- 177 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
kırışık
Denizde sırtüstü yüzerken ceplerime taş doldurmaktayım. Bir yalanı yaşamayı, yalını oynamaya tercih etmekte, pişmanlığımı unutmaktayım. Anlatamamakta kalmışım, bir yerdeyim, bir şeyde... En eski kokuları duyumsadığımda yeşeren gözlerim daha kararlı bakarken yaşlanıyorum, gidemediğim her kişiden yaş alıyorum. Alışamadığım her ruh için bir taş daha alıyorum elime. Suda yarattığı dalgaları, kendi dalgakıranlarıma emanet ediyorum. Kalpazankayaları düşlüyorum. En eski anıya uzanıyor ellerim, tutmuyor kimse. Hiç açılmayan pencerelerden izliyorum masumiyetimin çıplak ayaklarla yürüyüşünü kumsalda. Küçücük izlerini bırakıyor ardında, hemen sonra siliyor onları deniz. Bu kadar kolay işte. Yitirmek böylesine doğal. Kaybetmeye alışmış şehrin amanı, yitmişlerin arkasında ağlayanı olmaz.
Artık daha mı insanız, daha mı çok şey biliyoruz, bu kadar mı? Verilip de tutulmamış sözlerden, yapayalnız geçmiş mevsimlerden başka ne var ki elde, ne oldu ve ne olacak? Hayatta iki kez doğru anda çarpıp, yorulmuştan ibaretti. Irak olmaktan, kavuşamayışlardan, soğuk yataklardan, acı çığlıklardan, kirden görünmeyen yüzlerin masmavi gözlerinden yorulmuştu. Nasıl hissettiğini unutmamaktan yorulmuştu. Elleri dizlerinde durdu. Sağına baktı, ufuğu yadırgadı. Kumsaldaki izleri büyümüştü. Veda etti.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.