- 343 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
YEK VÜCUT TEK VÜCUT VE KIZIL ELMA
2016 yılında bir badire atlattık, hemde ne badire dünyanın merkezi neredeyse bölük parça olacaktı. Tam parçalanmanın eşiğine gelmişken bir söz yetti. Bütün halkımız sokağa dökülsün, yollar kapatılsın, birlik olunsun dendi.
Böylece karşı direniş ve birliktelikle terör örgütünün planları altüst oldu. Ve ülke bir kez daha bölünmekten kurtuldu. Kazanabilmek için mutlaka birlik, güç oluşturmak ve bu güç ile düşmana karşı durmak yetecektir. Kazanabilmek için illa savaş olması gerekmez. Kazanmak aklen ve fikren yek vücut ve tek vücut olmak yeterlidir.
Millet olarak birlikteliğin kazanamayacağı bir mücadele yoktur. Kazanmak ve kaybetmek dediğimiz kavramlar bizim anladığımız neticelerde olmayabilir. Mesela doğumu bir kazanım sayabiliriz. Doğanlara nasıl seviniriz. Sizde bilirsiniz. Ölümde ise ne kadar üzüldüğümüz ve ağladığımızda biliyoruz. Halbuki Ölüm bir doğumun müjdecisi olabilir. doğum öncesi için doğum bir kayıp, ölüm sonrası için ölüm ise bir doğum pekâlâ olabilir. Gerek kazanılan gerekse de kaybedilen her savaşta bütün annelerin yüreklerine saplanan büyük bir hançer olacaktır ne yazık ki.
Bizim ecdadımız doğum öncesi ve doğum sonrası hadiselerde fizik ve metafizik olayları birlikte sayarak dünya ve ahiret şeklinde yorumlamıştır. Ecdadımız İslami bir bakış açısından görünen dünyanın görünmeyen dünyanın bir tarlası olduğunu ve burada ne ekersek görmediğimiz göremediğimiz dünyanın tarlası olduğunu ne ekersek orada onu biçeceğimiz gerçeği içselleştirerek hâkim kılmak insanlığa büyük bir hediye olacaktır.
Bu anlayış içinde tek vücut, yek vücut olacağız. Yaratandan uzak duran gönülleri pas tutan yürekleri pastan arındırarak birlik ve beraberliğimizi yoğunlaştırarak balyoz hükmünde bir yumruk olmalıyız. ’Bir elin nesi var, iki elin sesi var’’ düsturunca hareket edelim ki bizi kurtlar kapmasın. Birlik içinde bir güç olup çok görünmek çok içinde de bir yumak olup güçlü olmayı seçerek birlik ve beraberlik ruhunu diri tutup hâkim bir güç oluşturmalıyız. Milli kültür birliğine sarılıp Sezayı KARAKOÇ gibi bir düşünce oluşturmak gerekir.
Dirilmiş bir geçmiş,
Aydınlık bir gelecek
Altın bir şimdiki zaman
Geçmişini irdeleyip doğrularını yeniden hâkim kılmak. Kültürünü özümseyip geçmişle birleştirerek güzel bir gelecek özlemek. Birlik ve beraberlik olup, iri olacağız diri olacağız hep birlikte Türkiye olacağız. Bu büyük ideal ve amaç böylelikle gerçekleşmiş olacaktır.
“Kur’an ki kalplere girince değişir insan
O insan ki değişince değişir cihan.”
İnsan unsurunu milli ve manevi duygu ve birikimlerle (Avrupa’da Müslüman olanlara ‘’TÜRK OLDU’’. Diyorlar.) doldurmak gerekir ki ülkü birliği olsun. Avrupalıların dediği Türk olmak yeterli olacaktır. Sivil toplum örgütleri, dini vakıf ve dernekler, Milli ve dini güç oluşturmuş her türlü kuruluş. Türkiye’nin dini, milli değerlerimizin mücadelesini vermesi gerekir. Mücadele edebilmek için mutlaka zamanın mücadele araçlarıyla donanmak gerekir. Bilgi birikimi burada çok rol oynayacaktır. Biz buna savaş demeyelim cihat diyelim. Gezdiğim ülkelerin hangisinde bir Osmanlı eseri görsem ‘’TİKA’ ’diye bir kuruluşun o eseri ayağa kaldırdığını gördüm. Beklenen Türk olmak gerekiyor demek ki.
Dünya Osmanlının adaletini ve Türk’ün merhametini bildiği için özlediler. Bizi yanlarında görmek istiyorlar. Bosnalı yaşlının bir nasihati çok enteresan. Ben ölünce cenazemi bir Türk yıkasın demesi bize çok şey anlatıyor. Günümüz dünyasında mücadele şekiller çok değişik şekillerde cereyan ediyor. Sıcak savaş, soğuk savaş ekonomik savaş, kültürel savaş. (liste uzayabilir) Geçirdiğimiz deprem bile savaş şekli olabilir. Dünyanın ilgi merkezinde olmak ayrı bir dert. Bu merkezde kalabilmek ayrı bir dert. Günümüzün güçlüsünün güçsüzü sömürmesi gibi bir vahşi küresel adaletsizliğin tavan yapması, yol açtığı ölümleri ve acıları kim inkâr edebilir ki? Dünyamızda Savaş meydanında yenişmek için karşı karşıya gelen iki ordunun belli kuralları ihlâl etmeden savaşması dahi kötünün bir iyisi olacaktır.
