- 322 Okunma
- 0 Yorum
- 2 Beğeni
ZRuhun şad olsun aşık Veysel
Aşık Veysel Şatıroğlu bu günlerde anlıyorsa,dedim bir de ben anmış olayım.
Ölümünden beş altı ay kadar önce onun yaşadığı Sivri Alan köyüne resmi bir iş için gitmem gerekmişti.
Yanımda benden yaşlı katip mutemet’im Ömer Neşeli olmak üzere bir akşam üzeri onların köyüne vardık.
Bizi ilk karşılayan önce köpeklerin havlamaya arabanızın etrafında dolaşması daha sonra durduğumuz köy muhtarın evinin önünde sesleri duyup inen İsmini unuttuğum köyün muhtarı olmuştu.
Köy muhtarı bizi köy odasında misafir ederken çayımızı içtiğimiz bir sırada hem bu köyde yapmamız gereken resmi işlerimizi yaptık, hemde sohbet sırasında başımıza toplanan meraklı kişilerle sohbet ederken köyün aşıkları saz çalanları da yanımızdaydı.
Neredeyse bu köyde herkes saz çalıyor söylüyor kendince besteledijlerini söyledikleri şiirlerden bahsediyorlardı .
İçlerinden bazı aşıkların köydeki Veysel Şatıroğlunu kıskandığı hatta daha da ileri giderek onun çalıp söylediği şiirlerden bazılarının kendilerine ait olduğunu söyleyen aşıklar da vardı.
Ben Aşık Veysel’i merak etmeye başlarken katibim Ömer Neşeli benden daha fazla merak ediyormuş benden müsadere isteyerek o gece Veysel Şatıroğlu’un evinde yatalım demeye başladı.
Bense merakımdan olur dedim ve köy muhtarından özür dileyerek, kalktık onun evine gittik.
Akşam yaklaşmakta güneş batmak üzere iken vardığımız evinde tek katlı güneye bakan evinin merdivenlerine oturmuş,akşam güneşinin keyfini çıkarıyordu.
Mevsim sonbahara yakın olan bir mevsimdi, güneşin en tatlı olduğu bir zamandı.
Ben bilmiyordum, meğer benim katibin iyi dostu imiş.Yıldızeli, ilçesinde bulunan Köy enstütüsünde kendi müzik öğretmenli yaparken Ak dağ madenci olan bizim katip mutemet ile iyi bir dostlukları gelişmiş
Dostlukların verdiği cesaretle, bizim katip evinin merdivenlerinde güneşlenen Aşık Veysel’i şaka yollu ensesine vurduğu bir tokat ile kendine gelen Veysel Şatıroğlu yerinden kalkarak kendisine seslenen Ömer Neşeliye okkalı bir küfür ederek başlayan sohbet sonunda onun ısrarı üzerine evinde o gece misafiri olduk .
Akşam yemeğini yedik içtik , misafir odasunda yatak yığınların üzerinde, duvarda asılı duran sazını indirerek bize ilk olarak bestelediği söylediği BENİM SADIK YARİM KARA TIPRAKTIR Dizelerini onun sazından ve sözünden dinlemiş olduk.
O gece onun mütevazi evinde uyuyup, sabah kahvaltısını yaptıktan sonra bizi yine bırakmadı .
Önümüze düştü köyün en güzel bahçesi olan kendi örnek bahçesine götürdü.
Bahçesinde yok yoktu. Elmalar dallarda ağırlığından ğaçları kıracak gibiydi.
Cevizleri yenice sütten çıkmış kararmaya başlamış, bizim memleketin deyimi ile, oymalık ceviz halindeydi.
Ben de çocukluk günlerimde ceviz olmasını çok sevdiğimden hiç unutmam bahçesindeki cevizlerden birkaç tane kopardım.
Elime uzatılan bir bıçak yardımı ile onun içini olarak yenice olgunlaşmadan başlamış cevizlerden yerken bu işi bilmeyenler bana bakıyorlardı.
Neyse uzatmayalım böyle bir günün sonunda rahmetli Aşık Veysel Şatıroğlunu tanımış mutlu biri olarak akşam olmadan Şarkışla üzerinden yeniden geldiğimi yere döndük.
İşte onun ölüm yıl dönümünde bu yazım ile ona rahmet okuyor, Nur içinde yatsın diyorum.
Normlarının başına dikilen çam ağacı işletme müdürlüğümüzün hatırasıdır
şimdi sanırım kocaman bir ağaç olmuştur.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.