- 323 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
CELLADIN GÖZYAŞLARI/ Kısım 2 Bölüm – 8 ( SON )
Şoför aracını sağa çekerek, dikiz aynasından arka koltukta oturan müşterisine,
‘’ Beyefendi, sağımızdaki Parlar sokak, burada tek yönlü trafik olduğu için sokağa giremem. Aradığınız adres bu sokakta.’’ Vahit, Hatice Hanıma dönerek,
‘’ Aradığımız adres bu sokakta. Araçtan inelim. Biraz yürüyeceğiz.’’
Şoförü başından savdıktan sonra Sokağa girerek yürümeye başladılar. Uzaktan marketi gören Vahit, kendi kendine söylendi, ‘’ Galiba doğru yoldayız.’’ Yokuş aşağı yürürken bir taraftan da kapı numaralarını okumaya çalışıyordu.
‘’ Galiba burası hanımım, ama bana yazdırdığı numara 11C, burada 11/ 1 C yazıyor Hem burası ev falan değil iş yeri.’’
‘’ Sen doğru yerde olduğumuzdan emin misin?’’
Vahit’in uzattığı kâğıtta yazılı olan adresi okuyan Hatice,
‘’ Yine mi oyuna geldik?’’ derken, bu sırada kapıya çıkan Tarık Ahmet Vahit’e seslendi.
‘’ Vaho, Vaho bu tarafa gelin.’’ Hatice,
‘’ Bize seslenen adam mı arkadaşın?’’
Hatice’nin gösterdiği tarafa bakan Vahit, Atılan birkaç adımdan sonra iki arkadaş karşı karşıya birbirlerini süzüyorlardı. İlk konuşan Vahit oldu,
‘’ Evin kapı numarasını bana yanlış yazdırmışsın. Ev de eve benzese neyse? Ev mi dükkân mı anlayamadım.’’
‘’ Ben yanlış yazdırmadım Vaho, burası 11C senin baktığın kapı numarası öbür binaya ait. 11/1C buyurun içeri geçelim. Yalnız geleceğini sanıyordum?’’
‘’ Yanımdaki Hanımefendi, patronum olur.’’
‘’ Tanıştığımıza memnun oldum efendim. Geleceğinizi önceden bilseydim, etrafı toparlardım. Biraz savruk adamımdır da.’’ Vahit,
‘’ Demek bu çöplüğe kadar düştün?’’
‘’ Düşüren de Allah, çıkaranda Allah.’’
En dipteki odaya kadar yürüdüler Tarık Ahmet, kapıyı açarak içeri girmeleri için kenara çekildi.
‘’ Oturabileceğiniz tek yerim divan buyurun Hatice Hanım.’’
Birden bir tarafına iğne batırılmış gibi dikilen Hatice,
‘’ Tuzağa düştük Vahit, silahını çek. Bu adam benim adımı nereden biliyor?’’
‘’ Neler oluyor anlamadım ama silahımı çektim bile Hanımım.’’
Bu sırada kapının arkasında bulunan Kirli, elinde silahı keyifle ortaya çıktı.
‘’ Silahını koy yerine Vahit. Hatice Hanım yolun sonu size göründü. Arkadaşlar ortaya çıkabilirsiniz.’’
İlk olarak Büşra Amir odaya girdi.
‘’ Beni mutfak tezgâhının altında iki büklüm oturtmanın hesabını sana soracağım Kirli.’’
Bu sırada Büşra Amirin gözü, uzun zamandır peşinde koştuğu Hatice’ye takıldı. Kadın resmen ağlıyordu.
‘’ Ne o yakalanmak çok mu ağrına gitti?’’
‘’ Amirim çok uzun bir yolculuğa çıkıyorum, hoşça kalın.’’
Kadın, bir anda elinde olan silahı şakağına dayadı ve tetiğe bir defa dokundu. Aslında iki defa dokunması, söz konusu bile olamazdı. Önce ayakta bir an sallandı ve boylu boyunca yere uzandı. Yüzüne yerleşen gülümseme ısmarlama ayakkabı gibi yapışmış kalmıştı.
Kirli ve Büşra Amir, Hatice ile ilgilenirken, bir silah sesi daha duyuldu ve Vahit, hanımının yanın-da yerde yatıyordu. Büşra Amir,
‘’ Sen bu olanlardan bir şey anladın mı Kirli?’’
‘’ Amirim lütfen cevabını hiçbir zaman alamayacağımız sorular sormayın bana. Nihayet bu koşuşturma da bitti, rahat bir uyku çekeceğim bu gece.’’
