- 336 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Ramazanlar şimdiki ramazanlar
Önceki ramazanlar yani eski ramazanlar şimdiki ramazanlara benzemiyor. Eski ramazanlara özlem hatta o ramazanlar aranıyor. Şimdilerde o eski ramazan kültürü gelenekleri azaldı yok oluyor.
Büyük şehirlerde hatta ilçelerde kasabalarda kayboldu bitti desek doğru olur. Belki şimdiki mahalle statüsü verilen köylerde yaşanıyor, yaşatılıyor olabilir. O da şehre ilçeye uzak olan köylerde ramazan kültürü kaybolmamış olabilir.
Öğrenme, öğretme ve değişim kuşaklar arası, nesiller arasındaki gelenek görenek ve kültür aktarımını azaltmakta zamanla koparmakta hatta yok etmekte.
Ben doğduğumdan bu güne kadar tam 63 ramazan geçti altmış dört diyeceği fakat anne karnında geçirdiğim zaman ramazan mı değil mi bilmediğim için.
Benim çocukluğumda kendimizi bildiğimiz, aklımızın erdiği hatırlayabileceğimiz zamanlarda ve gençlik yıllarımızda ramazan, ramazan ayı girmeden on gün on beş gün önce ramazan hazırlıkları ile başlardı. O zamanlar evler böyle çok katlı beş katlı on katlı evler binalar yoktu, evler tek katlı iki katlı en fazla üç katlı ve her evinde bahçesi vardı.
Komşuluk ilişkileri daha sıkı samimi içli dışlı mahallede herkes biri birini tanır hatta aynı sokakta oturanlar bir biri ile akraba ilişkisi içinde gibi yaşar herkes biri birinin halini vaktini nasıl yaşadığını ne durumda olduğunu bilirdi.
Benim hiç unutmadığım ve unutamayacağım anlatmaktan ve paylaşmaktan büyük mutluluk duyduğum ramazan kültürü ramazan geleneği olan ramazan hazırlıkları, annelerimizin akrabaların, mahalle kadınlarının komşuların bir araya gelerek ramazan için hazırladıkları ev ekmekleri ramazan böreklikleri.
Ramazana on gün on beş gün kala mahalle kadınları akrabalar komşular bir araya gelirler herkes kendisine ramazan boyunca yetecek ekmek ve böreklik sayısını söyler bunun ölçüsünde alınacak una malzemelere ne kadar katkıda bulunacağı hesaplanır malzemeler için paralar toplanır, ardından ev ekmeklerinin börekliklerin yapılacağı fırını da olan en uygun geniş bahçeli ev kararlaştırılır.
Unlar malzemeler alınır hazırlıkların yapılacağı kararlaştırılan eve getirilir hamur karma telaşı başlar hamur teknelerinde hamurlar tutulur mayalanır ekmek teknelerine ekmek hamurları yerleştirilir ve dinlenmeye yani kabarmaya bırakılır. Bu arada evinde yapılacak işi olanlar işlerini haber verilinceye kadar işlerini yaparlar.
Haber verildiğinde seslenildiğinde herkes evinden kiminin yastaç dediği sofralığını yaygısını oklavasını eşyalarını alır hazırlık evine giderler. Bu arada tutulan hamur yani mayalanan hamur çok yapılacak açılacak böreklik sayısı fazla olduğundan gün içerisinde yetiştire bilmek için yardıma hali vakti elvermeyen komşulardan çağrılır böreklikler ekmekler sayıca fazla yapılır fazla olanlar yardıma gelenlere pay edilir onlarında ramazan böreklikleri tedarik edilirdi.
O gün bütün mahalleli ramazan börekliği yapılan evden doyunurdu. Nasıl mı?
Börekliklerin pişirildiği saç, bugün bizim yufka dediğimiz hamurların pişirildiği bombeli yuvarlak saç o günlerde üç ayak veya saç ayağı denilen ayaklığın üzerine konur ekmekleri pişirmek için yakılan fırının içinden alınan korlar üç ayak üzerindeki saç altına doldurulur bir yandan böreklik pişirilir bir yandan gelen mahalle çocuklarına konu komşuya gödekler pişirilir bir yanında da korun üzerinde çay demlenirdi.
