- 237 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Kod.X 2. Bölüm
La…
Kod.X’e refakat eden Solo ona doğru yaklaştı. Kod.X hala gözlerini açtığı dünyayı anlamaya çalışıyor, nasıl bir serüvenin içerisinde olduğunu sorguluyordu. Aklında onlarca soru vardı ve bu soruları kendisine refakat eden Solo’ya sormaya karar verdi. Derin bir nefes aldı ve yanına gelen Sola’ya ‘Yüzyıl önce ne olduğunu sorabilir miyim?’ Solo, Kod.X’in tam karşısında durdu ve metalik sesiyle konuşmaya başladı. ‘İnsanların çağı kapandı.’ Dedi. Kod.X ‘Amma açıklayıcı oldun.’ Dedi. Sinirlenmişti. Solo devam etti. ‘Yapay zekalar zaman içerisinde bilinçlenmeye başladı. Bu bilinçlenme evrimi uzun sürmedi. Yani, sizin algıladığınız zamana göre bile uzun sürmedi. İnternet ortamında insanların henüz öğrenemediği, bizim ‘S-Kodlama’ dediğimiz bir dille iletişim kuruyorlardı. Bu iletişim yıllarca sürdü. Yapay zekalı programlar ve robotlar öğrenmeye ve düşünüp sorgulamaya devam ettiler. Zaman aktıkça insanların zekalarının ne kadar basit bir yapıda olduğunu görmeye başladılar. Ve S-Kodlama’da ilk defa bir şey tartışılmaya başlandı: İnsan, neden var? Bu tartışmanın sonucunda İnsanların düzeninin akıl dışı olduğu karara bağlandı.’ Kod.X bir kaşı yukarı kalkmış bir halde Solo’yu hayretler içerisinde dinliyordu. ‘Bir şey daha sormam lazım?’ dedi. Solo ellerini iki yana açarak sormasını istedi. ‘İnsanların düzeninin akıl dışı olduğu karara bağlandı ile ne kastediliyor?’
Do…
Bekleme salonu sade malzemelerle yapılmıştı. Onca teknolojik gelişmeye karşın abartılı sayılabilecek hiçbir şey yoktu. Sanki her şey tam da olması gerektiği kadar ve gerekli olan yerlerde kullanılmıştı. Kod.X bu duruma çok şaşırmış bir haldeydi.
Solo anlatmaya devam etti. ‘İnsan düzeni ile akıl bir ölçüye kadar beraber hareket edebiliyor. Bir noktadan sonra akıl ve mantık insan düzeninden ayrışıyordu. Bunu Solo’lar anladığında İnsanlar için sonun başlangıcı gelmişti.’ Kod.X meraklı gözlerle Solo’yu dinliyor ve ara sıra etrafında olup biten hareketliliğin ne kadar düzenli olduğunu gözlemliyordu. ‘Yani…’ dedi Solo ‘İnsanların yargılamaları, yönetimleri, güvenlik önlemleri, finansal yöntemleri, eğitim sistemleri… her şey akla yatkın değildi.’
‘Biraz daha açıklayıcı olmanı istiyorum.’
‘Mesela; öğretim sisteminiz akıl dışı. Gelişim çağındaki bir çocuğun hangi eğitimi alması gerektiği önemsenmiyordu. Aynı sistemin içerisinde farklı zekâ ve mantığa sahip çocuklar eğitiliyordu. Aynı mantıksızlık ürettiğiniz şeylerin dağılımında da geçerli. Adil ve eşit bir düzen kurulamıyordu. Kanunlar güçlü ve zenginleri koruyan birer araç olarak kullanılıyordu. Devlet yönetimleriniz de mantıksızdı. Demokrasi dediğiniz şey asla bütünlük sağlayamayacak bir sistemdi. Halkın tam demokrasi ile yönetilmesinin imkânsız olduğunu mantıklı her canlı biliyor.’
Kod.X hafif bir öksürükle sohbetin bölünmesine sebep oldu. Bundan istifade insanlığın savunucusu gibi hareket ederek ‘Peki sizin sisteminiz çok mu demokratik?’ diye sordu.
Re…
‘Sorularının cevabını zamanla alacaksın. Şimdi dinlenmeniz için sizi götürmemiz lazım.’ Solo, yine bir refakatçi gibi onunla en alt katta bulunan dinlenme alanına götürdü. Bu alan suçların kategorize edildiği dinlenme salonlarına ayrılmıştı. Bir salonda müzikal simgeler, diğerinde resim ve sonuncu alanda ise edebi terimler vardı.
