- 247 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KİRLİ SİYASETİN BEDELİ
Küçük, gelişmemiş bir çevre ve baskıcı bir aile çocuğu olduğumdan dolayı olsa gerek; küçüklüğümde çok içine kapalı, haksızlıklara uğradığında bile haklarını savunamayan birisiydim ben.
Bu durumum ta ki çocuklarımla birlikte sürekli okuyarak kendimi geliştirmeme kadar devam etti.
Daha sonra gözüm bir açıldı, pir açıldı.
Artık hiçbir haksızlığa dayanamaz oldum. Sadece kendime değil, başkalarına yapılan haksızlıklara bile müdahale eder oldum.
Bu davranışlarımdan dolayı; çalışma hayatım boyunca idarecilerimle hiç aram iyi olmadı.
Bir keresinde; yanıma birkaç tane arkadaşımı da alıp, idarecilerimin yaptıkları haksızlıkları anlatmak için Kaymakamlık makamına bile çıktım.
Kaymakam Bey iş yerime gelip tüm personelin toplantı salonunda toplanmasını istemiş. İdarecilerimiz de oradalardı.Hepimize tek tek haksızlık olup olmadığını sorunca, bizlerin dışında hiç kimse doğruları söyleyemedi haliyle...
Kaymakam olmuştu ama, adam olamamıştı yazık ki...İnsanları diplomanın ve makamının adam etmediğini ta o zamanlar öğrenmiştim.
Bunun üzerine idarecilerimiz; şikayete giden bizleri başka servislere sürgün ederek başkalarının da şikayet etmelerini önleyip kendilerine ram olmalarını sağlamışlardı.
Her haksızlığa boyun eğmeyen beni ise her servise sürgün ederek durmadan tur artırdılar.
En sonunda canıma tak etti de ne yapıp yapıp idareci olmaya karar verdim.
Baktım ki normal yollardan olmak mümkün değil, hakeden hakettiği yere gelemiyor, herkes nasıl geliyorsa öğrenip ben de o yola baş vurmak zorunda kaldım.
Siyasetçilerden tanıdığı olan bir yakınım aracılığıyla doğum servisine sorumlu hemşire oldum.
Hepimizin de bildiği gibi doğum servisleri en çok giriş çıkışın olduğu en faâl servislerdir. Hem anne hem de doğacak bebek için valizlerle eşya götürülür.
Bu eşyaları koyacak dolap bile yoktu koğuşlarda. Bütün eşyalar yerlerde sürünüyor, temizlik yapan personellerin eline ayağına takılıyordu. Öncelikle bu dağınıklığın düzeltilmesi gerekiyordu ki herkesin işi kolaylaşsın. Temizlik saplı fırçalarla yapılıyor, olan toz ortalığı kaplıyor, yeni doğan bebekler bile bu havayı soluyordu.
Tüm isteklerimi liste yapıp yetkililere ilettğimde, "bütçemiz buna uygun değil, isteklerini yerine getiremeyiz" yanıtını aldım.
Yeter ki birşeyi kafanıza koyun, mutlaka bir çıkar yol bulunuyor. Hizmetlerimizden memnun kalan ve hastahaneye yardım etmek isteyen hasta yakınlarınızın destekleriyle, her odaya yeterli olacak kadar dolaplar, elektrik süpürgeleri, televizyon, refakatçılar için çekyatlar aldırmak suretiyle servisimiz pırıl pırıl oldu.
Artık sıra hastahane geneline gelmişti. Bunun için de başhemşire olmak gerekiyordu.
Başhemşirelik kadrosu bakanlıktan verildiği, o kadar büyük torpilim de olmadığı için kaymakamlık onayı ile başhemşire yardımcılığına atandım.
Tüm hastahane denetimine çıktığımda heryerin berbat olduğunu görünce elleri sıvayıp işe koyuldum.
Her türlü yiyecek alındığı için hasta etejerlerinin içlerinde bile hamam böcekleri cirit atıyordu.Tuvaletlerin fayanslarının renkleri bile kirden, pastan kaybolmuştu. Temizlik işçilerinin taşeron firmalar tarafından alınması o yıllarda daha yeni başlamıştı. Hasta yemeklerini elleriyle dağıtıp, göz hakları olduğu halde yemek yemeleri yasaktı. Saklı gizli bir yerlerde yemeye çalışıyor, yakalandıklarında da şikayet ediliyorlardı. Kaç tane depo varsa hepsi ılış tıkış kapı ağızlarına kadar doluydu. Diyalizde kullanılacak olan ve plastik bidonlarda dolu olan ilaçlar bile üst üste atıldıkları için patlamış, yerlere akmış, ortalık mahvolmuştu. Işe nereden başlayacağımı şaşırmış durumdaydım.
