İSLAMİYET ÖNCESİ VE BU GÜN
İSLAMİYET ÖNCESİ VE BU GÜN
İslamiyet öncesi Mekke şehri ve Kâbe etrafında Araplar arasında yaşayan halk putperestlik ve Hz. İbrahim itikadı olan İsmail ile yaygınlaşan Haniflik inancı insanlar arasında azınlık olarak vardı. Haniflik tek bir gücün yaratıcının olduğunu kabullenen bir inançtı. Bunun yanında Resul Musa şeriatı ve İsa şeriatı yolun da iman edenlerde vardı. Yani Yahudiler ve Hıristiyanlar da burada varlardı.
İlkel inançta olanlarda yaşıyorlardı. Yıldızlara tapanlar, kendi yaptıkları put denilen çeşitli görünürdeki objelere iman edip tapınanlarda çoktu. Gerçek manada Yahudiler ve Hıristiyanlar dışında din inancı yoktu. Kozmopolit inançların her çeşidi vardı denilebilir. Doğru dürüst bir toplum yönetimi de tesis edilmemişti. Şehir devletçiliği gibi yaşam sürüyordu. Bu yüzden ahlaki değerler çökmüştü. Vicdanlar körelmiş insanlıklarını unutmuşlardı.
Kölelik insan alıp satmalar revaçta ticaretti. Tecavüzler, zina olayları, küçük kız çocuklarının tefecilere pazarlama, kadınların insan yerine konulmaması, gerçek yaratıcının tanınıp bilinmemesi, biat ettirilen cahil fakir toplum sefalet içinde yaşıyordu. Dinler tarihini incelediğimiz zaman Allah’ın böyle bozulan yolunu şaşıran insanlık değerlerinden uzaklaşan toplumlara öğüt verici emirlerini iletmek ve yaşamlarını ahlaki değerler üzerine oturtmak için aralarından görevli resuller görevlendirmiş.
İşte o zamanlar da Arabistan da ve çevresinde insanlığından uzaklaşmış, ahlaken çökmüş ilkellik içinde boğuşan bir güruh yaşıyordu. Siyasi otorite zalimdi. Otoritesini zulmetme üzerine kurmuştu. Köleleştirilen halk ve köleleri olanlar bunlara zulmediyordu. İnsanlık değerleri ile bağdaşmayan gayri ahlaki bir çalıştırma vardı.
O zaman ki durumu üç ana başlıkta değerlendirmek gerçekçi olur kanaatindeyim.
1-siyasi ve idari otoriteyi elinde tutanlar. Söz de elit tabaka.
2-her türlü ilkel ve ilkel olmayan inanç ileri gelen zevatın dinsel zulmü.
3-Kâbe ve etrafında kümelenip çöreklenmiş olan zengin tefecilik yapan sömürücü kodamanlar.
Bu üç guruptaki zevatta yer alanlar halk üzerinde kendi çıkarları ve sömürüleri lehinde halka zulmediyor soyuyorlar ve kullanıyorlardı. Şu tefecilik erbabı kişiler borç verdikleri paralarını alamadıkları zaman borçluların çocuk yaştaki kızları ellerinden alıyorlar ve odalık olarak zina yapıyorlardı. İşte çaresiz olan insanlar bu tefecilerin ellerine düşmemesi için kız doğan çocuklarını diri diri gömmeye başlamışlar. Çünkü faiz zulmüyle halk sömürülüyordu.
Din adamı olduğunu söyleyen soytarılar ise halkı aldatıyorlardı. Cahil bırakılmış halk bilgisi olduğundan istifade ederek yalanlarla onlarda sömürü düzeni kurmuşlardı. Günah işleyenlerin günahlarını sözde maddi çıkar karşılığında kaldırıyorlardı. Kendi özgür iradelerini kullanmaktan biçare düşmüş insanlar üstünlere biat ediyor onlar ne derse öyle hareket ediyorlardı.