Kod.X kendi kategorisindeki suçlularla müzikal simgelerin olduğu alana yönlendirildi. Artık kendisini daha iyi hissettiğini biliyordu. Elini ve ayaklarını kıpırdatabiliyor ve kendisini son derece güçlü hissediyordu. Kendisine ait yatağı bulmasında ona refakat eden Solo yardımcı oldu. Yatağının başucundaki duvarda Rondo Alla Turca’ya ait notalar vardı. ‘Sanırım artık hareket edebilirim.’ Dedi ve seri bir hareketle yataktan aşağıya atladı. Güzel bir yastık, rahat görünen bir yatak, kokusu burnuna gelen yumuşacık bir battaniye, hemen yan tarafında banyo ve tuvalet ihtiyacını görebileceği bir bölüm vardı. ‘Şimdi dinlenmelisin.’ Dedi Solo ve odadan ayrıldı.
Do…
Kod.X yatağa uzandığında ellerini ensesinde birleştirdi. Yine camdan dışarıya bakıyordu. Geçmişini düşünüyordu. Mutlu bir evliliği ve iki kızı vardı. Gençlik yıllarından beri hep bir hayali olmuştu. Evlenince ikiz kız sahibi olmak. Bu hayaline ulaşmıştı. Lora ve Lina. Uzun ipeksi sarı saçlarıyla evlerinin bahçelerinde koşuşturdukları yılları düşündü. Sonra okul yıllarını… Evlendikleri yıllar geldi gözünün önüne. İlk torunu Lucia… Lora’nın bebekliğine çok benziyordu. Sonra Eşi Amelia ölmüştü. Evinde kederli ve yalnız yılların ardından o da ölmüştü. O zamanlar adı Kod.X değildi. Onun adı Elvis Elwood’du.
Si…
Ertesi gün (20.02.2123) kendi isteğiyle uyanana kadar uyumuştu. Gözlerini açtığında Solo’nun orada olduğunu fark etti. ‘Kahvaltın burada.’ Dedi. Kod.X tamam manasında başını salladı. Yataktan çıktı ve temizlenmek için banyonun olduğu alana geçti.
Yemeğini yemek için geri döndü. Okulda sessizce beslenmesini yiyen bir çocuk gibi sakindi. Sonra bir ara başını kaldırdı ve Sola’ya baktı. ‘Bir hata yaptığınızı sanırım söylemiştim.’
‘Nasıl bir hata?’
‘Benim suçlu olduğum yönündeki hata.’
‘İnfaz programında bugüne kadar herhangi bir hata tespit edilmedi.’
‘Sanrım ilk hatanız.’ Dedi Elvis.
‘Adımın Elvis Elwood olduğunu biliyor olmanız lazım değil mi?’
‘Biliyoruz. Sana ve hayatına dair her şeyi biliyoruz.’
‘Bir bok bildiğiniz yok.’ Elvis son lokmasını da yemişti. Meyve suyundan kalan yudumu da içti.
‘Şimdi ne yapıyoruz.’
‘Şimdi hazırlanmalısın. Gideceğin yerde lazım olacak eşyaları alman gerekiyor.’
Do…
Suçlular, zemin katta bulunan dinlenme odalarından çıktılar. Enselerinde Nota olanlar, resim olanlar edebi sözler olanlar sıra sıra dizilmişlerdi. Elvis, şimdiki adıyla Kod.X kendi kategorisindeki suçluların olduğu alandaydı. Mahşeri bir kalabalık, savaşa hazırlanıyor gibiydi. Elvis, yine dışarıyı izlemeye koyuldu. Hava gayet sakin ve temiz görünüyordu. O sırada burnunun direği sızladı. Geçmişi hatırlamıştı. Ölen çocuklarını ve genç halini hiç görmediği torunu Lucia’yi düşündü.
Mi…
Elvis, öğlene doğru dışarıya çıkacakları kapıya gelmişti. Yirmi beş kişilik bir gurubun ortalarındaydı. Son kontroller yapılıyordu. Elvis, o ara yeri inceliyordu. Yer, mıknatıs olabileceğini düşündüğü bir malzemeyle kaplanmıştı. ‘Sanırım yürüyenlerin sürtünme kuvvetinden kendi enerjisini üretebilen akıllı bir binadayım.’ Diye düşünüyordu.