Geleceği inşa edecek aklın söyleyecek sözleri olmalı. Her sorunu sükûnetle çözmeye çalışan, barışı içselleştirmiş, çevreyi, dünyamızı korumayı amaç edinen bir akıl... Türk-İslâm düşünce ve eylem dünyasının söz sahibi olduğu, sözünün dinlenilir olduğu bir etki gücü... Bu da zenginlik kaynağı olarak insanımızı oturtmak ve donanımını bu minvalde artırmakla mümkün olacaktır. Devamında entelektüel sermaye, kültür ve ekonomik sermaye şeklinde sıralanan büyük bir yapı.
Milletin bilgi ve bilgelik birikimlerini zayi etmeden diri tutmak ve artırmak gibi bir sorumluluğumuz her daim vardır ve olacaktır. Durgun bir toplum ve bireyler olmak yerine hareketli bir toplum olmak bizi her zaman için büyütecek ve etken yapacaktır. “Üretimde bin lokma bin hırka, tüketimde bir lokma bir hırka” anlayışı bizi daha avantajlı konumda tutacaktır velhasıl. Millet olarak zorluklarla ve mücadelelere karşı daha idmanlı olmamı gerektiğini düşünüyorum. Milletimizin, insanımızın emekleriyle, kazanımlarıyla, beslendikleriyle daha çok soluklanacağı ve avantajlı konumda olacağı muhakkak. Bütün bu değerlerimizin bir gövde gösterisi olan hayatta yanlı algıların ve hataların bertarafına vesile olacaktır.
Türk olmak bence bir ayrıcalıktır. Ama hangi Türk. Avrupalının Müslüman olanlara Türk oldu dedikleri Türk olmak lazım. Dünyada iki bilinmeyen vardır; biri kutuplar, diğeri Türkler. ‘’Depreme yardım götüren araçları gören Avrupalı; Türkler çıldırdı hiç frene basmadan deprem bölgesine yardım götürüyorlar’’
Türklük, insanlığa büyük katkısını her daim yapmaktadır ve yapacaktır. Başta biz Türkler olmak üzere bütün insanlığın felahına yönelik göllerini akıtacaktır. Vahap zade ne güzel söylemiş: “Deyirem ki, Türkiye, Avrupa’nın kuyruğunda sürünmektense, Türk dünyasının önünde gitsin. Bir Avrupalı “Türk atları Vistül nehrinden su içmedikçe Polonya kurtulamaz.” diyor ve bizi çok güzel anlatıyorlar. “Köyün itleri birbirine küs olsalar da kurdu görünce birleşirler’’. Her bir vatan neferi 15 temmuzda cesaret kılıcını kuşandı, ölümü öldürdü. Her biri bir arif oldu. “Bin âlimin bilmediğini bir arif bilir” anlayışında bir birliktelik oldu. Milletimizin kimliğini ileriye taşıyacak olanda tam bu büyük ülkü ve güçtür işte.
Türk Milleti olarak yükümüz ağır. Geçmişimizden aldığımız güç, dilimizden, dinimizden ve kültürümüzden gelen bu kadar güzel hasletlerle donatıldığımız olguyu küfemizde her daim taşıyacağız. Allah’ın izniyle. Hira dağı kadar Müslüman, tanrı dağı kadar Türk olacağız mücadelemizde Malazgirt’te açılan kapı söğütte vurulan perçin, Bursa’da açılan gül, Edirne ve Çanakkale de büyük ülkü, neticesi Kızılelma ve Kızılelma, ama kızıl elma
"Aşıklara gurbet bülbüle firkat
Derdimi sorarsan dürülü kat kat
Ey gönül derdinden etme şikâyet
Yüce dağlar gurur duyar karından
Derd ile mihnete dalmayan aşık
Ne yemiş ne doymuş eli bulaşık
Kınaman Veysel’i fikri dolaşık
Ayrılmış yarından yar diyarından
Yüce dağlara talipsen onun rüzgârına da fırtınasına da hazırlıklı olacaksın seçtiğin makamın değeri çektiğin zahmet ve mihnetle şekil bulacaktır. Bilinir ki yüce dağların başından fırtına boran eksik olmaz. Sen onu seçtin katlan ki neticesi yüksekler olsun. Eğer katlanmazsan terakkinide düşük tutar zaman kaybı yaşarsın. Zoru seç sonu kolay olur. Kolayı seçersen karşılığıda ucuz olur.
==========================AR========================
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.