- 317 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Efyâr'a
Beyaza bürünmüş, kah erimiş dağdan dağa sürülmüş, yetmemiş bir daha bir daha derken tohumlar saçılmış cemre sonrası.Her cemre bir umuttur.Her umut bir cemre doğurur.O cemre sensin efyâr.
Kurumuş gönül vahama can suyum ol.Serabım değil ser ab’ım ol.
Yeni doğmuş ceylan yavrusu gibiyim.Bir sağa bir sola yalpalıyorum.Ayakkarıma can gözlerime fer ol!
Fermanım ol!
Tokmak tokmak ahaliye duyur.
Doyur beni kana kana içeyim.İçtikçe kendime geleyim.Çünkü sen geldiğim kendimsin.
Yollar, yıllara mugayir değişmez.Gönül istikametinde olmayan ayaklara göre değişir.Herkes aynı yolda aynı istikamete gidemez.
Rehberim,mihmandarım ol!
Göstermezse yol utansın.
Muktedir olayım mağlup çıktığım bu yolda.Köz köz olmuş dimağım itfasına ersin, kansın gündüze inat gece gece... Özgür olmalı insan, özgürlüğü özgür bırakacak kadar.
Küskün gönüller keskin olurmuş.
İnşirahım ol!
Yedi bölge yedi iklim gölgem ol.Yediler,kırklar yoldaşın olsun.Hercai bulutlar gökyüzünde salınsın.Mavilik bize kalsın.
Duy beni gömesen de, görmeden sevmek Muhammedi Nur’un yoludur.Nur’una kardeş olmaktır aşk. O dediyse doğrudur ,diyebilmek sadıkane.Güvenmek sonuna kadar.Sevmek inanmaktır. Aşk yolunda çile çekmektir.Çile maşuka aşkın hediyesidir.
Girdigin yere selam ile edep ile girmelisin.
Çünkü, o yer sahibinin mahremidir.Selam ise bir türlü izin belgesidir. Onun için
" Selam" Muhammedi bir terbiyenin yansımasıdır. O da Rabbinden Resulüne bir hediyedir. Ta ki o saadet günlerinden bizlere kadar gelen.Dergahtan,bergahtan ve her türlü meclisten içeri girmek isteyen edep ile girmelidir. Nefsi,ruhu ve akl temiz olmalısın o yerden girerken..Onun için tasavvuf dünyamızın ileri gelenleri dergahlarının kapı girişine ;
" Edep ya hu" yazarlardı.Neden ?
O kapı evvel gönül kapısıdır.O gönül ki Yaratanın kuluna kıldığı tertemiz mekandır.Oraya edepsiz giremez ve gezemezsiniz. O yer, sahibi gibi tertemiz bir mekandır.Orası öyle temizdir ki, temizlik bile o kapıda kirli kalır.Orayı kirletenler yok mudur? Elbette ki vardır.Orayı ilk iblis kirletti.Sonra onun avaneleri kirletmeye devam ediyor ve edecekler.
Gönül denen yer; âşık ve maşukun vuslat yeridir.Ve orada bir doğum gerçekleşir ona da " Aşk" derler. Leyla ile Mecnun, Yusuf ile Züleyha, Aslı ile Kerem hep bu yolun yolcularıydı.O mekanda hep aşk doğmuştur.O doğumun sesleri ta ki bu güne kadar kulağımıza çalınmıştır.
Bir gönüle girmek isteyen gönül sahibinin kapısını çaldığında "Buyur" denilip içeri kabul edilmişse , maşuk o buyura layık olmalıdır.Artık oradan başka her önüne gelen gönüle girip çıkmak gibi bir lüksü yoktur. Yapar ise buna ; "ayran gönüllülük " denir. Ve hiç bir mecrada da asla yeri yoktur.Ona gazap her an gelebilir.
Çünkü ,"mazlum un ahı indirir şahı" sözünün direkt muhatabı olur.
"Sadakat" gönül evinin direğidir.O direği yıkan Allah’ın emrini ve evini yıkmış olur.
Selim Adım
ERzurum
YORUMLAR
Ne güzel hasletlerimiz var. Eğer ki hakkını verebiliyorsak. Gönül diye bir kelimenin başka dillerde karşılığı bile yokken biz kıymetini bilelim keşke... Hayırlı ramazanlar Selim Hocam...