‘’ Sen uyuyabilirsin ama ben sorduğum sorunun cevabını buluncaya kadar bana uyku yok. Söyle çocuklara toplansınlar, Asayişe dönüyoruz.’’
‘’ Ne Asayişi Amirim, saatin kaç olduğunu biliyor musunuz? Hatice, ne olacak?’’
‘’ Onu da ben mi söyleyeceğim? Olay yerini çağır, onlar halletsin.
* * * *
Ertesi gün Asayişe gelir gelmez, Asayiş Şubenin bütün elemanlarını bir araya topladı.
‘’ Arkadaşlar, Dün yaptığımız operasyonla aylardır peşinde koştuğumuz Hatice’yi ölüde olsa ele geçirerek, bu işi de yüzümüzün akıyla sonlandırdık. Ruşen, çiftliğe gidiyorsun. Kızlarımı Asayişe getiriyorsun. Kirli ve İlhan Başkomiserin dışında herkes yarın sabaha kadar izinli. İkiniz odama gelin biraz laflayalım. Kirli bu gün çaylar senden.’’
BİR GÜNSONRA
Siyah mini arabasını Asayişin bahçesinde ayakaltından uzakta bir yere park etti. Arabadan inip kapıları kilitledikten sonra, Binanın kapısına doğru ağır ağır yürümeye başladı. Kapıda kendisine doğru fütursuzca geldiğini gören nöbetçi polis, bir an şaşkınlıkla gözlerini ovuşturdu ve ‘’ olamaz’’ diye düşündü. Yanına gelen kadın,
‘’ Asayiş Şubeye çıkmak istiyorum, kaçıncı katta?’’
‘’ İçerde müracaat var. Oradaki arkadaşa sorarsanız size gerekli bilgiyi verir.
‘’ Anlaşıldı ille rozetimi göreceksin. Bak bakalım şimdi oldu mu?’’
‘’ İkinci kat, soldan ikinci kapı.’’
Kadın, gülümseyerek önünden geçip ana kapıdan içeri girdi merdivenleri tırmanmaya başlayınca, genç polis hemen telefonunu eline alıp, Büşra Amiri aradı.
‘’ Amirim kapı nöbetçisi Cemalettin. Size bir misafir gönderiyorum. Şok geçirmeyin diye önceden haber vermek istedim.’’
‘’ Ne şoku? Ne misafiri? Cemalettin sen benimle dalga mı geçiyorsun?’’
‘’ Sabredin Amirim, biraz sonra göreceksin’’ dedikten sonra telefonu kapattı. Büşra Amir, işini gücünü bırakıp Asayişin kapısına bakmaya başladı. Oldukça meraklanmıştı.
Beklenen bomba Asayişin kapısını açtı ve içeri girdi. Önce etrafına bakındıktan sonra, Büşra Amirin bulunduğu ofise doğru yürümeye başladı.
Büşra Amir, yaşadığı şaşkınlığı üzerinden atamıyordu. Siyahlara bürünmüş bir kadın yanına doğru geliyordu. Kafası allak bullak olmuştu. Başında saçlarını tamamen kapatan siyah bir bone vardı. Üzerinde siyah bir başörtü, ayağında siyah bir kot pantolon bulunuyordu. Üzerinde ise yine siyah bir tişört ve son olarak dizlerine kadar inen siyah yazık bir ferace ( Pardösü ). Sadece eksik olan yüzünde peçesi ellerinde siyah eldivendi. ‘’Acaba burada ne işi var’’ diye düşündü.
Genç kadın, ofise girmeden önce kapıyı iki defa tıklatıp,
‘’ Amirim içeri girebilir miyim?’’ Dedi.
Büşra Amir bütün ciddiyeti ile,
‘’ Buyurun size nasıl yardımcı olabilirim?’’
‘’ Amirim, adım Gizem Akçalık’’ dedikten sonra koltuğunun altındaki dosyayı, masanın üzerine bıraktı ve kaldığı yerden devam etti. ‘’ Konya Asayiş Şubeden tayinim buraya çıktı. Bana ait bilgileri dosyamda bulabilirsiniz.
Dosyaya göz atan Büşra Amir,
‘’ Demek Diyarbakırlısın?’’
‘’ Evet, Amirim ama sadece çocukluğum Diyarbakır da geçti. Daha sonra ailecek Konya ya göçtük. Tahsilimi Konya da yaptım. Daha ilkokuldayken polisliğe ilgi duymaya başladım. Bende amcam gibi sivil polis olacaktım. Sonunda Allah’ın izni ile başardım ve sivil polis oldum.’’
‘’ Konya damı tesettüre girdin?’’
