- 580 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Ah Benim Yetişemediğim Çocukluğum
Orman muhafaza memuru olan bir babanın iki çocuğundan en büyüğü olarak , babamın memuriyeti dolaysı ile sadece ilk okulu 2 farklı köyde bitirdim. İlk okul 3. sınıfa geçtiğimde 5. sınıfa kadar okuyacağım Gelibolu’nun bir köyüne tayin olmuştu babam. Anlatacağım hikaye gerçek bir hikaye olduğu için köy ismi vermek istemiyorum neticede 33 yıl evvel yaşanmış bir olay.
Ozamanlar Gelibolu’da çam dikimleri vardı ve köylünün ormancı diye isimlendirdiği memurlar köylerden ağaç dikimi için işçiler toplar bu işçilerin başına da her köyden bir bekçi koyardı. Bulunduğumuz köyün işçilerinden sorumlu bekçi ile babam arasında tatsız bir hadise yaşanmış olacak ki buna sinirlenen bekçi bir gece köyün hemen arkasında tepede inşa edilmiş orman lojmanına av tüfeği ile 8 el ateş etmişti. Yaz gecesi olduğu için sıcaktan dolayı yattığım odanın camı açıktı , saçmalar hemen üzerimde bulunan duvara saplanmıştı. Normalde silah taşıma hakkı bulunan babam ne gerek var diyerek o güne dek beylik tabancası kullanmayı reddetmişti. Yani savunmasızdık , hepimiz odanın ortasına yattık hiç unutmam annem , kardeşimin ve benim üzerime kapaklamıştı kendi vücudunu. Dehşet bir geceydi , çocuk psikolojisi açısından açtığı yaraları hala üzerimdedir , hala gece bir silah sesi duysam içim ürperir titrerim.Ev telefonumuz yoktu , cep telefonu zaten icat edilmemişti. İki katlı lojmanın alt katı boştu ve bizi ikinci katta oturmamız kurtarmıştı. O gece , sabah gün ışıyana kadar öylece bekledik, ta ki münibüsçü Hasan abinin sesini duyana kadar. İlk okul bitmiş Gelibolu parasız yatılı okulu bünyesindeki sınava gidecektik köydeki diğer çocuklar ile. Babam kalktı Hasan abiye biraz beklemesini söyledi annem titreyen vücudumu saran ter içindeki kıyafetlerimi soydu , banyoya götürüp elimi yüzümü ve kısmi vücudumu yıkadı , sonrada havlu ile kurulayıp yeni kıyafetlerimi ayakkabılarımı giydirdi , saçımı da taradıktan sonra yüzüme baktı , korkma oğlum diyerek dua okudu alnımdan öptü. Babamla kapıdan çıktık , tek kelime edemiyordum. Yolda babam Hasan abiye akşam silah sesi duymadınız mı bizim eve ateş ettiler dedi. Hasan abi sınava gidileceği için erken yattığını ve hiç birşey duymadığını söyledi. Araca bindik ve Geliboluya doğru yola çıktık , saat daha sabahın 7 siydi , sınav 9 daydı , yaklaşık 1 saat yolculuktan sonra sınav yerine gelmiştik. Babam beni bir çorbacıya götürdü , çorbamızı içtikten sonra tekrar sınav yerine geldiğimizde babam eğildi korkma başaracaksın diyordu ama ben hala titriyordum. 10 yaşındaydım , hayat bana bir oyundu ama bu hiç güzel bir oyuna benzemiyordu. Babama korkudan sınava girmek istemiyorum diyemiyordum bile. İsimler okunmaya öğrenciler teker teker sınav salonuna alınmaya başlandığında , babam Hasan abiye dönüp , çocuklar içeri girdiğinde bizde bir jandarma karakoluna gidelim dedi. Hasan abi tamam dercesine başını salladı. Sınava giripte hayatımda hiçbir soruyu cevaplamadığım ilk ve son sınavımdı. Sınav bitmiş eve gelmiştik . Eve geldiğimizde jandarma inceleme yapıyor , boş kovanları topluyordu. Bir düşmanınız var mı diye sordu , babam bekçi ile birgün evvel yaşadığı problemi anlattı. O gün benim dahi ifadem alınmıştı. Gözlerimden uyku akıyordu , yorgundum.
Olayın üzerinden bir ay geçmişti , tekrar Gelibolu’ya gidiyorduk , bu sefer yeterli delil toplanmış mahkeme açılmıştı. Hasan abinin minibüsü ile mahkemeye gittik , 10 yaşında mahkemede ifade vermek nedir diye tanıştım. Mahkeme bitti o cani hapse atıldı.
Okulların açılmasına 20 gün kala sınav sonucu geldiğinde babamın bana başarısız olmuşsun dediği o günü hiç unutamam belki de o olaydan çok o söz benim çocukluğumun en büyük yarası olmuştur.
Aramızda olan uçurumun temelidir belki o gün , o söz.
Birkaç gün sonra kendime gelip yine arkadaşlarımla oyunlar oynamaya başlamıştım. Yine böyle bir gün yanımda olan iki arkadaşıma dedim ki ; Karşı köyde muskacı bir hoca varmış gidip bir oyun oynayalım mı ?
Arkadaşım Ersin sarışın bir çocuktu , afacandı , orası bir kilometre diyorlar bisikletlerimize binelim gidelim , ama nasıl bir oyun oynayacağız ?
