- 226 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Kaçış Rampası
“Kaçış Rampası” Üzerine Değiniler
"Kaçış Rampası" Şair Oya Gündüz Aksu’nun, Nisan 2019’da Aydilisanat Yayınları aracılığıyla okurlarıyla buluşturduğu şiir kitabı. Yüz sayfa hacmindeki kitapta doksan şiir yer almaktadır. Serbest tarzdaki şiirlerde ahenk, ses uyumu ile beraber, kıvamında imgelerle bezeli, sesli şiirleri keyif alarak okudum. Kısa ve orta uzunlukta olan çarpıcı şiirler diyebilirim. Şiirler kolaylıkla anlaşılmakta, muğlâk değiller yani. Eklentisi olmayan, su misali akıcı bir formda kaleme alınmış güzel şiirler.
Kitapta ilk dikkatimi çeken şeyler; şair, kitapta biyografisine yer vermemiş olması, "Kaçış Rampası" kitap isminin, kitap da yer alan aynı isimde bir şiirden mülhem verilmiş olması ve ayrıca şair, kitabını babasına atfetmiş olasını söyleyebilirim. Şair, kitabını babasına atfetmesinin yanında, “Elzem’e, Afşar Timuçin’e, Arzu’ya ve İhsan Baran’a” gibi kimi isimlere, şiirlerini atfedildiğini görmekteyiz.
Şairin, şiir dilini kavrayabilmemiz için, "Yanık Kokusu" ismindeki ilk şiirine bir göz atalım. Ayrıca bu kısa şiir, kitap arka kapağında da kullanılmıştır. "mektuplar yok artık/ şiirler yollayacağım sana/ ucu yanık" Bu girizgâh şiiriyle bir nevi, yazılan şiirlerin yazılış amacı ve istikameti belirlenmiş gözüküyor olmalı.
Bu kitap için, şairin yazınsal sofrasında, tabiatın ve evin diyalektiğini, şiirlerine mecz ettiğini söyleyebiliriz. Başat olarak, bu tema ve bu içerik, şiirlerde daha çok işlenmektedir. Bu konuyu biraz daha açacak olursam; "toprak, güneş, bulut, çiçek, ağaç, orman, çam, kozalak, kuş, gül, diken," gibi isimlerin bolca şiirlerde kullandığını görmekteyiz. Tabiat ve çevre isimlendirmelerinin olduğu bu şiirler pastoral değildir. Yani pastoral şiirlerde olan, gönüllere menevişli hazlar düşüren şiirlerden değil bunlar. Bu isimlendirmelere imgesel ve simgesel farklı farklı anlamlar yüklenebilir. "Kanlı Güzelleme" şiirinde "çiçek" şu şekilde işlenir mesela. "kalelerin duvarlarını/ arşa çıkarsan da/ çiçekler zamanı güzeller yine/ taşların arasında// yazık ki zulüm/ en ağır yaran/ ne dün/ ne de bugün/ kurumuyor ellerindeki kan// çiçekleri güzellerken/ avucunun toprağında/ zulüm/ sana hiç yakışmıyor be gülüm" (sayfa 18) Tamamını yazdığım bu şiirde, şairin poetikasının izleri görülecektir.
Şiirlerde geçen, ev bölümleri ve objeleri olarak "somya, perde, dolap, eski albümler, avize, kanepe, kapı, merdiven, koyu kahve koltuklar, ayna, paspas" gibi birçok nesneyi sıralayabilirim. Bununla birlikte "çocuk, baba, anne, dünya, ilkbahar, sonbahar ve kış" olarak tamamlayıcı ve bütünleyici diğer tematik adları sıralayabilirim. Şair, kimi şiirlerde bazı deyimlerimizi ve bilindik söz gruplarını, şiirlerine mecz ettiğini de söyleyebiliriz. Ez cümle; "çarşambayı sel alır/ el alır gülüşleri/ eskitir günlerim", "çemberimde gül oya/ gülmedim doya doya", "yerli yerinde durmak", "pabuç bırakmak", "akla mukayyet olmak" gibi şiirlerde kullanılan bilindik bu söz kalıpları, çağrışımı kuvvetlendirici ve sesi artırıcı bir etki yapmaktadır.