‘’ Evet, Amirim, onunda güzel bir hikâyesi var. Arzu ederseniz bir gün anlatırım.’’
‘’ Aramıza hoş geldin Gizem Komiser. Seni arkadaşlarınla tanıştırayım.’’
Büşra Amirle, Gizem komiser, ofisten çıkarakdiğer polislerin yanına gittiler. Büşra Amir,
‘’ Arkadaşlar, aramıza bu gün katılan Gizem Komiserle tanışmanızı istiyorum. Kendisinin tayini Konya Asayişten buraya çıktı.’’ Tanışma faslı bittikten sonra Gizem Komiser,
‘’ Amirim, izin verirseniz birkaç kelime söyleyebilir miyim?’’
‘’ Tabi Gizem Komiser konuşabilirsin.’’
‘’ Arkadaşlar, lütfen yarın sabah kahvaltı yapmadan aç karnınıza geliniz. Size hoş geldim sürprizi yapmak istiyorum.’’ Büşra Amir,
‘’ Nasıl bir sürpriz olacak bu Gizem?’’
‘’ Cevabını yarın vereceğim Amirim.’’
Ertesi gününün sabahı Asayişten içeri girdiklerinde Büşra Amirden başka kimsenin gelmediğini gördüler.
‘’ Kader, sen tepsileri masaya bırak, ben Amirimin yanına gidiyorum.’’
Beni gören Büşra Amir, eliyle gel işareti yapınca, ofisten içeri girdim.
‘’ Amirim, dün söylediğim gibi, Diyarbakır’ın yöresel Perde böreğinden iki tepsi yapıp getirdim. Sizde tatmak ister misiniz?’’
‘’ Arkadaşları bekleyelim hep beraber yeriz.’’
Fazla beklemedik, yarım saat içinde Asayiş Şube yükünü almıştı. Tepsileri gören Kirli,
‘’ Börekler harika görünüyor. Hayal, Cansın, Milver, siz benimle gelin çayları alıp gelelim. Yoksa açlıktan öleceğim.’’
Gizem,
‘’ Arkadaşlar Böreğimin adı, Diyarbakır yöresinden, Perde böreği. Beğeneceğinizi umuyorum. Hepinize afiyet olsun.’’
Koca bir parça böreği ağzına atan İlhan Başkomiser,
‘’ Eline sağlık harika olmuş Gizem Komiser’’ demekten de geri kalmıyordu. Büşra Amir,
‘’ Eline koluna sağlık Gizem Komiser. Arkadaşlar tepsilerin dibini bulduğumuza göre artık işimizin başına dönebiliriz. Devriyesi olanlar hemen devriyeye çıksın. Gizem sende odama gel biraz konuşalım.’’ Heval, Amirim bizde gelebilir miyiz?’’
‘’ Bizde derken?’’
‘’ Hansa’yı kastetmiştim.’’
‘’ Gelin başımın belaları.’’
Koltuğuna yerleşen Büşra Amir Gizem Komisere hitaben,
‘’ Seni dinliyoruz Gizem Komiser, Nasıl tesettüre girdin. Anlat sende kurtul bende kurtulayım.’’
‘’ Madem ısrar ediyorsunuz anlatayım Amirim. Benim hikâyem yaklaşık on sene öncesine dayanıyor. Benim küçüğüm Nazlı’yı trafik kazasında kaybettik. Her bayram sabahı ailemden ayrı olarak kız kardeşimin mezarını ziyaret ederim. Dertleşirdik, ben anlatırdım. Nazlı beni dinlerdi. Bir bayram sabahı yine Nazlıyla dertleşirken yağmur yağmaya başladı. Ama ne yağmur? Hani derler ya bardaktan boşalırcasına. Yağmura aldırış etmeden kardeşimle dertleşmeye devam ettim. Su gibi olmuştum. Bu sırada arkamdan tanımadığım bir kadın, daha sonra ferace olduğunu gördüğüm bir şeyi örttü. Arkamı döndüğümde kadın bana gülümseyerek bakıyordu. Feracesini bana verdiği halde ıslanmadığını gördüm. Benim için o kanatsız bir melekti ve ferace benim için bir işaretti. İşte Amirim, O gündür bu gündür bende o kadın gibi giyiniyorum ve inancımın icaplarını yerine getiriyorum.’’
‘’ Çok güzel bir anı, benim tek söyleyeceğim şey inandığın yolda yürümeye devam et.’’
Bu sırada Büşra Amirin telefonu çalınca, telefona baktı ve
‘’ Kızlar Vera arıyor çıkabilirsiniz.’’
31*03*2023*Cuma
Tuğrul Ahmet Pekel