Öncelikle taşeron firma yetkilisiyle görüşüp servisleri ilaçlattım. Hamam böceklerinin ölüsünden adım atılacak yer kalmamıştı. Bir güzel süpürtüp ilaçlı sularla heryeri yıkattım. Sadece tuvaletlerin temizliğine ne kadar tuz ruhu gittiğini tahmin bile edemezsiniz. Personellerle birlikte kendim de çalışıyordum ki bir personelimiz tuz ruhu ile klorağı karıştırmış olduğundan dolayı aralıksız olarak öksürüyor, nefes almakta zorlanıyordum.
Hemen serum takılıp, oksijen verilip, anti allerjik ilaçlar yapılarak müdahale edildi de ölmekten zor kurtuldum.
Personellerin yemek işini ise; her servisin sorumlu hemşiresi ile görüşerek, servislerinde çalışan personel sayısı kadar hasta sayısını fazla göstermeleri sonucu çözümledik. Önce servislerde yerken, daha sonra yemekhanede yemeye başladılar. Emrimizde çalışan kişilerin verimli olmasını istiyorsak eğer, öncelikle onların özlük haklarını korumamız,işlerine saygı duymamız, yaptıkları işin ne kadar değerli olduğunu söyleyerek takdir etmemiz gerekiyor. İdareciler ancak ekibiyle başarılı olabilirler...
Artık sıra depoların düzenlenmesine gelmişti. Başhekimle görüşüp, işe yaramayacak kırık dökük ne varsa geri dönüşüm amacıyla devlet malzeme ofisine gönderilmesi gerektiğini söyledim.
O da uygun bulunca; depoların anahtarlarını müdür beyden alıp personellere verip, işe yaramayacak ne varsa ayırmalarını söyledim. Canla başla çalışarak söylediklerimi yaptılar, anahtarları da yerine teslim ettim.Tüm bölümlerde hiçbir yayıntı kalmadı, her taraf pırıl pırıl oldu diye öyle bir rahatlamıştım ki;
Bir gün sonra, başhekim odasına çağırıp mutfakta kullanılıp da eskiyen bakır kaplardan bazılarının bir personelimiz tarafından bir hurdacıya satılmış olduğunu, alan kişinin de üzerindeki devlet hastahanesi damgasını görünce gelip haber verdiğini söylediğinde sanki dünya başıma yıkılmıştı...
Hurdacı da personeli tanıyormuş, ismini de vermiş. Ablasıyla komşu olduğumuz personelimizi evime çağırıp konuştuğumda olayı inkar etti. Kendisine birşey olmayacağını,sadece doğruyu söylemesi gerektiğini ısrarla anlatmaya çalıştıysam da bir türlü ikna edemedim.
Kim olduğu belli olmayan ve hastahane müdürüyle siyasi gıcıklığı olan birisi de bu durumu fırsat bilip "müdürle birlikte parayı kırışaxaklardı" diyerek şikayette bulunmuş.
Sağlık müdürlüğü tarafından görevlendirilen bir kişi olayı araştırmak için gelip ifadelerimizi alıp giitikten birkaç gün sonra; denetim için gece nöbetindeydim. Bir hemşire arkadaşım, bağırarak yanıma gelip adı geçen personelimizin ölüsünü getirdiklerini söyledi. ilk aklıma gelen,onuruna yediremeyip intihar etmiş olabileceği olmuştu.
Hemen koşuyla acile giittim. Bir baktım ki bir kolu başının üzerinde kıvrık olarak sertlesip kalmış, düzeltmek mümkün değil.
Daha sonra öğrendiğimize göre çok borcu varmış, eşinden bileziklerini istemiş alamamış. Bahçe arasında, yüzükoyun elinin üstünde uyumuş halde sertlesmiş bedenini bulmuşlar.
O zamandan beri de bu kirli siyasetten, siyaset için birbirlerini fişleyenlerden, yalakalık yapanlardan iğreniyorum...😴
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.