- 190 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
DERİNİ YÜZECEĞİM
Sabah okula vardım. Sıra olup sınıflara girdik. Celal Abimiz sobayı yakmıştı. Sınıf fırın gibiydi. Duvarda tarih devirleri asılıydı. Sınıf kalabalık sayılmazdı. Sosyalci hocamız hiç ayık gezmezdi. Hep zil zurna sorhoştu. Çok sert davranırdı. Beden dersine giriyordu. Bahçede sıra yapıyor ,rahat hazırol çekiyor, sağa dön sola dön yaptırıyor... kendince bizi spora hazırlıyordu. Nerden çıktı geldiyse sarışın afet ingilizce hocası peydah oldu. Bizim sosyalci seğirtip koştu yanına. Sarıldı ,sarıldı. Göğüslerine dokundu vıcık vıcık. Derken Celal Abi’miz zili çaldı. Hurra dağıldık sağa sola. Kızıloluk’tan gelen çocuklar vardı. Kendi aralarında Güzelbeyli’de iki çocuk kaybolmuş. Bulunmamış , Hacepoluğu’nda kurt mu yemiş, neymiş diye laf ediyorlardı. Çocuklar kimin nesiydi. Tam olarak bilinmiyordu. Okul paydos oldu. Akifiye Mezergediği’ne geldik. Parmaksız köyünden Gürkan’la kapıştık. Kimse karışmıyordu. Gürkan’la teğ geliyorduk. Ceketimi, kravatımı çıkardım. Gürkan’ı galdırıp yere vurdum. Güreş mi yapıyorduk kavga mı yapıyorduk belli değildi. Dere kenarından bahçelerin içinden etrafıma bakınarak gidiyordum. Kavak kökünde bir top göbelek buldum. Çantama koydum. Kokusu güzeldi. Ertesi gün Celal Abi’ye gösterdim. Bu zehirli göbelek ,ölmek mi istiyorsun diye bana kızdı. Bunu bana ver ,dedi. Ben de verdim. Afiiyetle gavurup bir güzel mideye indirdi tebessüm ederek. Akşam olması yakındı. Koyunlar İnce Saraç’ta yayılıyordu. Nereye gittii derken etrafı dolaşayım dedim. Yıllar önce tıraşlama olmuştu. Demirçik, eğrelti ,balamıt ışgınlamıştı. Dal ,yaprak, ot üst üsteydi. Kepirlerde andız ağaçları çoktu. Yaz yaklaşırken üçgül, boyan her yeri kaplamıştı. Koyunları bulmak zordu. Zili de yoktu. Üzerine denk gelirsen şanslısın demektir. Yoncalık’ın kepirine çıktım. Etrafı gözlüyorum. Yoldan arabalar geçiyordu. Gamiyon gornası vili vili diye bağırıyordu. Garasuyun şarıltısı kulakların pasını alıyordu. Derenin kenarında Akgala Hacı ile Gücük Mustafa goyu lafa dalmıştı. Develi Tarla tarafından bir kaç kişi geçekten suyun bu tarafına geçti. Beş kişiydi. İngiliz Kemal, Recep, Gısacık Kemal...Gücük Mustafa’ya saldırdılar. Onlar taş atıyorlar ,Gücük Mustafa yokuş yukarı kaçıyor, dönüp daşla karşılık veriyordu. Ben kepirdeki andızın arkasından izliyordum. Hacı’ya dokunmadılar. Gücük Mustafa’yı yakaladılar. Orada bulunan ardıç dingiliyle vura vura gabarttılar. Kafa göz yardılar. İngiliz Kemal ben bunu yüzeceğim ,dedi. Cebindki bıçağı çıkardı. Ayak topuğundan baldırına doğru bıçakla yardı. Her taraf kana boyandı. Adamcağız bağırıyordu. Adam öldürüyorlar, Allah için şahit olun diye goyağı yankılandırıyordu. Kaçıp gittiler. Ali geldi, Gücük Mustafa’nın karısı Güllü, oğlu Kemal, Fatih, Hayri, Baki, Anşa dezzem geldiler. Koluna girip evine götürdüler. Evi Yanık Mustafa’nın kan kaybından dolayı ayakta duracak mecali yoktu. Bekmezle erinik yağı tavada kaynatıp yakı yaptılar. Biraz soğunca içirdiler. Adamın durumu çok kötüydü. Doktora götürdüler. Hökümete habar verdiler.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.