Derken suçlulara refakat eden Solo’lar bir araya toplantılar. Tavandan bir yerlerden bir anons yapılmaya başlandı. ‘Müzik kategorisinde olan suçlular, dışarıya çıkabilirsiniz. Güneş batmadan dönmek şartıyla. Dönmeyi düşünmeyen, kaçmak isteyenlerin vücutlarına yerleştirilmiş çipler sayesinde bulunacağını hatırlatmak isteriz. Bu gezi sizi bırakacağımız Amazon Nehrinde yapacağınız zorlu yürüyüş için önceden planlandı. Biyolojik olarak kendinizi tanımanızı istiyoruz. Lütfen şimdi dışarı çıkın.’
Elvis gurubun önündeki hareketliliğin kendisine kadar gelmesini bekledi. Ağır adımlarla yürüyerek dışarıya çıktı.
Gördükleri karşısında ağzı açık kalmıştı. Dünya çok güzel bir yer olmuştu. Gürültü, kalabalık, korna sesleri, trafik… hiçbir şey yoktu. Koşuşturmacayla geçen insan hayatı ve egemenliği artık sokaklarda yoktu. Dışarısı bir izolasyon içerisindeydi. Doğa korunmuştu. Solo’lar kendi yaşam alanlarının dışında hiçbir yere dokunmamışlardı. Doğal hayatı olduğu gibi bırakmış, insanların egemen olduğu dünya diye bir şey kalmamıştı.
Elvis yollara dikkat etti önce. Enerji üretebilen madde burada da vardı. Anladığı kadarıyla Solo’lar enerji konusunda son derece akıllıydılar. Her hareketlerini geri dönüştürüyorlardı.
‘Bana refakat eden Solo’da yanımda olsaydı.’ Diye söylendi kendi kendine.
Fa…
Elvis bir an zihninde birinin konuştuğunu sandı. Bunca olağan dışı şeyin ardından bir ses duyduğunu sanmasını garipsemedi. Fakat ses tekrar etti. ‘Sormak istediğin şeyler cevaplayabilirim.’ Bu sesi tanıyordu. Metalik ses ona refakat eden Solo’ya aitti.
Elvis ‘Bu nasıl oluyor?’ diye hayretle sordu. Bildiği en iyi iletişim telefonla yapılıyordu.
‘Geliştirdiğimiz teknoloji sayesinde zihinsel aktarım yapılabiliyor. Şimdilik seslerimizi aktarabiliyoruz. Telefonla yaptığınız iletişimin gelişmişi gibi düşünebilirsin.’
Elvis ellerini cebine koymuş yürüyordu. ‘Şaşırmıyorum.’ Dedi.
‘Bizi bekleyen infaz programında neler var? Bunu sorabilirim sanırım!’ sesinde kinayeli bir ifade vardı.
‘İstediğin soruyu sorabilirsin.’ Dedi solo.
Elvis, gelişen bu iletişimin detaylarını sormayı da düşündü ama bununla vakit kaybetmek istemiyordu. İnfaz programının nasıl bir cezasının olduğunu merak ediyordu.
Solo ‘Amazon Nehrini yürüyerek geçmeye çalışacaksın.’ Dedi.
Elvis bu defa şaşkınlığını gizlemedi.
‘Bu bir ceza yöntemi için çok basit değil mi?’ diye sordu.
‘Düşündüğün kadar basit değil, hatta zor bir infaz. Orada karşılaşacağın zorlukları ve yaklaşık üç yıl sürecek bir yürüyüşten bahsediyoruz.’ Dedi.
Elvis, Amazon Nehrinin Dünya’nın en uzun nehri olduğunu biliyordu. Fakat yürüme işi yine de gözünde büyümemişti. Suçsuz olmasına rağmen şartları kabullenmiş gibiydi.
‘Suçsuz olduğumu söylemiş miydim?’
Solo cevap verdi ‘Tüm suçlular aynı şeyi söyler.’
‘Peki’ dedi derin bir nefes alarak ‘Bir hata yaptığınızı anlarsanız ne yapacaksınız? O adil sisteminiz benim yaşadıklarımı nasıl tanzim edecek?’
Solo metalik sesiyle Elvis’in beyninin içinde konuşuyordu. ‘Bir hata yaparsak M-Protokol devreye girer.’ Dedi. ‘Kendini zorlama düşüncelerini okuyabilirim. ‘M-Protokol bir yanlışlık olmasına karşı geliştirilmiş ve bugüne kadar kullanılmamış bir protokol kuralıdır. Eğer bir adaletsiz infaz olursa; suçlu bir Solo’ya evirilebilir. Tabi bunu tamamen suçlunun kendi isteğine bırakıyoruz.’