Kısaca şöyle demek gerekir. Halk yığınları zamanın insanları olmaktan ziya de zamane insanları haline dönüşmüşlerdi. Tükenmişlik zaafı irade zayıflığı başkalarına bilakayt itaat etme alışkanlığı zamane insanlığına dönüştürmüştü. Cehalet batağına düşürülmüş biçare durum da ki halk din adamı denen yobazların körü körüne hizmeti görürü duruma getirilmişlerdi. Ortalıkta gerçek manada bir din de aslında yoktu. Kendi elleri ile yaptıkları yarattıkları put dediğimiz objelere secde edip tapınıyorlar onlardan medet umuyorlardı. Bu günkü anlayışla söylemek gerekirse müşriklere biat edip kölelik yapıyorlardı. Ahret inancı genel manada inanç dışıydı.
Hz. Muhammed öncesi yani resul olmadan önce Arabistan bu halde bir ülkeydi. Bu şekilde ahlaki çöküntüye uğrayan toplumlar Allah tarafından resuller görevlendirildiği ve toplumun ahlaken eğitilmesini sağlamayı istediğini biliyoruz. Allah’ın bir kulu olarak Muhammed de bunun için kendi toplumuna resul olarak vahiyler almaya başlamıştır. İnsanlara bunları anlatarak toplumu insani değerler etik kurallar içinde yaşamalarını sağlamaya çalışmış. Özgürlükçü devrimci bir devlet yapılanmasına geçmiştir. Tabi bu kolay olmadı. Destekleyenler olduğu gibi karşı çıkanlar kin besleyenlerde oldu. Öyle ki hayatına kıymaya bile çalıştılar
Her fani gibi Hz. Muhammed de vadesi yetti ve bu dünyadan göçüp gitti. Cenazesinde örnek kişiliği ve resul oluşuna rağmen defin işleri bile yapılmadan koltuk kavgaları başladı. Ömer ile Ebu Bekir arasında bunlar sürerken Hz. Muhammed sadece on altı kişinin bulunduğu ve Kardeşi oğlu aynı zamanda damadı olan Ali’nin imamlığı ile cenazesi kaldırıldı. Ömer ne Ebu Bekir bile cenazesinde yoktu. Hz. Ali’ye yaptıkları rezillikler anlatılmakla bitmez.
Günümüze gelindiğinde Muhammed’in bıraktığı Müslüman toplumlarda hemen ayrışmalar başladı. İslam dini ile iğlisi olmayan uydurma ilkel din anlayışı, peygambere atfedilen uydurma hadisler, sarıklı cüppeli, şalvarlı, sakallı din cahili mollalar türemeye başladı. Din inanç ve iman esası olmaktan çıkarılarak rant, çıkar ve gelir kapısı yapılarak ticaret metası oldu. Etrafında okumayan, sorgulamayan gerçekleri bilmeyen Muhammed öncesi cahiliye zamanı toplumu insanları gibilerini mürit yaptılar onları sömürmeye başladılar.
Kâbe’nin etrafında çöreklenmiş kodaman tefecilerin benzerleri maalesef günümüzde fazlasıyla işlerini sürdürür oldular. Din adamı denilen camilerde görevli bazı imamlar, tarikatlara bölünmüş sapkınlar, dini cemaat adı altında halkı sömürücü guruplar günümüzde ortalıkta fink atar oldular. Bütün bunları oy makam ve koltuk uğruna destekleyen siyasiler ve ülkeyi yönetmekle görevli politika sihirbazları da güç ve kuvvet verdiler. Hz. Muhammed’in yaydığı Müslümanlık şeriatı yok edildi. Ortada gerçek bir İslam dini yok denecek kadar terk edildi.
