- 306 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
YORGUN BİR ŞİİR OLDUĞUM AŞİKAR...
Düşlerimin tekeri kırık ve sarnıcı da kayıp isyanlarımın…
Tek d/okunuşunla gidebilirim hem de defalarca gitmedim mi en çok da kendimden…
Uyruğum yoktur benim ve müzmin sevdaların kızıyım ve de kadın neslinin en yorgun savaşçısı bir kız çocuğu hüviyetidir ruhuma ve yüreğime en yaraşan.
İpsiz sapsız sevgi izlekleri gördüm ben ömrümün her evresinde ve geç kalmışlığımla kendime hep de imkânsız aşkların cübbesini giydim üstüme…
Bildiğin aşklardan değildir üstelik her biri.
Beti benzi atan şafağın da gözünü sakındığı bir gün doğumuyum ben ezelden doğan ve ölen aralıksız gazel okuyanlardan arda kalan üç beş araklanmış sözcük değildir de ırkım ve hemcinslerimin de yüz karasıyım ne de olsa şeceremde saklı benim sırlarım ve surlara serdiğim serlerim.
Donanımlı bir hüznüm ben.
Donanımlı bir âşık bir o kadar aşka sadık.
Atıl yüreklere b/akıyorum da bir de kadınına arka çıkan erkek izleklerine: gel de sevmeyim mi kendimi?
Dur durak bilmeden duygularımın hızına eşlik eden bir kalemim var bir de müzmin sevdam ve müptelası olduğum hüzün.
Bir sarkıtsam eğer damlayan…
Bir dikitsem diklendiğim haksızlığa ve namussuzluğa:
Kadın-erkek fark etmez ne varmış ki dişil sevgilerde ne de olsa sevgidir tek dişi kalmış canavar ve döktüğüm dişlerimle döktüğüm dil ile duvarlar diktim ben mabedimin etrafına ve etraflıca yaşarım gezinirim de nasıl ki bir keşişim çağdan soyutlanmış nasıl ki bir dervişim zikrine ve fikrine sadık.
Düşlerin hegemonyası ve de gerçeklerin dilaltı varlığı.
Bense diskalifiye edildiğim hayatın hangi rotasında saklı isem ve de dümeni kırıp yanaştığım limanlar bir o kadar yaktığım gemiler…
Tek yakardığımsa malum.
Uğruna yandığım da.
Ruhun atıkları cehennem ateşinde yanarken.
Hüsransa aşk ile cennette filizlenirken.
Bin yaşında bir çocuğum.
Kerevite çıkamadığım.
Hulasası duyguların hünkârıma koştuğum.
Yandığım kadar yaktığım ve yakardığım.
Yalnızlığımın külliyesinde top koşturuyorum ve illa ki topun da ağzına konuyorum bildiğin toplardan değil ne de Ramazan davulcusu geliyor kapıma bense coşkumla ve inancımla koşuyorum Rabbime.
Aklım almıyor insanların gizili nüktelerini ve hiciv başlığında yazılan onca nefret ve kinaye dolu şiir.
Yorgun bir şiir olduğum da aşikâr ve de sevdalı bir şair yine de…
Yine de sorgulanıyor şair kimliğim ve nüktemle nokta atışı yapıp seviyorum işte…
Hızımı alamadığımda yazıyorum.
Yazmadığımda ölüyorum.
Öldüğümde oyuyorum içimi.
Oylumu sözcükler ve oyası imgelerin ne de olsa kalemim ve yazdıklarım benim göz bebeğim.
Bir de gözümden düşenler.
Bir de gözünden düştüklerim.
İyi de ben ne topum ne de kuyuya atılan taş üstelik kuyuya o taşı da ben attım ve işte taşlıyorum kendimi derken cihan devreye girip ruhum taçlanıyor ve ben bir ömür kaç bin öğün aç kalmışsam bardak bardak su içip boğuluyorum.
Hüviyetim bir de engellenmiş hürriyetim ve de artık hangi aklı evvel ise bana engel koyan.
Bense bir çengele asılıyım ve de firardayım.
Fedaisi olduğum sözcüklerin şiarında bir güfteyim ve sözcüklerin nazarında ışıyor yüreği gözlerim de.
Gözümden akan yaşa tek tanıksa yüce Rabbim bir de annem.
Ve işte yüreğimin yağları eriyor ve kalem tutan elimle bir de elimden tutan Rabbimle…
Yanaştığım en ılıman ve güvenilir liman iken…
İhya edilesi yüreğimde ise seni hala saklı tutarken…
İhmal edilmiş ve de ikmali yapılmış bir mal gibi bir de idame ettiğim hayat gibi…
Hoyrat rüzgârın içimi üşüttüğü zemherilerle boy ölçüşen sıcak yüreğim gibi…
Her ne olursa olsun iki cihanda da aziz ol, azizim ne de olsa hakkın büyüktür bende elbet büyükten büyük iken yüce Huda…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.