- 173 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
ZEYTİN ACARI
Guşluk vaktiydi. Anam goyunları damdan açıp sürdü. Ben yayıp getirecektim. Koyunlar Mezelik’ten Derinoluğu’na geldiler. Almalı’ya ekine gidecekler veya Dırıl’a gaçacaklardı. Döndermeye çalıştıkça mor goyun önden kaçıyordu. Bir türlü yetişip dönderemedim. Ağlamaya başladım hırsımdan. Babam bir hışımla yıldırım gibi geldi. Koyunlara çaldı çıbığı , önüme kattı. Gıraç’tan sesler yükseliyordu. Fal Yusuf söğüyordu. Fal Anşa çekişiyordu. Fal Goca azına gaşandığım beni dövüyor , diyordu. Anşa hamileydi. Doğumuna az bir gün vardı. İlk çocuğu doğurduktan sonra ikinci çocuğu ölü doğmuştu. Bu çocuk da ölecek endişesiyle morali çok bozuktu. Doktor, hastane ,hemşire bilen yoktu. Yol , araba yoktu. En yakın araba alağı yürüyerek iki üç saat yoldan sonra Canbaz Hacı’nın veya Dilkioğlu’nun jipine denk gelirsen binebilirdin. Gocagediğin Depesi’ne geldim. Faloğlan öküzleri geme koşmuş, harman çekiyordu. Topraktan iki gatlı damı vardı. Altı mallık, üstünde gendiler galıyordu. Üç metre daş duvarla örülüydü. Ocaklık Canbaz tarafındaydı. Evin önünde vişne, yaz alması ağaçları vardı. Bazen mal sormaya falan vardığımda eteğime toplar, Cicikledik’e gelince yemeye başlardım. Hoya Yurdu Körler’in tarlasındı. Puarın önünde aşılı dut vardı. Başına çıkar yerdim oğlak güderken. Hebilli’nin daşında büyük bir yılan vardı. Hasan bir defasında goyun ararken denk gelmiş de çok korkmuştu. Bir defasında da Nurettin sabah davarın yanına giderken Nuru Veli’nin su deposuna doğru akarken görmüştü. Ormancı Ahmet de sahayı gezerken otuun arasında denk gelmiş de havaya sıçıramıştı. Tüfeği aldım, gezdim, bekledim denk getiremedim. Eskiden guş çok olurdu. Gara tavuk, cırrık ,zubban cakır cakır gaynardı. Güney’e happan gurardık. Her gün beş altı guş yakalardık. Birikince et kütüğünde keserle döverdik. Anam külde börek yapardı. Yer yer doymazdık. Gısaoğlan Güney’i ekerdi. Ekine ağal yapmazdı. Imlık daha çıkmamıştı. Happanlarımın hepsini bozup atmıştı. Ekini biçtiğinde de Emine Garı arpanın şeleği dağılmasın diye arasına kesme çalısı koyardı.Şeleği depeye çekerdi. Örtlek’in gara patosu gelir çekerdi.Eskiden patos bulmak zordu. Garakütük’ten vaysal gelirdi. Altı yüz kırklık moturu vardı. Arkasına patosu takar bulduğu sapı çekerdi. Sapını çektiği evin birinde misafir olurdu. Herkes tarafından bilinirdi. Köyden Aptı Yusuf’un Cennet’ini gaçırdı. Bir iki sene sonra Omar’ın Anşa’sını da gaçırdı. Omar ,Vaysal’a bizim buçuklu enişte derdi. Aralık ayına gelince hava iyice soğurdu. Dırıl’a gar yağar doldururdu. Evin önüne çinkodan akan kar dağ gibi olurdu. Örtmeden Ersin’le içine atlama yarışı yapardık. Gar alaca vermişti. Gün yerler Bayram Depesi’ne kadar açılmıştı. Beş altı kişi davşan goğuyordu. Azmi dayım dedemin çiftesiyle davşanı vurdu. Yavuz yüzüp pay etti. Ablam gelin olacaktı. Dölek’te tarlanın ortasında punar vardı. Önünde de narlar çiçek açmıştı. Bozbaş ve çavdar karışık olarak ekilirdi. Ekini gar aldığında tarlayı ot basardı.Bir üçgül bir üçgül şişti. Ablam helkeyi doldurmak için punara giderken birbirine dolanmış gara yılanları görünce helkeyi atıp vıykırarak gaçmıştı. Borana Paşa geldi sese. Anam zeytin acarını getirip verdi yılanı vurması için. Yılanlar çok büyüktü. Hiç umursamıyordu bir şeyi. Nar çiçeği zamanı çiftleşme zamanıydı. Eşi gelip vuran kişiyi muhakkak sokup öldürürdü. Bir defasında yılanın eşinden korunmak için gıl çuvalın içine girilip yatılırdı. Paşa yazzık dedi. Tüfek sıkmaya cesaret edemedi. Bizim yazın dibine taka duttuğumuz ardıç vardı. Yemeği orda yerdik. Ardıcın başında galli taklidi yapaan Ersin bir faşkırıkla karşılaşınca bağıra bağıra dibine zor inmişti. Yan tarafta goyun damı vardı. Bir tarafına babam eşşeği goyardı. Goyun eşşeği eskiletmesin diye onun yeri ayrıydı. Önünde aharı vardı. Mağanın üstüne orakları asardık. Bitişiğinde de saman emesi vardı. Emenin üstüne güzün incir kakı sererdik. Tarlanın ortasındaki ardıcın başında tavuk yuvası vardı. Yuvaya tavukların rahat çıkması için bir ağaç dayanmıştı. Basamakları vardı. Dibinde de pinnik vardı. Tavuğun birisi de eşşeğin aharına dama yumurtlardı. Yumurtayı toplayıp mıkla yapacaktık. Damın önünde sicim gibi bir gara yılan yatıyordu. Hemen goca odada asılı zeytin acarını aldım. Pısa pısa geldim. Dolma tüfekti. Tüfeği kurdum, yılana bir karış kaldı kalmadı tetiğe bastım. Tüfek çil gibi takıladı. Beni depince sırtımın üstüne düştüm. Yılanı hiç vuramadım. Yılan yukarı doğru uzandı. Kaçacak yeri olmayınca üzerime doğru gelmeye başladı. Ben elimdeki dedemden kalma zeytin acarını zopa olarak kullandım. Tüfeğin namlusu daşa gelince ikiye ayrıldı. Gundak gırıldı, namlu yamıldı. Yılan beni sokmadan otun içine akıp gitti. Babam Tahta’daki demircisine tüfeği tamir ettirdi. Ancak tüfek düzen dutmadı.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.