Tüm resuller ve kitapları İslam’ın ise neden kitapların dışına çıkıldı. Musa’nın, İsa’nın ve Muhammed’in şeriatı terke edilip onun bunun peşine takılıp gidiliyor. Sadece Müslümanlar değil kilise papazlar, Havra hahamları ve genel de Cami imamları neden Allah, Kitap ve resulleri terk edip kişilere cemaat önderlerine, tarikat şeyhlerine mezhep imamlarına tapınır hale geldiler. Toplumun da çoğunluğunu bu yola sevk edip uydurulmuş bir din anlayışına biat ettirir oldular.
Emevi hanedanlığından bu güne koskoca İslam dinini beş şarta mahkûm ettiler. Siyasi otoriteler bu yobaz güruhu maddi manevi destek çıkarak şımarttılar. Bilim, fen sosyal yaşamın medeniyetin terk edilerek hurafelere, hikâyelere uydurma resul hadislerine din diye tapınır hale getirdiler. Öyle ki din cahili dindar geçinen dinci bir üst sınıf yarattılar. Siyasi önderlere secde eden dinci yobazların el eteğini öpen şirk batağında bocalayan bir cahil toplum ortaya çıktı.
Dünya da ki ülkelere bir bakın ve düşünün. Dini meta ve ticari çıkar dışında tutan genelde laik olan ülkeyi bilime sarılarak sorunlarını çözmüşler ve çözmeye de devam ediyorlar. Yeni icatlar yeni buluşlar onlar tarafından ortaya konuluyor ve insanlığa hizmet ediyorlar. Hak adalet ve hukuk düzenleri zamana ve çağa göre mümkün olduğunca adil işliyor. Ekonomileri genel de güzel ve düzgün. Halkı çoğunlukla refah içinde Dünya ülkeleri arasında saygınlıkları var.
Bir de elli yedi Müslüman geçinen ülkelere bakın. Halkları sefalet içinde yaşamaya çalışıyor. Bilimden uzak icat buluş topluma hizmet nerdeyse sıfır. Ahlaksızlık diz boyu. Küçük yaştaki erkek kız fark etmez tecavüzler. yüz kızartıcı suçlar zirve yapıyor. Utanmadan sıkılmadan 8-10 yaşlarındaki kız çocuklarının evlendirilebileceği yobaz sözde din adamlarınca fetva verilir oldu. Kadın ikinci sınıf olarak mal gözüyle bakılan bir obje yerine konuluyor. Kadılara karşı işlenen cinayetler armış önlemek için hiçbir faaliyette bulunulmuyor
Devleti yönetenler yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar ile mücadele edip hizmet vereceği yerde bunları kendileri işler haldeler. Devletin kurumları gerçek fonksiyonlarını kaybetmiş siyasi otoritenin kurumları haline getirilmiş. Toplum üzerinde zulüm ve baskı hat safhaya çıkmış özgür basın dışlanır olmuş. Gazeteciler, akademisyenler ve otoriteye muhalif olanlar saçma saban suçlamalar ile uydurma iftiralarla hapishanelerde yıllarca hâkim karşısına çıkarılmadan insanlık onuruna yakışmayan özgürlükleri ellerinden alınıyor. Sesini çıkaran suçlu veya suçsuz fark etmeden haydi kodese.
İşte İslam öncesi Arap yarımadasındaki o gün kü toplumun yaşadığı sosyal ve dini açısı ne ise bu günde o duruma geri düşülmüştür. Hatta o günkü vaziyetinde çok gerisine gelinmiştir. Hz. Muhammed’in getirdiği ilkeler ortada kalmamıştır. Düzen temelden bozulmuştur. Dinin yeniden gerçek rayına oturtulması için de yeni bir peygamber gelmeyeceğine göre işler zor. Ülkenizin bu badireden kurtulması siyasetin ekonominin ve sosyal medeni yaşamın tesisi de yeni bir Atatürk gelmeyeceğine göre bu olumsuz gidişat durumlarında düzelebileceği zor görünüyor.
Durmuş Karabağlı
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.