldırım
"aramıza hoş geldin Yıldırım." Dedi
bir anda ayaklarının dibinde biten yetmiş santimlik boyu Yıldırım’ın
göz hizasına akordeon gibi yükselen yaratık, Yıldırım korkuyla onu izliyordu;
göz bebeği yoktu ve ağzı kulaklarına kadar varıyordu sırıtır haldeydi,
gözleri ve ağzının içinden arka tarafta kibritin ateşinden çıkan ışığın titrek dalgaları görülüyordu.
Yıldırım, yaratığın selamına cevap vermek üzereydi fakat bir anda etrafında da yüzlerce
yaratık olduğunu fark etti her yanını sarmıştı bu tüysüz şeyler ve uzayıp kısalarak
hep bir ağızdan sinsiliklerini ele veren sesleriyle;
"hoş geldin Yıldırım."
Dediklerinde,
Yıldırım artık kendisi için çok geç olduğunu anlamıştı.
Her yan bu çirkin yaratıklarla dolu olduğu kadar kibrit ışığı dışında karanlıktı,
oda sönmek üzereydi ve metalin metale sürtünme sesine benzer gürültülerle
yaratıkların el ve ayaklarından tırnaklar uzuyordu
on santim kadar çıkmıştı, dişleri de testere biçimli şekilde ağızlarında sivri tepeli sıra dağlar gibi beliriyordu..
Yıldırım gardını aldı, savaşmadan teslim olmayacaktı,
her ne kadar nerede olduğunu nereden çıkacağını bilmese de dövüşecekti.
yaratıklar üzerine gelmeye başladığında ilk hamlesini yapmıştı fakat dumanın içinden geçer gibi
diğer tarafa geçmişti yumruğu, dokunamıyordu bile onlara!
Bedeninin her yanında acılar hissediyordu, yaratıkların pençeleri birçok yerini yırtmıştı bile,
bacak ve kollarına sarılanlar akan kanları yalıyor ve emiyorlardı, kurtulmak için çırpınırken
biri arkadan yaklaşarak boynundan kavramıştı bile, o kadar sert ve hızlı geriye çekiliyordu ki
daha derinlere yaratıkların mahzende bir yerlere götürdüklerini düşündü..