- 409 Okunma
- 2 Yorum
- 3 Beğeni
ALTINCI DUYU ORGANIM KALEM...
Çürük düşlerim var çekim alanına giren hüznün derdest kimliğinde kendimde kendime göç ettiğim ve aldığım öcümü kendimden…
Öcü var diye korkutuldum sobanın dumanlarında sihirli bir varlıktı bana yansıtılan ve korkuluğu içimde dinmeyen yangının.
Yârim de yarenim aşka âşık varlığım.
Kimyamda saklı alyuvarlar ve alnımın akında yaşayan hayaller.
Derin dondurucuda saklandığım da doğru yoksa hala çocuk kalmazdım ve bir başıma kalmışlığımda kendi hikâyemi yazdığım her gün her şiir her masal her nesir neşreden nefsim nasıl ki ölüden bozma bir iklim.
Ah, bayım, sizi böyle bildim bileli çözüldü dizlerimin bağı ve bir harf ekledim dizelere sığındım bir de size dermanım kalmasa da her gün ama her gün büyüyen bir coşku ve aşkla sarıldım sözcüklere ve kibirsiz kalbinize.
Kimyamda saklı aşk ve şiir
Kimyam ve fizik kanunları nasıl ki yerçekimine karşı gelemez insan bense aşkın çekiminde ayaklarım yere değmezken her gün yeniden seviyorum sizi ve şiirlerimi.
Şiir yazmaya yeltendiğim o senenin kış mevsimde ansızın doğdum ben bir gecede elimde kalem içimde özlem neşrettim o günden beri dileklerimi ve duygularımı ve bilin ki: altıncı duyu organımdır kalemim hep de dediğiniz gibi…
Yazarak yandığım doğru.
Yanarak yazdığım kadar yaktığım ucunu şiirlerimin alın terine buladığım sözcüklerim ve çocuk kalbimle sevdiğim çok doğru ve doğru yoldan ayrılmamam adına nazımın da niyazımın da eksik olmadığı nasıl ki vuku bulan her gün dikerim söküklerimi yazarak ve de kabullendiği yazgım gelin görün ki: alt yazı geçmeden duramıyorum yazgıma yandığım kadar yazdığıma dair güncelliyorum yüreğimi ve sevdamı.
Bir çöl çiçeğiyim ben: kalemin b/öl, dediği.
Dikenlerimle tezadım da insanlara çuvaldızdan beteridir sahip olduğum dikenlerimin canım günbegün daha da acıttığı bu yüzden yüce mahkemede yapıyorum s/avunmamı:
Kimse beni benden fazla yakamaz kimse bana benden başka dikenlerini daha fazla batıramaz.
Elimde değil bayım nasıl ki insanlar ki ismiyle müsemma…
Ayrık otu addedildiğim de doğru lakin ben inancımla sevgimle asılıyorum evrende bazen ç/ağladığım bazen çığırdığım bazen çıkan çıngarda güme gittiğim.
Bir rabıta mı yoksa ait olduğum…
Bir renk tutulması aşkla ihya ettiğim yüreğim.
Kordan hecelerim ve aşka âşık ve heyecandan dilimin kekelediği.
Aşkım ben ve aşka âşık bu yüzden elim ayağıma dolanır konuşurken bu yüzden yazmaktayım yarenimle yârimle devindiğim dünya denen sahte âlemde…
Ne âlimim ne üstün.
Ne yalnızım ne kalabalık.
Huda’nın eseri ve aşkın esiri bir mahzun kuşum ki varsın olsun kolum kanadım kırık.
Yağmaladığım iç dünyam ve yağdığım yâd ettiğim şüheda dünüm ve tek yakardığım yüce Mevla ve bilin ki: dualarımda saklısınız.
Haytadır içime esen rüzgâr ve hoyrat.
İnkâr edemeyeceğim kadar dert dolu.
Dermanım en tepede saklı ve Rabbime kavuştum kavuşalı kendimle uzlaşmanın yollarını arıyorum severek ve yazarak.
Yâd ellerde esen rüzgârım.
Rüzgârda savrulan yaprağım.
Yaprak döktüğüm her gecenin tutanağı ise kalemin güzergâhında kendime koştuğum ve kendimden kaçtığım kadarım.
Ederim yok belki de ama olmazın oluru her dua saklı kalbimde.
İdam fermanımı ise aralıksız yazarım ve aralık gördüm her yüreğe sızarım.
Sızlandığım kadar nazlı olsam ne ki?
Sevdiğim kadar uysal mıyım sahi?