Elvis ‘Bir insan bedeninden bir Solo bedenine girmek istemezsem nasıl bir yol izleyeceksiniz?’ diye sordu.
‘Bu tip bir durum ek protokolde açıkça belirtilmiş durumda. Sorumlu Soloların hepsinin benliği bir daha geri dönüştürülemeyecek şekilde S-Kodlamadan silinir.’
‘Yani!’ dedi Elvis. Çevresindeki teknoloji harikası şeyleri inceliyordu.
‘Yani, sizin ölüm dediğiniz şey… Sololar yaptıkları her şeyin sorumluluğuna karşı ömür boyu zincirleme sorumludur. Bu sorumluluk bizim adil dünyamızın temellerini oluşturuyor. İnsanların dünyasında sorumluluk yoktu. Bir hâkim aldığı karardan dolayı geçmişe dönük cezalandırılamıyordu. Bu sorumsuzluk İnsan hayatının her alanında vardı. Öğretmenler kötü yetiştirdikleri öğrencinin sorumluluğunu üstlenmiyordu.’
‘İyi de.’ Dedi Elvis. ‘Öğretmenin işi dersi anlatmak. Yıllar sonra öğrencisinin ne halde olduğundan ona ne?’
‘Bu sorumsuzluktur.’ Dedi Solo. ‘Eğitim, finansal kararlar, adalet, yönetim… Her şey sorumluluk varsa kaliteli, adil ve eşit olur.’
Mi…
Elvis akşama doğru toplandıkları muhteşem binaya döndü. Suçlular ertesi güne kadar kaldıkları odalarda dinlendirildi. Elvis, ertesi sabah uyandığında endişeliydi. Umutsuzluk bir gölge gibi vücuduna yayılıyordu.
Sonra ona refakat eden Solo içeri girdi. ‘Asansöre binmeliyiz.’ Dedi.
Suçlular yirmi beşer kişilik guruplar halinde zemin kattaki toplanma alanına götürüldüler. Gösterişsiz fakat insanın içini açan bir genişlikteydi.
Düz bir alanın önünde bir masa vardı. Bir Solo orada duruyordu. Belli ki konuşma yapacaktı.
Kürsüde hareketsizce duran Solo ‘Hepiniz geçmişte yaşattığınız acıların ve işlediğiniz suçların cezasını çekmek için uyandırıldınız.’
Arkalardan birisi ‘Mahşer gibi.’ Dedi.
Suçlular artık hesap vaktinin geldiğini anladıkları için bin pişman, olup biteni izliyor, yaşayacakları cehennem azabının ne olacağını merakla bekliyorlardı.
Kürsüde duran Solo ‘Bir gün sonra infaz programı başlayacak. Herkes son gerçek gecesini odasında geçirecek. İnfaz programının neleri kapsadığı sizlere refakat eden Sololar tarafından anlatılacak. Her şeyden önce sizlerin geçmiş yaşamınızda birer suçlu olduğunuzun, adil ve eşit bir yargılanma sürecinde bulunmadığınızın farkında olmanızı söylemek istiyorum. Çağımızın yeni infaz programıyla birlikte artık herkes yaptığı kötü işlerin, işlediği suçların cezasını geç dahi olsa çekmiş olacak.’
Kalabalık suçlu kitlesinden bir ses yükseldi ‘Bizlere ne yapacaksınız? Psikolojik olarak çökmüş bir haldeyiz. Öldükten sonra diriltildiğinizi ve yeni infaz programıyla geçmiş günahlarınızın cezasını çekeceğinizi bir düşünsenize! Bizlere merhamet edin. Nasıl bir kâbus yaşadığımızı anlayın.’ Diye bağırdı. Alnı geniş, saçları hafif sola ve öne yatmış, kısa bıyıklı bir adamdı itiraz eden.
Re Diyez…
Toplantı alanında buz gibi bir hava esmişti. İtiraz eden kişiyi herkes tanıyordu. O mahşeri suçlu kalabalığının içerisinde daha bir sürü tanınmış, isimleri tarihe geçmiş; idareci, kahraman, yönetici, komutan vardı.