Bakın , ben dili tutulmuş numarası yapacağım , siz bizim bir ay önce yaşadığımız o silahlı saldırıyı anlatırsınız , o olaydan beri dili tutuldu dersiniz sonra o dua okurken ben birden bağırırım dedim. Tamam dediler , bisikletlerimizi aldık yola düştük. Köye vardığımızda , burada bir hoca varmış muska yazan bir hoca diye meydanda yakaladığımız ilk amcaya sorduk. Amca bizi o eve kadar götürdü , köylerde eskiden porto kapı diye tabir edilen kapılar vardı , öyle bir kapının önünde durup seslendi ;
- Enver hocaaaa , Enver Hocaaa
Yaşlı , aksakallı , başında beyaz bir havlu sarılmış gibi tuhaf bir şapkası olan adam evden çıkıp ;
-Buyur Tayyar , ne vardı
Adının Tayyar olduğunu öğrendiğimiz amca ;
-Bu çocukların bir derdi varmış hoca , evini sordular getiririm ben sizi dedim.
Hoca ;
- Gelin bakalım çocuklar hayırdır ?
Diyerek bizi porto kapıdan içeri aldı. Bisikletleriniz bahçeye bırakın gelin bakalım hayırdır diye bir daha sordu ?
Ben tabi rol gereği konuşmayacaktım. Evin içine girdik , her taraf hacı kokusu diye tabir edilen ağır bir losyon kokuyordu. İki uzunlamasına konulmuş sedir , yerde eski büyük bir kilim ve duvarda soba isinden desenler vardı. Belli ki yalnız yaşıyordu , badana bile olmamıştı evde. Sedire oturduk , karşımıza hoca oturdu , yüzümüze bakarak sırayla isimlerimizi sordu , bana döndüğü zaman Ersin araya girip ;
- Hocam o konuşamıyor , bizde zaten bunun için geldik , belki duymuşsunuzdur bir ay önce karşı köyde silahlı bir saldırı olmuştu , işte o evin en büyük çocuğu bu arkadaşımız , o gece dili tutuldu , annesi babası hocaya götürmek istemiyor biz gizliden getirdik size aman kimse duymasın hocam .
Hoca ;
-Duydum o olayı , üzüldüm vah yavrucak .
Diyerek bana yaklaştı , elini önce başıma sonra yüzüme sürerek gözlerimin içine bakıyordu. Ben gülmemek için zor tutuyordum kendimi , bu sırada istenmeyen mimik ve vücut haraketleri sergiliyordum.
Hoca bunu farketmiş olacak ki ;
- Korkma yavrum , hala etkisi altındasın titriyorsun korkma.
Dedikten sonra ayağa kalkıp içeri başka bir odaya yöneldi. Bir süre sonra bir tas , külle dolu br tepsi , bir kitap , divit kalem ve küçük küçük kağıtlar ile geri geldi. Önüne çömelmemi istedi , çömeldim. Alnıma dokunarak gözlerini kapattı ve dua okumaya , her biten dua sonunda yüzüme tü tü tü diyerek tükürmeye başladı.
Beş yada on dakika böyle devam ettikten sonra , eline divit kalemini
ve bir parça kağıt alıp önündeki kitabı açtı Ersin’e dönerek ;
- Adı ne arkadaşınızın ?
Ersin ; - Çağdaş
Hoca elinin parmakları ile birşeyler sayar gibi içinden mırıldandıktan sonra ,divit’i , kağıdı eline aldı kağıda bir işaret koydu , tekrar arkadaşım Ersin’e döndü ;
- Peki soyadı ?
Ersin ; - Durmaz
Hoca tekrar elinin parmakları ile birşeyler sayar gibi içinden mırıldandıktan sonra ,divit’i , kağıdı eline aldı kağıda bir işaret daha koydu . Yazdığı işaretlere baktı gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Yüzüme baktı ve ;
- 66 çıktı , Şeytaaaan , şeytan buuuuu
O an hiç hesapta olmayan bir durum olmuş , benim bağırmam gerekirken hoca bana bakarak şeytaaaan diye bağırıyordu. Birkaç saniye öyle dona kaldıktan sonra aklıma bir hinlik geldi , bu konuda çocukluk zekama hala hayran kalmışımdır. Bana şeytaaan diye bağırmaya devam eden hocaya dönerek ;
- Sen cinsen , bende şeytanım hocaaaaaa.
Benim konuşamadığımı zanneden hoca karşımda tirtir titremeye başlamıştı. Ersin , Süleyman ve ben gülmekten yerlere yatıyorduk .Hoca hala donuktu , onu o halde bırakıp bisikletlere binip o köyden kaçtık. Bir hafta sonra o köyden bizim köye gelen yaşlı bir kadın komuşumuz olan başka bir yaşlı kadına anlatmış , komşumuzda bize gelmiş anneme anlatıyordu ;
- Karşı köyde bir hoca vardı ya hani ?
Annem ;
- Eee duymuştum ne oldu ki ?
Komşu ;
- Sorma , iyi saatte olsunlara karışmış diyorlar , şeytaaan , şeytaaan diye diye toplamış bütün eşyasını köyü terketmiş.
Annem ;
- Aaaa , vah vah vah
O sırada bunları duyup gülmemek için kendimi zor tutan ben içimden gülüyordum ;
- Kıs kıs kısssssssssssssss
Çocukluk dönemim boyunca o 66 rakamının sırrı nedir diye düşünmüş lisede tesadüfen ismimin ve soy ismimin 6 ’şar harften oluştuğunu fark ettikten sonra , hocanın parmakları ile o harfleri saydığını fark edip bir kez daha gülmüştüm...
Çağdaş DURMAZ
Not ; Yaşanmış olaydır , sadece 3. şahıslara ait isimler değiştirilmiştir
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.