- 363 Okunma
- 3 Yorum
- 3 Beğeni
Deprem Sonrası Hayata Tutunmak
Malum 6 Şubat depremiyle kendimizi güçlükle dışarı atabilmiştik. Gün ağarınca Yanıbasımızdaki Zambak Apartmanı’nı görünce şok olmuştuk. Dümdüz olmuş ve altında kuzenlerim ile çocukları kalmıştı. Kolonları kaldırmaya kimsenin gücü yetmiyordu. Sonradan ücretli tutulan bir vinç yardımıyla cansız bedenleri çıkarılabildi. Yengem Hatice’nin de yukarı mahallede enkaz altında kalmış ve vefat ettiği haberleri geliyordu.
Yakınlarımızı toprağa verdikten sonra, ikinci günün sonunda gelebilen AFAD’ın kurduğu çadırda zorlu iki gün geçirdik. Su, gıda, elektrik ve telefon şebekelerinin olmaması ve üstüne soğuk havanın sürmesiyle, yaşam iyice güçleşmişti. Telefonumu üç gün sonra hasarlı binamıza girip alabildim. Birçok dostum beni merak edip aramış sağolsunlar.
Teyemmüm ile cenaze namazını kılacağımız aklımın ucundan geçmezdi. Dışarıdan gelen yardımlar da organize edilemiyordu. Hatay Havalimanı oluşan yarıklardan hizmet veremiyor, otobüs şirketleri çalışmıyordu. Ankara’dan bir akrabamızın çalıştığı şirket, minibüs göndermiş, Hatay’dan Ankara’ya depremzedeleri tahliye ediyorlardı. Bizleri de aldılar. Antakya ve Defne’den de birkaç aileyi almak için gittiğimizde, depremin yıkıcı yüzüyle bir kez daha karşılaştık. Bir türlü çevre yoluna ulaşamıyorduk. Her tarafta yıkılmış binalar, vinçler, kurtarma ekipleri, ambulans sirenleri ve şehre yardıma gelen tırlar, kamyonlar, iş makineleri trafiği tıkamıştı.
Adana’ya ulaştığımızda yeniden dünyaya gelmiş gibi olduk. Üç gündür sıcak yemek yemeyen çocukların karınları doydu. Birkaç gün Ankara’da baldızın evinde kaldıktan sonra, Zonguldak’a kayınbabanın evine yerleştik. Zonguldak ilk görev yerimdi. On yıl öğretmenlik yapmıştım. Yenice, Çaycuma, Kozlu ilçelerinde.
Yirmi beş yıl sonra yine Kozlu’daydık. Belediye, gelen depremzedelere ev ayarlıyor, eşya temin ediyordu. Belediye Sosyal İşler Müdür Yardımcısı Fatma Hanım, bizlere yardımcı oluyordu. Siması hiç değişmemişti, kendisini tanıdım. Abisi Ali’yi ben okutmuştum. Falan yıl 19 Mayıs 100. Yıl İlkokulu’nda okudunuz mu? Sizin ve ağabeyinizin birlikte bayram töreninde çekilmiş bir resmimiz var, Facebook sayfamda duruyor deyince, şaşırdı. Öğretmenliğin bu yönleri ne güzel değil mi? Her yerde attığınız tohumlar fidana dönüşüyor. Fatma’nın ağabeyi de Zonguldak İl Çevre, Şehircilik ve İklim Müdürlüğü’nde memurmuş. Onu’da ziyaret ettim çok mutlu oldu. Bize hayırseverlerin bir yıl kira almadıkları evleri önerdiler. Ben kabul etmedim. Görev yaptığım okula yakın bir ev tuttuk. Mahalleli beni tanıyordu. Oğlumun naklini eski okuluma aldırdım. Burada halen birlikte çalıştığım öğretmenlerden iki tanesi çalışıyordu. Büyük kızım ara tatildeydi. Depreme yanımızdayken yakalanmıştı. Üniversitesi uzaktan eğitime geçmişti. Diğer kızım, üniversiteye hazırlanıyordu. Doğalgazlı, internet erişimi olan, deprem psikolojisini atlatabilecekleri sıcak bir yuvaya kavuşmuş oldular.
Karadeniz’in köpüklü sularına pencereden bakıp, acılarımızı birlikte sarmaya çalışıyoruz. Bu süreçte Türk Milleti’nin ne kadar vefalı ve yardımsever olduğunu gördük. Misafir ettiğimiz bir millete mensup insanların da ilk gün market ve işyerlerini nasıl yağmaladıklarını da şahit olup üzülmüştük.
Bahar gelmiş ama yüreklerimiz buruktu. Bir şair olarak yazacak bir şey bulamıyordum. Ruhumuz örselenmiş, ilham kaynaklarımız ağır hasarlıydı. Sevdiğimiz insanları kaybetmiştik. Yaşadığımız şehirler tarihi ve kültürel miraslarıyla birlikte yerle yeksan olmuştu.
Bizlere nefes alabileceğimiz yeni bir hayat bahşeden Rabbim, bu millete böylesi acılar yaşatmasın bir daha. Amin.
24.03.2023
Muhittin Alaca