- 561 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
HER GECEYİ KADİR GECESİ ,HER GELENİ DE HIZIR AS.BİLMELİYİZ..
Cenâb-ı Hak, bazı kıymetli şeyleri birçok hikmet için gizlemiştir.
Kullarının bütün ibadet ve tâatlere rağbet etmesi için rızâsını, ibadet ve tâatlerde; büyük-küçük bütün günahlardan kaçınmaları için gadabını, günahlarda; Kur’ân-ı Kerîm’in tamamına tazim edilmesi için İsm-i A‘zam’ı,
Kur’ân-ı Kerîm’de; bütün namazların muhafaza edilmesi, hepsine ehemmiyet verilmesi için salât-ı vüstâyı, beş vakit namaz içinde; günün tamamında dua edilmesi için icâbet saatini, cuma gününde; hiç kimseyi hor ve hakîr görmemek için velî kullarını, insanlar arasında; Ramazân-ı şerîfin her gecesini, ibadet ve tâatle ihyâ edip daha çok sevap kazanılması için de Kadir Gecesi’ni, Ramazân-ı şerîf ayı içerisinde gizlemiştir.
Resûl-i Ekrem Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem, Kadir Gecesi’nin bazı alâmetlerini şöyle bildirmiştir:
O gece, gökyüzü parlak ve bulutsuz, hava latîf olur; soğuk veya sıcak olmaz. O gecenin sabahında Güneş, ziyâsız (solgun) olarak doğar.
Kadir Gecesi, içerisinde Kur’ân-ı Kerîm indirilen mübarek bir gecedir. Bu gecede yapılan ibadet, (içinde Kadir Gecesi olmayan) bin ayda yapılan ibadetten daha hayırlıdır.
Peygamber Efendimize (s.a.v.), kendisinden önceki ümmetlerin ömürleri gösterildi. Ümmetinin ömürlerini kısa gördü de Hazret-i Allâh’a dua etti. Bunun üzerine Hazret-i Allah, bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi’ni ihsân etti.
Kadir Gecesi’nde melekler iner; bu gecenin esrârını görmek üzere inen meleklerden yeryüzü dolup daraldığı için bu geceye, darlık manasına gelen “kadr” ismi verilmiştir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdular: “Kadir Gecesi olunca Allâhü Teâlâ, Cebrâîl aleyhisselâm’a emreder. Cebrâîl (a.s.), yanlarında yeşil bir sancak bulunan meleklerle yeryüzüne inip sancağı Kâbe-i Muazzama’nın üzerine dikerler. Cebrâîl (a.s.), bu gece melekleri teşvik eder; onlar da her ayakta bulunana, durana, oturana, namaz kılana ve zikredene selam verir ve onlarla musâfaha eder, yaptıkları dualara, “Âmîn” derler. Bu, fecir vaktine kadar devam eder.”
Bu gece, sabah vaktine kadar selâmettir.
***
Kadir Gecesi’nin bu ay içerisinde hangi gece olduğunun gizlenmesi, müminlerin her geceyi Kadir Gecesi bilip, her gece çokça ibadet etmeleri içindir.
İmâm-ı Şa‘rânî Hazretleri, Kadir Gecesi’nin kaçıncı gece olduğunu, Ramazân-ı şerîfin ilk gününe göre şöyle tespit etmiştir.
Ramazân-ı şerîf;Pazar günü girerse 28’i 29’a bağlayan gece.Pazartesi günü girerse 20’yi 21’e bağlayan gece.
Salı günü girerse 26’yı 27’ye bağlayan gece.Çarşamba günü girerse 18’i 19’a bağlayan gece.
Perşembe günü girerse 24’ü 25’e bağlayan gece.Cuma günü girerse 16’yı 17’ye bağlayan gece.
Cumartesi günü girerse 22’yi 23’e bağlayan gece.
İmâm-ı Şa‘rânî Hazretleri, 30 sene, Kadir Gecesi’yle bu usûle göre müşerref olmuşlardır. Birçok evliyâ, bu usûlle Kadir Gecesi’ni bulmuşlardır.