Pişirilen o muhteşem lezzetli hiç bir yerde bulamayacağınız gödekler yemeye doyulmazdı. Yapılan gödeklerin içine o zamanlar meşhur olan sana yağı sürüldüğünde sıcaklıktan hiç sürülmemiş gibi kaybolurdu tuzu da serpip bir kalıpta peynir bir kaç zeytin daha ne isteyeceksin yanında da çay of ne kadar güzel olurdu. Tabi gödeklere isteyen içine tahin pekmezde sürüp yiyebiliyordu. Şimdilerde bu gibi gelenekleri şehirlerde ilçelerde görebilmek mümkün değil ya da bana denk gelmiyor.
Fakat gerçek olan öğrenme öğretme ve değişim nesiller arasında kültür gelenek ve görenek aktarımını yok ediyor.
Mesela bizim zamanımızda ramazanda kahvehaneler ramazanda gündüzleri kapanır geceleri sahura kadar açık kalırdı. Sokaklarda sigara içmek, bir şeyler yemek içmek hele içki içmek ne mümkün bırakın herkesin size bön bön baktığını dayak yemezseniz şanslısınız.
Daha sonraları gençlik yıllarımıza geldiğimiz zamanlarda gevşemeler başladı sokaklarda açık açık yenilip içilmese de kahvehaneler camlarına tül çekip kapıları kapalı kimileri camlarına pudra sürüp kar yağmış gibi yapardı adı da oruç yiyenler kahvehanesi olurdu. Şimdilerde bunlar kimselerin umurunda değil dikkat eden önem verende yok.
Peki iyi mi kötü mü? İşte orucun sabır ölçüsü belki de bu... Belki de her şey burada saklı.
Ramazanlarda dedeler torunlarını, babalar anneler çocuklarını teravi namazı için camilere götürürler yanlarında saflara katarlardı. Bu günlerde artık yok denecek kadar azalmış durumda. Teravi namazı ramazanın ilk günlerinde kalaba olsa da daha sonraları iki sıra saf bulmak güç.
Ramazan eğlenceleri yapılırdı hacivat karagöz oynatılır ip üzerinde cambazlar gösteri yapar geceleri tombalalar oynanırdı.
Ramazan boyunca ramazan davulu çalınır davulcu maniler söyler tanıdıklarından, kendisini kıramayacağını bildiklerine maniler söyle maninin tam sonunda ev sahibinin ismini söyleyerek mesela Osman abi benim canım börek ister diyerek börek ister ev sahibi varsa börek verir tekrar davulu çalmaya devam ederlerdi.
Camilerde ramazan boyunca mukabele okunur hatim indirilir. Mahalleden çoğu komşular mukabelelere katılırlardı.
Ramazan mukabelesi, bu gelenek Cebrail’in ramazan aylarında her gece Hz. peygambere gelerek o ana kadar nazil olan ayet ve sureleri karşılıklı okuyup kontrol etmelerine dayanır. Ramazan mukabeleleri Genellikle ramazanın ilk günü başlar ve arife günü tamamlanır duası yapılır.
Diyeceksiniz ki Allah kabul etsin. Bakalım Allah kabul edecek mi?
Tamam Allah tabi ki kabul ederde nasıl kabul eder. O oruç tutana bağlı nasıl ? Şöyle Oruç, sabır; ölmektir. Biraz açacak olursak şunu demek istedim.
Oruç sabır demektir. Sabır ise ölmektir. Söylenen söz vardır ölmeden önce ölünüz diye . Yani bizim tuttuğumuz orucu nasıl ağırlayacağımız, misafir olarak gelen oruçu neremizde misafir edeceğimiz önemlidir. Başımızın üstünde mi? Ayaklarımızın altında mı?
Yani insan hayatı nasıl yaşıyorsa orucunu da öyle tutmalı yani beş duyumuzla yaşadığımız hayatımız gibi orucumuzu da beş duyumuzla tutmalıyız. Gözlerimizle baktığımızda görmek için bakmalı, konuşurken başkalarının dedikodusunu yapmamalı yalan söylememeli küfür etmemeliyiz, ellerimizle başkalarının malına uzatmamalı, kahveye gidip yiyip içmesek bile kağıt kumar oynamamalı, ayaklarımızla kötü yerlere gitmemeliyiz. Başkalarını nasıl kandıracağını düşünmemeli, başkalarının konuşmalarını dinlememeliyiz. Bu da bizim orucu nasıl ağırladığımızı gösterir biz elimizden geldiğince baş üstünde tutalım gerisi Allah bilir.
Şükür olsun oruç tutmaya izin veren yaratana.
Ne mutlu oruç tutmaya izin verilenlere
Şükür olsun ramazana eriştiren günün sahibine.
-------------------------------------------------Oruçları kabul görenlerden olun...
-------------------Güzel ramazanlar dilerim...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.