- 303 Okunma
- 2 Yorum
- 3 Beğeni
Küçük Öykü
Kısa bir öyküydü hayatımız.
İki nefes arasına sıkışmış, kısacık bir öykü...
Sanırım bu hayatta tahammül edemediğin tek şey şımarıklıktır.
Yaşam koşulları, hayatları ve sağlıkları yerinde olan insanların şımarıklıkları, benim pek tahammül edebildiğim bir durum değildir.
Kötü bir hastalığın pençesine yakalanmış bir çocuğumuzun tetkikleri yapılırken, alınması gereken kan sebebiyle hemşirenin söylediģi bir söz üzerine Öykü’nün gözlemlemlediğim mimikleri yüreğimi dolduruverdi.
Hemşire igneyi Öykü’ nün koluna vururken diyor ki: Öykü’cüm derin derin nefes alır mısın?
Öykü yüzündeki maskeyle güzel gözlerini koca koca açarak, derin derin nefes alıyor! Bu arada gözlerindeki korkuya rağmen o kadar cesur duruyor ki, görenler kendinden utanıyor.
O an başka bir yerde bir bakıyorsun ünlü bir markanın son modelini piyasada bulamayan biri, üzüntülü yüz ifadesini yayınlıyor.
Sonra başka yerde "saçımı beğenmedim, aracımın modelinden sıkıldım, kirpiğim düştü, tırnağım kırıldı, tatilim geldi, sevgilim terketti, telefonumun modeli geçti, hayatın amacı bitti, beyazdan sıkıldım siyaha sardım, siyahtan sıkıldım depresyona daldım" bitmiyor insanların sımarıklıkları, yetti yahu!
İnsanlar neyi öğrenemedi?
Ya da neyi öğretemedi?
Yanılmayın!
Bahsettiğim şey şükretmek değil, Bahsettiğim şey; bihaber olmak, Bahsettiğim şey; haberdar olduğu halde umursamamak,
Bahsettiğim şey; bakarken görememek, görürken anlayamamak...
Minicik çocukların acılarına duyarsız kalmaktan bahsediyoruz.
"Yüreğim dayanmıyor" bahanelerinden "yapabileceģim bir şey yok ki" cümlelerinden bahsediyoruz.
Havada uçuşan bahanelere sığınmaktan bahsediyoruz.
Kendi hayatlarımızın dışında kimseyi umursamamaktan ama başımıza geldiğindeyse "insanlar çok duyarsız" diyebilecek cürrete sahip olmaktan bahsediyoruz.
Daha önceki tüm hasta çocuklar gibi Öykü de bir simgedir.
Bu öykü bir buçuk saatlik magazin programlarına, ana haberlere ya da TV programlarına "duyarlıyız" spotuyla yirmi saniyeline sıkıştırılmış bir Öykü’dür.
İlla ki ünlü birkaç sanatçının öncülük etmediği taktirde ivme kazanamadığı bir Öykü’dür.
Önemli bir şahsiyetin başına gelmediği taktirde önem arz etmeyen bir Öykü’dür.
Birkaç dakika sonra herkesin kendi sefasına daldığı bir bencillik öyküsüdür.
"Bu gün çarşım var, yarın işim var, salı sallanır, çarşamba çarşafa dolanır" öyküsüdür.
"Benim değil, derdim değil, bana dokunmayan yılan bin yaşasın" öyküsüdür.
Eğer bu hayat bir çarşıysa "çarşıda pişen, illa ki bize de düşecek" öyküsüdür.
"Ah yavrum Allah şifa versin" diyerek yola devam ettiğimiz bir öyküdür.
Asla reytingleri altüst etmeyen, en kısa metrajlı duygusal bir öyküdür.
Bir kulağımız duyduğunda diğerinden uçup giden, aseton gibi uçucu bir öyküdür.
Hükümeti, Muhalefeti, Bakanlığı, Meclisi, seçeni seçileninin, acıyla son nefesini verirken gözlerini kaçınılmaz olarak koca koca açarak illa ki dersini alacağı bir öyküdür.
Bu öykü; simgeleri görmezden gelen şımarık insanoğunun en hazin Öykü’südür.
Ve bu ÖYKÜ:
"Duyarlıyım" diyen her yetişkinin, yetişkinliğini ve duyularını baştan ayağa check up yaptırması şart olan, en önemli yaşam öyküsüdür. Tüm çocuklar bizim. "Asla yapacak birşey yok" demeyin. Mutlaka size de çok yakın bir ÖYKÜ vardır, lütfen görün ve arkanızı dönmeden bir ÖYKÜyü görüp, kendi Öykü’ nüzün zerre kadar da olsa şifacısı olun.[
2019 Ocak 2019