İnsanın çocuğu ile övünmesi kendisiyle övünmesi demektir. somerset maugham
İlkay Coşkun
İlkay Coşkun

Güzel Uyu

Yorum

Güzel Uyu

1

Yorum

1

Beğeni

0,0

Puan

312

Okunma

Güzel Uyu

Güzel Uyu

“Güzel Uyu” Üzerine Değiniler

“Güzel Uyu” öykü kitabı, Yazar Zeynep Kasap’ın “Mut” isimli şiir kitabından sonrası, ilk öykü kitabı. Eylül 2020’de Hayal Yayınları aracılığıyla okurlarıyla buluşturulmuş. On beş öykünün yer aldığı kitap, seksen sayfa hacmindedir. Kitap da yer alan öykü isimleri şu şekildedir. “Ulu Ağaç, Fesleğen, Taş Köprü, Derin, Güzel Uyu, Palto, Kurban, Kapı, Mutfak, Kırılacak Eşya, Bacak Hasan, Lütfen Boşlukları Doldurunuz, Her Şey Bitti, Uçuş İzni ve Günlerden Pazar”

Öyküler, gündelik yaşantılardan alıntılanmış hissini uyandırıyor. Her karakterin ayrı ayrı bir giriftliği olsa da daha çok başkahraman istikametinde yol alıyor öyküler. Aile ve ölüm olgusunu başat bir tema olarak gördüğümü söyleyebilirim. Öykü anlatıcısı bazen dış sestir bazen de öykünün başkahramanıdır. Öykü başkahramanlarını daha çok konuşturur yazar. Bir nevi içsel yolculuklara çıkarır. Kişilik tahlilleri ile psikanaliz hallerine yolculuk yapılır. Kimi öykülerde tekrarlarla, hem vurgu sağlanmaya çalışılmakta hem de o tekrar üzerinden okurun öyküye odaklanması amaçlanmaktadır. Aile teması, anne, kardeş, mahalle, ölüm olgusu, mezarlık, hastane, muska, büyü şeklinde devam eder konular… Hayal ve hatıralardan inşa olmuş hayatlara hüzün, acı ve karabasanlar musallat oluyor maalesef. Kıvamında bir hüzün tabi ki bunlar, karamsar değiller. Evlerde ki mutluluk ve sevinç kırıntılarıyla beraber, huzursuzluklar, yürek sızıları, özlemler, karşılıksız sevdalar ve daha neler neler...

Öykülerde, hayatın içinden, bizden diyebileceğimiz karakterler yer almakta. “Güler, Nilgün, Samet, Modalı Naime, Ayşe, Mehmet, Zehra, Mustafa, Elif, Derin, Nevin, Murat, Halime, Ali Rıza, Süleyman, Naciye, Nükhet, Feriha, Bora, Cin Ahmet, Bacak Hasan, Gülşen, Fehmi Bey, Hikmet, Semra Hanım, Hayriye Hanım, Dilek Hanım” gibi birçok ismi sıralayabilirim. Bunlarla birlikte, Didem Madak, Ahmet Haşim, Susanna Tamaro gibi alıntılama yapılan veya göndermelerde bulunulan isimleri de görmek mümkün. Öyküleri okuyan okurun merak duygusu genelde tazedir. Şöyle ki öykülerin tamamına yakını en heyecanlı taraflarında bırakılır. Başka bir ifadeyle öykülerde parçalı resimler, görüntüler görüyoruz. Çoğu öykü de tam bir resmi göremiyoruz. Öykü başkarakterleri çocuk, yetişkin, yaşlı, erkek veya kadın olabilmektedir.

Okurun merak duygusunu törpülemeden, birkaç öyküye kısa kısa değinmek istiyorum izninizle. “Günlerden Pazar” öyküsünde orta yaşta Dilek Hanım’ın, genç bir pazarcıya gönül vermesi ve bu pazarcıdan trajikomik bir karşılık alması…” “Kapı” öyküsün de Nükhet’in yatsı namazından sonra cami de kilitli kalması ve caminin genç imamı vasıtasıyla camiden çıkma serüveni anlatılmaktadır. Ayrıca bu öykü de Nükhet’in pencereden çıkmaya çalışması ve pencerelerin demirli olması üzerine şöyle bir mesel anlatılır. “Osmanlılarda cami pencerelerindeki demirler “Allah’ım sen beni Kuran ve Sünnetten ayırma. Ayağımı Kuran ve Sünnette sabit kıl” demekmiş. Demirlerin dikey olanları Kuran’ı, yatay olanları ise sünneti sembolize etmekteymiş” (sayfa 38)

