- 496 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
EDEBİYAT NASIL Kİ BENİM KALE'M...
Ölüden bozma can kırıklarım var benim ölümü biteviye övdüğüm dünüm var saklandığım ve bununla sakit olsun, dediğim hüzünlü öykülerim var malulen emekli ettiğim hayallerimi yeniden doğurduğum kalemim var kalender meşrep sözcüklerden diktiğim yamalı yaralı kalbim var insanların hor gördüğü…
Renkler azadesi iklimin
Azat edilesi sözcükler diktiğim
Belki de bir dilaltı acımla bütünleşip şiirlerin
Hükmettiği benliğimin
Hegemonyası bilinmezin
G/izinde dilimlediğim yüreğim.
Günü öğüttüm de geldim, hafız ve övünç dolu mevsimin çırpınan yüreğiyim.
Dikilesi değildir varlığım diklemesine yaşadığım direttiğim ve direndiğim…
Dilemması yaşamın dilaltı şiirlerim ve imgelerin salkım saçak varlığından doğan güneş gibi şiirsel bir d/okunuştur benimki hayata.
Bir rutin duyguların körüklediği yazma arzusu ve bir avuntu saf tuttuğum duyguların nüktedan varlığında saklı hem sessizliğim hem çığlıklarım.
Azat edilesi bir kıtadır içine saklandığım yazdığımda kıtalar aştığım coğrafyalardan geçtiğim.
Azabı yalnızlığın ve kök hücresi hüzün denen martavalın.
Öykündüğüme öldürdüğüm nefsimle sahip çıkıyorum ve ben tek sahibim var bense sahibesi olduğum ne var ne yok aç gözlülükle yazıyorum her aş erdiğimde hüzne boyut değiştiriyorum ne zamanki kalemi alsam elime kale duvarlarına seriyorum sözcükleri.
Edebiyat nasıl ki benim kale’ m, kale alınmadığım zaman zaman.
Kalem’ imse içime estiğim ve haşat olmuş dünümden yeni benler yarattığım gün dönümü ve gecenin bitimi ve saydığım şafakların şafağının attığı.
Mikado çöplerinden derlediğim bir hayatım var benim.
Diklemesine yazdığım şiirlerim var benim.
Yazıp da beğenmediğim belki yüzlerce sayfayı binlerce cümleyi silmişliğim var…
Tarafınca silindiğim nice insan var beni ben olmaktan çıkaran ve silik el yazısında tanrısal d/okunuşlar var her okuduğum hutbede ve surede saklı iken mevsimin sureti ve de yüzümden düşen binlerce parça ile baştan inşa ettiğim bir dünyam var benim içine kimseyi almadığım ya da itildiğim dışlandığım hayatlar var kayda değer sevgimden ödün vermeden sığındığım duvarlar var ve ağaçlar ve dallar…
Aslında hepsi yalan.
Yalanı şiar edinmiş insan neslinden korktuğum da yalan.
Kelli felli adamlar var uzağında durduğum ve kayıp kadınlar var erkeklerin üstünlüğünde bozguna uğramış ve çocuk kalmayı sevdiğim kadar çocuksu hayallerimden de ödün vermediğim.
Renk vermeyen bir yüzü var gölgelerin.
Gölgemi çoktan kapı dışarı kovmuşsam da askıntı olan gölgeler var çengel takan çelme takan bense engelli yüreklerden çektiğimin çok azını kaleme alıyorum çünkü ruhsuz tatsız tuzsuz yüreklerden bana yansıyanı görmek istemediğim kadar birilerine benzemediğim de yalan değil hani.
Ölümcül bir güdü yazmadığımda geçmek bilmeyen zaman.
Zuhur eden tedirginlik kalemle kavgalı olduğumda kendime yüklendiğim.
Şaşaalı bir aşk benimki kalem’ in dikte ettiği her duyguyla yeniden âşık olduğum ve aşkın da şekli şemaili yok iken yazarak aşka giydirdiğim mintanlar hem etek boyunu aldığım hem de eksik etekli addedildiğim kadar solmuyor içimdeki yıldız sönmüyor coşkum ve ben devasa bir es veriyorum hayata ne zamanki kalemi elime alsam süpürüyorum kapının önündeki çer çöpü.
Ben bir yılkı atıyım.
Ben bir yanılgıyım.
İnsanların gözünde yenildiğim.
Yandığım kadar da yakıyorum yâd ettiğim kadar dünü yaren biliyorum günü ve yağan yaftalardan arınıp yağmuru giyiniyorum ve ıslak yüreğimden savrulan nidalarla saçını örüyorum gizemin ve gizlendiğim o kır evinde kır saçlı şiirleri aşka ve aşkla boyuyorum…
Kırıldığım kadar da kıracağım artık ve kırılası putlardan kendime yarattığım bu yalnızlık dergâhında bazen susup bazen eseceğim ve içtimada geçen ömrün sefasını süremediğim kadar cefa yüklüyüm ve randıman alamadığımda hayattan yeniden yazacağım hayat hikâyemi bir nesir bir şiir ne ki ben çoktan esiri olmuşken kalemin ve aşkın hüzün dolu seslenişinde içime yağdığım kadar da yağdırıyorum sözcükleri…
YORUMLAR
Uyruğum şiir.
Ulağım da…
Posta güvercinini bekliyorum okumak adına kendime yazdığım mektupları ve beklemeye aldığım mutluluğa serpiyorum yorgun mısraları.
Eşref saati evrenin ve endamlı sesi bilinmezin.
Meşru bir gün meali hüzün ve menfi bir duman gözümü yakan isinde şehrin gecelediğim kadar sabahlara teşrifim.