Kadir Gecesi’nde hava, berrâk ve güzel olur. O gece her şey, Hazret-i Allâh’a secde eder. Denizlerin suyu bir an için tatlılaşır. Müminler, afv-ı İlâhî ve mağfiret-i Sübhâniye’ye mazhar olurlar. Bu hesaba göre, Ramazân-ı şerîf hangi gün girerse girsin, Kadir Gecesi, cumartesiyi pazara bağlayan geceye isabet etmektedir. Ramazân-ı şerîfin ikinci yarısındaki iki cumartesi gününden 17, 19 gibi tek sayılı gecelerden biri, Kadir Gecesi olabilir.
Şâir Nâbî’nin Hayriyye isimli manzum eserinden, oğluna, Ramazân-ı şerîf ayının kıymetini bildiren nasihatler:
Bî-maraz tâ ola cisminde tüvân
Eyleme fevt-i sıyâm-ı Ramazân
Savmdur kullarına lutf-i Hudâ
Savma bizzât ider Allah cezâ
(Vücudun hasta olmasını istemiyorsan sakın Ramazân-ı şerîf orucunu bırakma. Oruç, Cenâb-ı Hakk’ın kullarına bir lütfudur. Onun mükâfatını bizzat Allâhü Teâlâ verir.)
***
Şem’ûne’l-Gâzi aleyhisselâm ve Kadir Gecesi
Şem’ûne’l-Gâzi hazretlerinin doğum ve vefat tarihleri hakkında kayıtlarda kesin bir bilgi yoktur. Hz. İsa’dan (a.s.) sonra dünyaya geldiği, ancak hangi asırda geldiği belli değildir. III. asırda IV. asırda yaşamış olabilir.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.), ashabına bir gün, İsrâiloğulları’ndan bir kişiyi anlatmıştı. Bu zât (ki o Şem’ûne’l-Gâzî’dir), bin ay Allah yolunda silâh kuşanarak cihâd etmiş, gecelerini de ibadetle geçirmişti.
Müslümanlar hayretler içinde kalarak ona gıpta ettiler/imrendiler… ‘Keşke bizim ömrümüz de onunki gibi uzun olsaydı da, biz de din uğruna Allah için cihad etseydik’ dediler.
Bunun üzerine Allah Tealâ, Ümmet-i Muhammed’e olan lûtuf ve merhametini beyan etmek üzere Kadir Sûresi’ni inzal edip; ‘(Size Kur’an’ın indirildiği) Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır’ buyurdu.
(el-Vâhidî, Kitabu’l-Megazî, s. 486)
Bir başka kaynakta ise, şöyle denilmektedir:
Rum beldelerinden bir beldede ismine Şem’ûn bin Mesih denilen bir zat vardı. Bu zat, İncil ehlindendi. Annesi onu Allah yolunda hizmet etmesi için nezretmişti. Kavmi putlara tapıyordu.
Şem’ûn’un evi şehrinden uzak bir yerdeydi.
Şem’ûn, Allah Teala’yı inkâr eden, putlara tapan sapık kavmi ile cihad edip onları Allah’a imana çağırıyordu… Tek başına yaptığı mücadelelerde-savaşlarda çok ganimet elde ediyordu…
Savaşırken susadığı zaman Allah onun için bir taştan gayet leziz bir su akıtırdı. Bu su, o içip kanasıya kadar akardı… Kendisine büyük bir güç ve kuvvet verilmişti.
Ana hatlarıyla vasıflarından/özelliklerinden söz ettiğimiz bu mübarek zatın Erciyes‘in batısında bulunan ve bugün adı “Evliya Dağı” diye anılan bir dağda yaşadığı rivayeti yaygındı… Çevre halkının arasındaki adı, “Şem’ûn el-Gâzi”dir. Hatta XII. Asırda Anadolu’ya gelen Selçuklular onun mezarının üzerine güzel bir türbe yaptırmışlardır.
Çevreden derlenen hayat hikâyesindeki benzerlik, peygamberler tarihinde zikredilenlerle aynıdır.
Hikâye şöyledir:
Şem’ûn el-Gâzi, benzeri görülmemiş bir kahraman-yiğit olup kendisini hangi bağ ile bağlasalar o bağı kırıp kurtulurdu.
İman etmeyenlere karşı Allah yolunda cihad ederdi. İnanmayanlar onun karşısında aciz ve çaresiz kalmışlardı. Bu halden kurtulmak için bir hile ile çare arıyorlardı…
Yaşadıkları beldenin hâkimi, Şem’ûn’un hanımına haber gönderip,
– “Eğer kocanı öldürmede bize yardımcı olursan, seni kendime alıp istediğin her şeye kavuştururum.” dedi.
Kadın buna aldandı ve,– “Size nasıl yardımcı olurum?” diye sordu.
O da,– “Gece uyurken onu iple iyice bağla ve bize haber ver” dedi.
Kadın bu teklifi kabul etti. Bir gece Şem’ûn uyurken onu sağlam bir iple sıkıca bağladı. Şem’ûn sabahleyin uyanıp kendisinin bağlandığını görünce, hanıma bunu niye yaptığını sordu.
O da,– “Senin çok kuvvetli olduğunu, seni bağlayan her ipi koparacağını söylerdin… Kuvvetini denemek için yaptım bunu” dedi.
Şem’ûn ses çıkarmadı… Gerildi ve bütün ipleri kırdı.Kadın yaptığı işte başarısız kaldığını şehrin hâkimine bildirdi.
Onlar bu defa zincir gönderdiler. Onunla bağlamasını tembihlediler…
Kadın Şem’ûn’u bu defa zincirle bağladı… Şem’ûn uyanınca bu defa zincirleri bir hamlede dağıttı.
Karısına bunu niçin yaptığını sorunca,”Şem’ûn neyle bağlanırsa bağlansın hepsini kırar diye duymuştum. Onun için denedim” dedi.
Şem’ûn,
– “Doğrudur” diye cevap verdi ve ilave etti: “Ben ancak kendi saçımın teliyle bağlanırsam onu kıramam” dedi.
Kadın bunu öğrenince, bir gece de onun ellerini ve ayaklarını saçından aldığı kıllarla bağladı.
Sabahleyin uyanınca, Şem’ûn bunları kıramadı…Kadın durumu şehrin hâkimine bildirdi… Askerleri gelip onu şehrin hâkiminin huzuruna götürdüler…
Şehrin Kralı, dört sütun üzerine inşa edilmiş bir köşkte oturuyordu.Halkı sarayının önüne topladı…
Şem’ûn aleyhisselâmın asılması için darağacı kurdurdu… Orada asılmasını emretti.
Askerler onu, elleri kendi saçının kıllarıyla bağlı olarak darağacının önüne getirdiler…Büyük bir kalabalık taş kesilmiş bu ezeli düşmanlarının asılacağını sabırsızlıkla bekliyorlardı…
Şem’ûn aleyhisselâm, yağlı ip boğazına geçirilmeden, darağacına baktı ve hafif tebessüm ederek, gözlerini yumup, sessiz bir şekilde Allah Telala’ya şu duada bulundu:
“Ya Rabbi! Dünyada yaşamayı, senin yolunda kâfirler ile cihad etmek için isterim. Eğer bu isteğim kalpten ve samimi ise, duamı kabul buyur ve beni kurtar. Senin yolunda cengime-cihadıma devam edeyim. Değilse zaten sana geliyorum bundan sürûr ve mutluluk duyarım.”
Şem’ûn aleyhisselâmın bu duasından sonra bir melek geldi,ellerini ve ayaklarını çözdü…
Bunun üzerine Şem’ûn aleyhisselâm şehrin hâkiminin sarayını avuçladığı gibi kendisinin asılmasını seyre gelen halkın üzerine savurdu… Böylece hem azılı düşmanı Kral hem de halkı ortadan kaldırdı…
Evine dönünce de kendisine ihanet eden kadını cezalandırdı…Bundan sonra da yine gazalarına devam etti…
Vadesi gelince de her fani gibi vefat etti.
Ona inananlar bu defa, onu götürüp Erciyes’in zirvesine yakın bir yerde toprağa verdiler. Bu küçük tepede kendisinin zaten kuyusu vardı. Bugün halk tarafından, “Evliya Dağı” diye adlandırılan bu yerde, pâk ecdadımız Selçukluların, kabri üzerine yaptırdığı güzel bir türbenin altındeayatmaktadır.