Beni çok etkileyen, öykülerde yer alan bazı kısa bölümleri paylaşmak istiyorum; “Bazı kadınlar acısını sızdırmaz hiçbir yerinden” (sayfa 13), “Ruhları tekrar umuttan yana çeviremezsen yandık demektir” (sayfa 13), “Ölememektir çaresizlik” (sayfa 13), “Dünyada bir çıkıntı gibi durmak…” (sayfa 30), İnsan korkunca önce çocukluğunu hatırlar” (sayfa 41), “İçindeki boşluğu ölümle doldurdu” (sayfa 65), “Ölüm girdi mi bir eve, gece de hep sessiz gündüz de” (sayfa 71), “Güvenli gülüşler olsun isterim gözlerimde, yüzümde, yüreğimde…” (sayfa 75) Mazi anlatımlarıyla beraber, kimi karakterler üzerinden; dede ve büyükanne nasihatlerine, ibretlik sözlerine de yer verilmektedir. Bunlara da bir örnek verecek olursam; “Sen, yaradana yeterli zamanı ayırmazsan, o da sana ayırmaz” (sayfa 37)

Öykülerde geçen ‘berjer’ gibi kimi kelimelerden, günümüzün öyküleri olduğunu anlayabiliyoruz. İzmir, İstanbul, ev, köy, mahalle ve sokağın; öykülere mekânlık yaptığını söyleyebiliriz. Öykülerde geçen, ‘tente’ kelimesinin, yağmurdan, güneşten korunmak için yapılmış bir örtü olduğunu, kırsal kesimde kısa boylulara lakap olarak ‘bacak’ denmesini ve ’tezek’e ‘tersi’ dendiğini öğreniyoruz. Halk ve sokak ağzı da öykülerde yer yer görülmektedir. “Geçimsiz nemrut, güzellikle avrat olunmaz, soyunu sopunu…, herifin it olsun, getirdiği et olsun, …. Git ulan nereye gidersen, yine seni keklemişler, ziftin pekini ye, ….yerim senin oğlum, hasretinden acısından saydırıyordu gelmişine geçmişine, manyak karı” gibi ifadelerle örneklendirebilirim.

Bu öykülerde daha çok anaerkil ve ataerkil kültürün yansımalarını görmekteyiz. İnsan ne kadar değişime uğramışta olsa, yine de asli yüzünü hep yanında taşıyacaktır. Her ne kadar çalışmamız, çabalamamız, şansımız oranında yol alsak da bir taraftan da bahşolunan, kader ve tevafuk hayatlarımızı da yaşarız. Bahşolunan hayatlarımızın da kahramanlarıyızdır. Hayali, özlemleri, umudu taşıdığımız kadar, üşümeleri, acıları ve ölümleri de yaşarız. Hayata dair itirazlarımızın yanında şükrümüzü de taşırız ve barındırırız. Bu meyanda her yaşanmışlık derin izleri ve acıları da taşır. Sonuçta ölümlü bir hayatı ve bağrı yanık bir dünyada yaşıyoruz. Bu da bize gösteriyor ki hiçbir dünya telaşına kapılmamak gerekiyor.

Safiyane samimi bir bakışla yüzü insana dönük, sokaktaki, hanedeki ve ailedeki kendi hallince yaşayan insanı okuyan bir gözle süzüp yazıya döker yazar. Hayatlar hep çekidüzende ve yeknesak değildir elbette. Yazar gibi, rutin dünyaların dışındaki sokakları da görmek gerekiyor. Sokaklar, kam alıp sırrına mazhar olmuşlarla doludur. Görene bir adım mesabesinde ne hayatlar yaşanmakta... Böylelikle daha çok hüzünler taşınır öykülere. Ailede, çevrede, sokakta sorunlarıyla, güçlükleriyle ve güzellikleriyle yaşayan sımsıocak kişilikler bunlar. Namazlısı da, harabat ehli de eyyamcısı da hep bizim insanımız, bizim mahallemizin müdavimleri değil mi? Her şeye rağmen öykü kahramanları güzelliklerle hizalanmaktadırlar. Sonuçta insan hikâyeleriyle yazılı sokaklar da bir kütüphanedir. İyi okumalar.

İlkay Coşkun
11.04.2023

Edebiyat Gazetesi
Ekim 2023, 9. sayı

Paylaş:
1 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Güzel uyu Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Güzel uyu yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Güzel Uyu yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Etkili Yorum
Ahmet Zeytinci
Ahmet Zeytinci, @ahmetzeytinci
12.4.2023 19:11:47
Bu tanıtımlar yazana da okuyana da ne büyük faydalar sağlıyor ellerinize, yüreğinize sağlık İlkay Bey...
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL