TESLİMİYET
TESLİMİYET
Çok söylenen sözlerden biriside teslimiyettir. İnsanlar bu söyleyişle biat kültürü yaratılarak cehaletin de sonucu olarak her şeye kişiye kuruluşa bilerekten teslimiyet gösteriyor. Sorgulamıyor araştırmıyor ve gerçekliğinden bir haber balıkla dalıyor. Bilhassa dini konularda yaygın olan bilgisizliğinde sebep olduğu bir anlayış var.
Mezhep erbabına, tarikat şeyhine ve dinci yobaz sahtekâr sömürücü İslam üzerinden nemalanan din tacirleri mensuplarına biat edip teslimiyet girdabına kapılmaları da birer gerçektir. En önemli olanı ise Allah’a teslimiyettir. Allah bizlerden kendisine teslimiyet gösterilmesini istemiyor.
Aslına bakılırsa Allah benim etik ve ahlaki değerler olarak bildirdiğim konulara resullerimin sizlere ilettiklerine uyunuz diyor. Bilerek veya bilmeyerek Allah’a teslimiyet tutsak olmak, esir düşmek kölesi durumuna gelmek manasına gelir. Allah’a teslimiyet ülkeleri yöneten Krallara, Padişahlara, Hakanlara, Diktatörlere, Melik ve Melikelere boyun eğip biat etmek şeklinde ki köleleştirilmiş tebaası olmak gibi değildir.
Allah’a teslimiyet yaşam serüvenimiz de emir ve buyrulduğu şekilde hayatımızı sürdürmektir. Tek bir kişi olarak yaşadığımız mahallede, köyde ve kentte hatta ailemiz içinde topluma örnek olmaktır. Haliyle bu örnek olma Ahlaki yönde olunmasıdır. Sadece toplum içindeki insanlara değil, her türlü canlılara, tabiata âlemdeki bizlere rızık olarak sunulan bütün canlı cansız nimetlere varlıklar dâhil olması şeklindedir.
Kişinin bir başkasına teslimiyeti şeklinde değildir dini açıdan yaratana teslimiyet. Köle olmak, özgürlüklerimizden vazgeçerek miskinleşip sebepsiz sonuçsuz körü körüne bağlanmak teslimiyet değildir. Bir kere güzel ahlak sahibi olunması, vicdanımızın sesine kulak verilmesiyle oluşan bir bağlılıktır. Vicdanımız da mevcut olan kin ve nefret duygularını düşüncelerimizden ayıklayarak atmamız ile oluşan bir teslimiyet kutsaldır.
İnsanlar dâhil tüm canlılara karşı sevgi ve saygı ile yaklaşılırsa bizden istenileni yerine getirdiğimiz gerçeğini yakalamış oluruz. Adalete hakkaniyete dayalı davranışları sağlarsak dürüstlük temellerini de atmış oluruz. Miskinleşerek, tembelleşerek kendimizi cehaletin rotasına sokarsak gerçek hedefe gidilecek yolumuzu kaybeder çıkmaz ulaşılmaz noktalara gitmiş oluruz. Buda bizi inanç ve iman çizgisinden uzaklaştırırı. Böylece yoz ve yobazlığın, sapkınlığın tehlikeli yoluna düşeriz ve bu çıkmaz tehlikeli gidişe prim vermiş oluruz.
Şöyle düşünelim bakınız Osmanlı padişahları halkına kendi altındaki millet insanlarına kullarım diyordu. Bu insanlar onların kullarımıydı. O bu halk edip yarattı onları. Halkı da bu padişahları çok yaşa diye alkışlıyorlardı. Ne gariptir cehalet denilen çamurlaşmış beyinsizlikler. Tüm âlemin yaratıcısı ve İnsanların halk edeni Allah’tır. Ve bizler insanlar sadece Allah’ın kullarıyız.