Yazdığım kadar bahtiyar.
Canım yandığı kadar daha çok sevdalanırım ben kaleme.
Kalem yazdığı kadar kendimle barışık bir dünyadır hayalini kurduğum.
Ben belki de bir hayalim ve siz hayalden öte.
İçime dışıma kapandığım kadar ansızın infilak ederim ve kalemimdir pimini çektiğim ve parçalandığım kadar b/ölünürüm hecelere.
Sonsuzluksa minvalim gıyabında resti çektiğim cihan gelin görün ki tezat duygularla gezinirim kâinatta ve kalemimle tavaf ettiğim kadar Araf’ta saklandığım da yalan değil.
Yansızım.
Yaşsızım.
Ah, keşke bir de yassız olaydım.
Yazgımla iştigal yaprak döken ruhumla sevdalandığım Rabbime koştuğum ve yakardığım kadar ve de haricinde öylesine yalnızım ki…
Efkârımın çilleri var çil yavrusu gibi.
Çektiğim çilenin de imgeleri var bir ters bir yüz hayatı ördüğüm gibi.
Yüzüm var tek yüzüm ve sevdam var içinde yüzdüğüm.
Sevdaya amade bir şarkıyım.
Mizacımda saklı yalnızlığın bekasında sırlara müptela ruhumla ser de veririm sır da ve ben aslında sırlı aynada saklı batmak bilmeyen bir güneşim belki de sabahyıldızı ve aşkı neşrettiğim kadar nefsimi de çocukken öldürmenin verdiği özgüvenle yakut gözlerinde mevsimin taştığım şiirlerden ve sözcüklerden örülüdür yaşlarım ve bitimsiz yasımla yatıya kalan bir y/asa mahiyetinde kıblemde yaşarım.
Rengim malum.
Coşkum bitimsiz.
Yalnızlığın haki renk duvarlarında iki dirhem bir çekirdek kalemimle nokta atışı yaparım aşka ve bezgin bir ruhla beynamaz rüzgâra verip veriştiririm.
Sandığımda saklı ne kadar sözcük varsa alt belleğimden sökün eden imgelerin sahibesi olduğum noktaların feveranında illa ki şaşkın bir imleç gibi ya da ünlem işareti koyup da güne ayraç bildiğim her duyguyla gaipten gelen yaşama sevincimi ve coşkumu bir bir sunarım kâinata elbet kalemdir azığım kalemdir arazım ve de otağı kurduğum arazi ve…
Sonsuzluğun nezdinde tutuşan yüreğimden size uzanan yolda aslında ben yitik bir varlığım kendimden yoksun ve kendimden mütevellit ve tezat duygularla gidip gelirim kendimle olan yolculuğumda arz da ettiğim üzere talep bulmasa da sevgim ben fıtratımda saklı tuttuğum gizemimle…
İzini sürdüğüm bir arayış izahı güç.
İmha edemediğim bir hüzün ve kendime beslediğim kızgınlık.
Kardığımsa her gün kâğıda d/okunup onaydan geçmek adına oyumu ben ilk gün kullanmışken oylumu sözcüklerin ve gözlerimi ovaladığım yaşlarımı sildiğim.
Durduk yere kendime olan küskünlüğümle de büyüyen bir özlemle ve de imkânsızlığın çetelesini tuttuğum kadar hüznümle iştigal ve bir o kadar da mutluyum.
Durduk yere de yazmadığıma kani olsun cihan, dumanı üstünde tüten bir ilham ve aşk ve de coşkuyla yaşamanın verdiği huzura eşlik eden iman gücümden de aldığım güç ve ışığın eşliğinde içime tutulana aydınlığa nasıl da müteşekkirim yâd ellerde yok sayılmamın ertesi kalemimle tutuşan yüreğimden de dökülen her zerre feda olsun aşka ve gizeme…
YORUMLAR
Melun mahzun çıktığım yokuş.
Mağdur varlığımda tırmandığım düz duvar.
Sökük bir duvaktaki kan gibi çocuk gelinin dudaklarından sızan bir şiire meyleden ölüm gibi hüznü kıvançla sırtına geçiren lanetin iz düşümü ve duaların frekansında çözülen bir sır gibi ya da bir şifre…
Şifahen tanıklığında günün gece ise kördüğüm.
Sıhhati sağlığı yerinde bir imgenin baştan çıkardığı karanlık gibi hicvin de dibine vurmuş bir nüktedan kıvılcım gibi içimi titreten şafağın şafağının attığı hüzün mevsiminde seken kör kurşun gibi…