- 1322 Okunma
- 0 Yorum
- 2 Beğeni
Aşkın Tarifi (öykü)
AŞKIN TARİFİ
Edebiyat Dersinde, Suzan Hanım, bir gün lise son sınıf öğrencilerine şöyle ödev verdi:
“Her öğrenci anne ve babasına aşkın tarifini yapmasını isteyecek ve bunu yazacak sonra da sınıfta okuyacaktı. Suzan Hanımda verilen cevaplara göre konuyu yorumlayacaktı.”
Anne ve babası olmayan bir öğrenci parmak kaldırdı ve dedi ki:““Hocam anne ve babası olnayan öğrenciler ne yapacak?”
Öğretmen gülümsedi:
“Anne ve baba kadar sevdiğiniz ve yakın hissettiğiniz bir yetişkin de olabilir. Önemli olan en sevdiğiniz insanın ağzından aşkın tarifini öğrenmek. Yani asıl amaç aşkı öğrenmek. Gerçek aşkı öğrenmek. Yaşanan aşkı öğrenerek ondan ibret almak. Gerçek aşkı ne kadar erken öğrenirsek hayatta mutluluğumuz artar. İnsanların bizim duygularımızı istismar etmesini de öğrenmiş ve önlemiş oluruz.”
Sınıftan bir ses duyuldu: “Amma da güzel öğrenmeymiş.Esaslı bir öğrenmeymiş” sınıf bastı kahkahayı.
Ödevin konusu anlaşılmıştı.
Ertesi hafta herkes heyecanlıydı. Suzan Hanım sırası ile seçtiği öğrencilerine ödevini okutmaya başladı. Önce sınıfta sorun çıkaranlardan başlamak istedi ve en yaramaz Emre’den başlamak en mantıklıydı Suzan Haocaya göre.
Sınıf pür dikkat Emre’nin ödevini dinlemeye odaklanmıştı. Öyle ya yarım asırlık tecrübeleri ile ebeveynler aşkı anlatıyorlardı sadeca bir kaç cümle ile.. Bundan daha güzel ders olmazdı. Dikkatle dinlemek gerekirdi. Hatta bu ödevler toplansa kitap olur, meraklısına ve gelecek nesillere de ders verirdi yıllarca...
Sınıfın en yaramazı Emre okumaya başladı:
“Babam dedi ki, aşk yaramazlıktır. Aşk yaramazlıkla sevdiğini eğlendirmek, O’nu mutlu etmek için çaba harcamaktır. Sevdiği için çaba harcanmayan aşkta hayırda yoktur. Anneme sordum . O da “aşk sevdiğinin hatalarını açık yürekilikle sevdiğine kırıp dökmeden söylemektir. Aşk aynı zamanda sevdiği insan ile kalbin her atışını paylaşmaktır. Paylaşılmayan sevgi gelişmez. Sevgiyi de çiçek gibi beslemek gerekir.” dedi.
Emre’nin bu kısa sunumu tamamlanınca Suzan Hanım gülümsedi:
“Emre yaramaz insan, annesi O’nu aşk derecesine sevdiğinden onun yaramazlıklarına tahammül etmeye aşk demiş. Babası da Emre’yi hayat sevgisini yaramazlığa benzetmiş. Burada anne ve babanın çocuklarının aşkını da tecrübeleri ile hissettikleri ve az hata ile çocuklarını anladıklarını çıkarabiliriz. “
Herkes Suzan Hanımın bu güzel yorumunu alkışladılar. Emre dahil. Unutmayacağı bir ders almıştı Emre yaramazlığını insanları sevdiği kabuğuna sığmadığı için yapıyordu.O aslında hem hayatı hem ailesine hem de okuluna aşıktı. Bu aşk o’nu yaşama bağlayan yaramazlık yapmaya teşvik eden manevi güçtü. Bu dersi çıkarmıştı. O ele avuca sığmaz sarı Fırtına.
Suzan Hanım bu sefer sınıfta en hanımefendisi Ayşe’yı davet etti tahtaya .
Ayşe:
“Benim babannem ve dedem sağ onlara sordum .Onlar anne ve babamdan daha iyi bilir aşkı diye düşündüm. Nenem “ Aşk sevdiği insana saygı duymak ve yoksulluğuna da zenginliğine de tahammül ederek Ondan gücünden büyük iş beklememektir.” dedi. Dedem de esprili olarak “aşk gaza gelerek sevdiğine delice sevdiğini samimi olarak göstermektir. Bizde aşka , gaza geldik evlendik nenenle Dünyaya yeniden gelsem nenenden başkasın ile evlenmezdim “dedi.