Şair, bazı şiirlerinde kelimelerle oynayarak, kelimeler üzerinden farklı çağrışımlara ulaşmaya çalışır. "dünya uçsuz bucaksız in yeşil", "yaşıyorum un rengi", "ölümü-m buradan olacak", "oyalı-oyalanma" gibi örneklerde şair, farklı çağrışımlara ulaşmaya çalışmaktadır. "Sarol, terapötik, aferez, cilavuz, rölanti, enikonu" gibi az sayıda da olsa az kullanımda olan farklı kelimelerle de karşılaşıyoruz. Mesela, ’sarol’ daha çok Doğu Karadeniz bölgemizde adlandırılan bir cins erik çeşididir. Bunlar gibi az kullanımda olan kelimeler için, Ali Nihad Tarlan’ın tavsiyesine uyup Kâmûs-i Türkî’ye bakıyoruz, lügatte kahramanlık yapmıyoruz yani.
Şair, şiirlerinde ses tekrarlarına, yinelemelere ve vurgulara bolca yer verdiğini görmekteyiz. "kımıl kımıl”, “koşa koşa”, “bile bile”, “diri diri”, “kim kim bunlar”, yoksa/yoksa döne döne”, “kıvrıla kıvrıla”, “insanlık öldü/ insanlık öldü”, “her yerde/ gül ölüleri/ gül ölüleri", "onca kırılgan/ onca savaşçı/ onca yaşlı kelimeler" Bu örnekleri daha da artırabiliriz. Şimdilik bunlarla kifayet edelim. Bunlar gibi, şiirlerinde bu tekrarları defalarca uygulamaktadır şair. Bu hassa, şiirlerin geneline sirayet ettiğini söyleyebilirim. Bu tekrarlar, yinelemeler hem okuru şiirlere, kitaba odaklıyor hem de şiirlerin sesini artırmaktadır.
Şiirler vasıtasıyla, şairin tabiata, insana ve dünyaya bakış açısını da gözlemliyoruz. Tespitler, tasvirler ve tanımlamalar şeklinde karşımıza çıkan bazı şiir bölümlerine bir göz atalım. Mesela, tohum, şairim mülahazasında şu şekilde tasvir edilir. "toprağın kasıklarında/ ince bir sızıdır tohum/ filizlenir kara kışın rahminde" (sayfa 11) Ölüm şu şekil tasvir edilir. "soğudukça/ pıhtının kırmızıyı/ ele geçirmesiydi ölüm" (sayfa 72) Başka bir cihete tasvirlerini renkler üzerinden şöyle yapmaktadır. Şaire göre, soğuğun rengi beyaz, kırmızı renk zulüm. Sızı, sarıdır. Gülümsemenin rengi pembedir. Ölüm siyahtır.
En çok beğendiğim bir kaç tane de olsa mısraı, şiir bölümünü paylaşmak istiyorum; "bugün de saçımı çekerek uyandırdı sabah" (13), "zamanın bileziği/ uymuyor bileklerime" (sayfa 14), "rüzgâr yolluyorum yılkıların yelelerine" (sayfa 55)
Kitaptaki okuduğum şiirlerin tamamı ses, anlam ve söyleyiş bütünlüğüne sahip olduğunu söyleyebilirim. Gizil ve muğlâk bir durum sezinlemedim. Şiirler, gayet sarihtir, tevil içermez. Özgün’lük ve öznel’lik taşımaktadırlar. Şiirlerde yer alan imgeler kıvamındadır. Bütün şiirler okuma ritmi taşımaktadır. Buna mukabil, şairin şiirlerinin biçemi, tınısı, rengi ve tavrı oturmuştur. Tavsiye ederim. İyi okumalar.
İlkay Coşkun
07.04.2023