- 173 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Kolektif Alan 15-16
[ikiyanayasUnutturulan kolektif gerçekler kurgulanmış sanal bir El mantığıyla hatırlattırılacaktı. Ya da kolektif bağlamıyla unutulanlar El mantığı bağlamıyla hatırlanacaktı.
“Rızkımı veren Hüda’dır kula minnet eylemem”. Rızk ve kul söylemindeki kolektif geçmişli hafıza yeni biçimiyle hatırlanıp, özelleştiren mantığın direncine dönüşecekti.
Özelleştiren “kolektif mülkiyet içinde”: kişinin temel ihtiyaçlarıyla belirli ve yönelimle olan davranışlar, dışta karşılıklı ve bağıl enerjili transfer enerjilere dönüşmüştü. Kişi üzerindeki transfer enerji, başka kişi üzerinde bir enerji türünden diğer bir enerji türüne dönüşüyordu.
Örneğin, kişi üzerindeki yönelimle av yapma ve besin bulma türü zamana bağlı dönüşür, değişilebilir enerji karşı kişiler üzerinde kolektif bağlı yük enerjilerine dönüşüyordu.
Kolektif bağlanımla oluşan takas veya transfer enerjiler de kolektif alan içinde karşı kişiler üzerinde savunma, yavru bakımı, eğitim gibi birçok parçalı enerji çeşitlerine dönüşüyordu.
Kişi orjinli enerji; kolektif alanda, kolektif bağlanımlarıyla oluşan transfer enerjileri; kolektif paylaşım üzerinde tekrar kişiye dönüyordu.
İşte geçmişe dek unutturulan kolektif girişmeli, kolektif bazlı değişilebilir paydaşlı, kolektif kişi emek transferleri; mülkün sahibi El kavramı içinde şimdi “rızk” ve rızk verme ile dile getirilir olmuştu. İttifaka dek İttifakın insanı da “kul veya köle” olarak dile getirilir olmuştu. Bilgi iyiden iyiye karartılmıştı.
Rızk kavramı El kavramını çağrışır. Kişiler de El kavramı tarafından çekiliyordu. Böylece kolektif alan içine modüle edilen çeşitli inanç söylemleri ile yeni davranış biçimli, yeni eylem ve mana anlayış alanı kodlanmıştı.
“Rızkımı veren Hüda’dır, kula minnet eylemem” türü anlayışlar köleci anlayış içinde köleci karartmaya karşı yeni tarz direnç ürünü eylem ve söylem olmakla; yeni alanlı, yeni tarz düşünceci bakışımlardı.
Artık kişiler kolektif bir alanda değişilebilir transferli bağıl emekler nedenle değil de “El rızası” için davranır oluyordular. Zorunlu kolektif bağlantılar yerine rıza alıp rıza veriyorlardı.
Temeldeki karartmalar karşısında El ‘in şefaatine sığınma gibi rıza alan, rıza veren teslimiyetler ortaya konuyordu. Kolektif alan içine açılan “yeni eylem alanı” ve yeni tarz düşünce olan bu türden anlayışlar kolektif alanı enfekte ediyordu.
Rıza verilen yani rızayı alan İbrahim ile Musa’ydı. Çünkü İbrahim ve Musa yeri ve göğü kişilere verecek olan mülk sahibinin somut ve görülen kişiler söylemlisiydiler. Bu imleç söylemin bağlamı içinde kişiler kolektif alana karşı kişi hoşlanması olan bencilliği öne çıkardılar.
Tan anlamıyla bu “aklı peynir ekmekle yemekti”. Kolektif olup bitenleri özelleştirmeci ve vaat edilen kişi hoşlanması hazla yemekti. Kişi hoşlanması eğriliği gözeten niyet nedenle rızayı verenler İbrahim ve Musa’nın inanıcısı olan İbrahim, Nemrut, Musa ve Karun’un kavmiydi.