Sınıf gülmeye başlamıştı.Bu gülme aşka olan saygı gülmesiydi sanki. Aşk, aşkı nesiller geçiyor sevgi ve aşk değişmiyordu. Adem ile Havva’dan bu yana aşk vardı.
Suzan Hanım Ayşe’nin sunumunu şöyle yorumladı:
“Ayşe ağırbaşlı ama iyi gözlem yapan ve gözleri ile anlaşan ve gözlerindeki bakışlarla konuşan insan. Bundan dolayı babası ve annesinden çok dede ve ninesine değer veren insan. Onların aşk konusundaki fikirlerine daha çok önem veriyor. Ayşe kardeşimizi de alkışlayalım” dedi. Sınıf da sevgi ile arkadaşlarına bakarak alkışladılar.
Suzan Hanım, sınıfa göz attı. Sanırım sınıftan bir insan seçmekte zorlanıyordu sunumu yapacak. Çünkü dersin bitmesine az kalmıştı. Kimi kaldıracağına dair karar veremeyince :
”Son sunumu kim yapmak ister?”
Arka sıralardan bir el kalktı. Sınıfta hiç konuşmayan, kitap okuyan ve her zaman dalgın, ama derslerinde başarılı olan Hüseyin el kaldırmıştı. Herkes dudak bükerek Hüseyin’e baktı. Hüseyin sessizce tahtaya kalkarak ödevi okumaya başladı:
“Anne ve babam vefat ettiğinden ben de aşkı halam ile enişteme sordum. Eniştem dedi ki aşk sevdiğini dört değil ondört gözle beklemektir. Sabretmektir. Ben Halanı çocuk yaşta sevdim. Bana uzun zaman engelli diye vermediler ama Halan ile el ele aşkla karşı durduk ve aşkımız galip geldi. Herkesten çok çalışarak engelli iş yapmaz diyenlere inat Halan ile el ele hayatta tutunduk 4 çocuk okuttuk. Hepsi de sülalemizin ilk Üniversite mezunu çocukları oldular. Aşk el ele vererek dünyaya kafa tutmaktır. Halama sordum. Dedi ki annen ve babanın aşkı dillere destandı Hüseyin onlar ahirete bile el ele gittiler. Trafik kazasında beraber öldüler. Aşk son nefese kadar sevmektir. Sevdiğini sabırla beklemek ve gerekirse dünyaya kafa tutmaktır” dedi.
Hüseyn ödevi okuyup bitince sınıfta bir hüzün yayıldı. Daha sonra Suzan Hanım bu kasvetli havayı yumuşatmak için alkışladı. Sınıf da ona uyarak alkışladılar. Hüseyin gözlerinden akan yaşları sildi.
Suzan Hanım sınıfa baktı. Herkesin Hüseyin’in ödevinden etkilendiğini görünce.
“Çocuklar konumuz aşlktı. Kimsenin yarasını deşmek istemedik ama Hüseyin’in anne ve babasının aşkını da öğrenmiş olduk. Aşk sevdiği ile can verebilmek bazen. Sevebilmek ölürcesine. Ama bu aşkı öldürmez , nesiller anlatır Hüseyin’in halası gibi...”
Sonra sınıfa baktı Suzan Hanım. Sınıfta daha hazin hikayelerde anlatılabilirdi. Ama amaç hüzün değil aşkı öğrenmekti. Bu 3 örnek de aşkı yeterince anlatmıştı.
“Hepinizin ödevini okutmak isterdim ama dersimizin saatı sınırlı. Ödevin amacı ise her şeye olduğu gibi aşka bakışı da her insanın farklıdır ve herkesin aşka da. Başka şeylere de bakışına saygılı olmalıyız. Aşk en güzel şiirle anlatılır ve aşk şiirlerinin ideolojisi yoktur. Bu da farklılıklarımızın ve güzelliklerimizin ispatı.”
Konuşma uzayacaktı ki ders zili çaldı.
Kısa ve anlamlı bir Edebiyat dersi hayat boyu unutulmayacak bir ders vermişti liselilere...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.