Allah yarattığı kullarının kendisine köle olmasını istemez. Cehalet içinde debelenmesini beklemez. Okuyan, araştıran, bilime önem veren, icat ve buluşlar ortaya koyan insanlığa hizmet etmelerini bekler. Onurlu, kişilik sahibi, pozitif düşünen, yararlı fikirler ortaya koyan ve toplumun insanlığın yararına yazıp çizen eserler veren bireyler olmasını bekler. Hani derler ya Allah insanı yaratıp ruh verdiğinde kendi bilgilerinden çok cüzi bir kısım da beyinlerine üfledi. Demek ki beynimize işlenen bu aklı ve bilgileri en pratik yararlı ve doğru yönde kanal ize ederek kullanmalıyız. İnsan yaratıldığı zamandan günümüze kadar ve bundan sonrada devamlı gelişim ve tekâmül halinde evrimleşmektedir. Bu evrimleşme bilgilerimizi ve aklımızı kullanmamızı da etkileyerek gelişmektedir. Devamlı olarak tekâmül devam etmektedir.
İndirilen din dururken onun bunun yarattığı uydurulan din inanışlarına iman etmeyelim. Bu durum uydurulan din ustalarına teslimiyeti yaratır. Allah ile aramıza yoz ve yobaz düşünceli sömürücü kodamanları sokmayalım. Kendi çıkarlarımız şahsi menfaatlerimiz için değil herkes için çalışmamız gerekir. Vicdanımızın sesine kulak vererek eğitici, öğretici ve öğrenen olalım.
Kendi kendimizi sorgulayalım, yanlışlarımızı, hatalarımızı bilelim ve düzeltme yoluna gidelim. Bunları becerip doğruyu gerçeği yakalarsak Allah’a karşı teslimiyeti de başarmış oluruz. İbadet denildiğinde ben atalarımdan büyüklerimden böyle gördüm diyerek değil doğruyu yakalayarak yapılmalıdır. Ataların gerçeği yakalamamış hep doğru bildiği yanlışları yerine getirmişse bizlerde mi aynı hatayı devam ettireceğiz.
Peygamberlere gelen vahiylerin bir araya getirilmiş hali olan İslam’ın kitabı kuranı elimizin tersi ile yobaz din tüccarlarının teşvikiyle terk edip Emevi uydurması beş şartla mı Allah’a teslimiyet göstereceğiz. İslam camilerde, Kilislerde ve Havralarda yaşanmaz onların dışındaki toplum içinde yaşanır. Gerçek hayattaki hal ve hareketlerimiz teslimiyetimiz gösterir. Olanın olmayana, bilenin de bilmeyene bu yalancı dünya dediğimiz âlemde borcu vardır. Bu durumlara uymak teslimiyettir.
Cami, kilise ve havra gibi mabetlerde ki ritüeller salât yani meselelerin görüşülüp konuşulup halli için yalpan toplantıya katılmak o toplumun icabet etmesidir teslimiyet. Toplantı sonunda kişilerin orada yapacağı Allah’a teşekkür mahiyetinde ki kıyam, ruki ve secde bir teslimiyet göstergesidir.
Biz inanan ve gerçek manada iman edenler dünyamızı sağlam kurmak ahrete giden yolu ve oradaki makamı bu âlemde iken düzenlemiş hazırlamış oluruz. İşte gerçek manada gösterilen teslimiyetler bizi gönül rahatlığı içinde yaşam sürmemizin temelidir.
Durmuş Karabağlı
YORUMLAR
Maalef ki biat kültürü sadece müslüman topluluklarda sömürücü araç olarak korku yaratarak çıkar elde etme amaçlı kullanılmakta. Ve hala da mevcut.
Allah a teslimiyet, bir inancın ahlaki düzenine ve toplumun nizamına ihtiyaç kaynaklı. yoksa Kuran da böyle bir şey yok.
Zamanın azgın ve bozgun boş vakti çok olan toplumları oyalamak, kanunlaştırmak ve nizama sokmak adına geliştirilmiş bütün rivayetler.
Yoksa. oruç sadece 3 gün ve namaz sadece farz olarak geçer. Kaldı ki inanç ve din sadece bunlar değil ki, güzel ahlak, paylaşım, hoşgörü, saygı, sevgi, anlayış gibi kavramlar çok daha önemli.
Domuz eti hariç haram olan bir şeyin kalmadığı günümüzde , gerçek inanç sahiplerinin ibadetlerini göremezsiniz bile, içlerinde yaşarlar. Önemlisi ve geçerli olanıda budur.
esenlik ve tebrikle.