16
Rıza gösterilen teslimiyet de kolektif paydaşlı kişilerin kolektif haklarını mülkün sahibi denen iradeye teslim etmesiydi. . Artık kavmin kolektif haklar üzerindeki iradeleri, karar vericilik katılımları, İbrahim ve Musa’ya geçmişti. “Mülkün sahibi”; “mülküm olan yeri göğü size verdim” diyen söylemdeki modüle edilen kodlama buydu.
İbrahim ve Musa söylemli bencil ve vaatçe teşvik, inanıcıların kendi üzerine kendi etkime büyülenmişi olmakla, inanıcılar “çöpsüz üzüme uzandıklarını” sanıyordular.
Arzı mevut çöpsüz üzüm bağlamla; başka kolektif alanların emek ve bilgi birikimi olan kullanımları Musa’nın El ‘i tarafında; Musa’nın eli ve Musa’nın yönlendirir olma teşvikiyle Musa’nın kavmine vaat edilmiş topraklardı. Musa’nın kavmi bu hukuksuzluğu El ‘in bu vaadi ile kendilerine meşru kılıyorlardı.
Daha sonra suyu zan ile olan bu tür inanç eksenli köleci meşruiyetler tüm dinler için “kafirin canı malı mümine helaldir” söylemi içinde özleşmeye dönüşecekti. İbrahim, Nemrut, Musa, Karun vs. geçmişe dek kolektif hafızaya karşı giydirilmiş güncel hafızaya göre donatılmış ortamı dönüştüren anlatımlardı.
Musa’ya gelene dek ortam çoktan köleci sisteme dönüşmüş. Anlatıma göre Musa da köleydi. Musa’nın Rab dediği El uhdesi içinde Musa’nın yaptığı bu ahide göre Musa Mısır’da çıkarken “Mısır’ı El mantıklı meşruiyet le soyacaktı!”
“Ey kavmim Mısırda Eliniz boş çıkmayın. Bol ganimet edinin. Altın gümüş ne varsa alın Mısırı soyun” diyecekti. Çalmanın adı Musa şeriatı diliyle “ganimetti”. Ganimet El ‘in verdiği çapul ve savaş geliri olan bir başka tür bir rızktı.
Musa ’nın giydirilen misyon eski kolektif alan içinde çıkışın anılarını da içeren söylemlerin şimdiki köleci sistem içindeki bozulan bozuk anlatımlarıydı.
Musa misyonunda İbrahim, Nuh (Ut-Napiştim) gibi eskilerin içinde çıktığı kolektif alana dek, kolektif emeğe dek kurulan tuzağın anlatımları vardı. Bu anlatımların köleci dildeki uyarlanmış şekli vardı. Anlatımlar ortaya karışık geçmişin bir hafıza dilidirler.
Mülk sahibi, köleci İbrahim söylemi içinde; kolektif paydaşlı hafızanın mülk sahibi eli ile sadaka verme, zekat verme, vakfetme türü söylem ve eylemleri üzerinde kolektif hafızaya uzanan bulanık bir fosil kayıt yanları da vardır.
Sadakanın, zekatın, ihsanda bulunmanın vs. asıl amacı El ’in keyfi rızk dağıtmasıyla ortaya çıkan özelleştirmeci bozuklukların kargaşasını önlemekti.
İhsan türü vaatler içinde kolektif ortamı öte dünyaya transfer etmenin kurgu va kazancı vardı. Yine sadaka ve zekatın içinde yarın çalışacak kadar ölmeyip sürünme muhtaçlığını kontrol etme gibi amaçlarlan teslim alışın ortaya konması vardı.
Nemrut Firavun köleci sistemin ceberrutluğuydu. köleci sistem mülk sahipliğinde vaz geçmeyen ibrahim’in "ibrahim sofrası ile kolektif geçmişe uzanan ikilemi" ile yine mülk sahibinin Nemrutlaşan ikilemini dile getirmektedir. Bu nedenle İbrahim ve Nemrut misyonu zıt kişiliklerde beliriyordu.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.