Kabrinin boyu 4 metredir…Başucunda ise iki çocuğuna ait mezarlar vardır.
(Aleyhi ve aleyhimüsselâmu ve alâ Nebiyyinâ hâssah)
Halıs ece Hocaefendi
***
Ashâb-ı Kirâm, “Kadir Gecesi, bin aydan daha hayırlıdır.” meâlindeki, Kadr Sûresi’nin 3. âyet-i kerîmesine sevindikleri kadar, hiçbir şeye sevinmediler.
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem, Ashâbına, İsrâîloğullarından dört kişiyi anlattı. Bunlar -göz açıp yumuncaya kadar kısa bir zaman dahi Allâhü Teâlâ’ya âsî olmadan- seksen sene ibadet etmişlerdi. Ashâb-ı Kirâm da buna hayret etmişlerdi.
Cebrâîl (a.s.) geldi ve “Yâ Muhammed! Sen ve Ashâb’ın, bu zâtların göz açıp yumuncaya kadar kısa bir vakit dahi olsa, Allâh’a isyan etmeden seksen sene ibadet etmelerine hayret ettiniz.
Allâhü Teâlâ, sana bundan daha hayırlısını indirdi.” dedi ve “İnnâ enzelnâhü fî leyleti’l-kadr...” (Biz, onu Kadir Gecesi’nde indirdik, meâlindeki), âyet-i kerîmesi ile başlayan Kadr Sûresi’ni sonuna kadar okudu. Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem ve Ashâb-ı Kirâm buna çok sevindiler.
Bu gece dört rekât Kadir Gecesi namazı kılınır:
1’inci rekâtte : 1 Fâtiha-i şerîfe, 3 İnnâ enzelnâhü...,2’nci rekâtte : 1 Fâtiha-i şerîfe, 3 İhlâs-ı şerîf,
3’üncü rekâtte: 1 Fâtiha-i şerîfe, 3 İnnâ enzelnâhü...,4’üncü rekâtte: 1 Fâtiha-i şerîfe, 3 İhlâs-ı şerîf okunur.
Namazdan sonra:
1 defa, “Allâhü ekber, Allâhü ekber, Lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber, Allâhü ekber ve lillâhi’l-hamd.”
100 “Elem neşrah leke...” sûresi,100 “İnnâ enzelnâhü...” sûresi,100 defa da Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem’in, Hazret-i Âişe validemize öğrettiği, “Allâhümme inneke Afüvvün Kerîmün tühıbbü’l-afve fa‘fü annî” duası okunur ve dua edilir.
Mümkünse bir de tesbîh namazı kılmalıdır.İmâm Yâfiî (rah.), sâlihlerden bir zâtın şöyle anlattığını rivâyet etti: Bir sene rüyamda Ramazân-ı şerîfin yirmi altıncı gecesi, melekleri hummalı bir hazırlık içinde gördüm.
Kadir Gecesi’ne sanki düğüne hazırlanır gibi bir gün öncesinden hazırlanıyorlardı. Yirmi yedinci gece olduğunda, meleklerin, semâdan ellerinde nurdan tabaklar olduğu hâlde indiklerini gördüm. Bu tabaklar, Kadir Gecesi’ni ihyâ edenlerin hediyeleri idi.
Yirmi sekizinci gece olunca, bu geceyi sanki üzgün bir sûrette gördüm, “Kadir Gecesi’nin elbette riâyet olunacak bir hakkı vardır. Amma benim de riâyet olunacak bir hakkım yok mudur?” diyordu.
Yani Kadir Gecesi’nin bir nevi komşusu olmasına rağmen insanların kendisini ihyâ etmemelerine üzülmüş olmalıdır. Çünkü bir komşuya ikram olunan şeyden diğer komşuya da ikram olunması, komşuluk hakkındandır. Allâhü Teâlâ, en iyisini bilendir.
12.04.2023//KIRIKKALE
HİDAYET DOĞAN OSMANOĞLU
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.