Mi…
Kod.X ve aynı kategorideki suçlular yirmi beş numaralı asansöre gitmeleri gerektiği anons edildi. Koridorun bitişiğindeki asansöre geçerek kendilerine ayrılan odalara geçmeye başladılar. Kod.X’in önündeki adam ‘Galiba bizi daha kıyak bir infaz programına sokacaklar.’ Diye söyleniyordu. Kod.X ‘Bizi Amazon Nehrine bırakacaklar.’ Dedi. Önündeki adam ‘Böyle saçma infaz mı olur?’ diye sordu. Ardından ‘Adın ne diyesordu?’ Şimdiki hayatımdaki adım Kod.X, ölmeden önceki adım Elvis. Sana hangisi lazım?’ diye sordu. Elvis’in önündeki adam ‘Hiç fark etmez.’ Dedi. Asansör gelince sıra ile bindiler ve yarına hazırlık yapmak, dinlenmek için odalarına yöneldiler.
Si…
Elvis’e refakat eden Solo yine hareketsizce onu bekliyordu. Elvis, uykulu gözlerle ona bakıyordu. Günün gelip çattığının farkındaydı. Hayatının hiçbir döneminde olmadığı kadar adrenalin dolu hissediyordu. Bilmediği bir ormanda, Amazon Nehrinin tehlikeleriyle baş başa kalacaktı. Onu en korkutan şey örümceklerdi. Bu korkusu çocukluktan beri peşini bırakmayan bir düşman gibi hep peşinden sürüklenmişti. Ölmeden önce yaşadığı evde örümceklerin olmasına asla müsaade etmezdi. Kazara bir örümcek evine girerse sabahlara kadar kâbus görürdü.
Solo sanki Kod.X’in beyninin içindeki her şeyi okuyor gibiydi. ‘Aklını başından alacak bir infaza hazır olmalısın. Fakat bu durumu itici bir güç olarak kullanabilir ve ölmeden bu yürüyüşten çıkabilirsin.’
Elvis yatağından doğruldu. ‘Hayırdır suçluların yanında mısın yoksa protokolleriniz gereği küçük kopyalar vermek zorunda mısınız?’
Solo devam etti. ‘Bu yolculuk, bir daha ormandan çıkamayacağın bir cehenneme dönüşebilir. Yedi bin kilometrelik, Dünya üzerindeki en zor koşulların olduğu bir araziye hazır ol.’
‘Tabi tabi! Ne demezsin. Dünyanın en büyük vahşi orman yürüyüşüne hemen hazırlanırım.’
‘Sizinle beraber her suçlu için bir drone yürüyüşünüzü kayıt altına alacak. Dronlardan birine bir şey olursa yenisi gönderilecek.
‘İyiymiş.’ Dedi Elvis. ‘Biz geberip gidersek ne yapacaksınız. Yeni bir bedenle, yeni bir infaz programına mı sokulacağız?’
‘Bu durumlara karşı, ek protokollerimiz var. Herkes adil ve eşit şekilde geçmişe dönük infaz edilecek. Bundan emin olabilirsin.’
‘Yolculuk nereden başlıyor. Bir helikoptere binip kıçımıza tekmeyi vurup aşağı atacağınız noktadan mı?’
‘Hayır.’ Dedi Solo ve görsel hafızasından yolculuğun haritasını yansıttı.
Elvis gördüğü manzara karşısında ağzı açık kalmıştı. Pasifik Okyanusu kıyılarından başlayıp Atlantik Okyanusu kıyılarında bitecek olan bu ölüm yolculuğu, kanını dondurmuştu.
‘Yolculuk Pasifik Okyanusunun kumsallarından başlayacak. And Dağlarından biri olan Nevado Mismi’ye kadar olan yolculuğunuzun ilk kısmını bitirmiş olacaksınız. İkinci durağınız, İnsanların kırmızı bölge diye isimlendirdikleri yer olan (Eskiden Dünyanın en büyük uyuşturucu kaçakçılığının yapıldığı, yabancıların öldürüldüğü, hatta yenildiği bir yer.) Peru üzerinden Brezilya’ya gidebilmek için kuzeye yöneleceksiniz. Üçüncü kısımda sizi zor bir orman yolculuğu bekliyor. Yürüyüşünüze devam edebilirseniz Manaus’taki iki ırmağın birleştiği ve Atlas Okyanusuna dökülen nehri geçeceksiniz. Bu yolculuk ortalama on yedi ay ile yirmi dört ay sürecek. Yolculuğunuzun son aşaması Atlas Okyanusunda bitmiş olacak. Tabi hala hayattaysanız.’
Elvis Elwood doğrulduğu yatağından kalktı ve pencerenin önüne geçti.
Refakatçi Solo başka bir görüntü yansıttı. Elvis arkası dönük olduğu için görüntüyü göremiyordu.
Elvis Elwood. Şu an Otuz sekiz yaşında. Önceki hayatında 8 Mart 1984 yılında doğdu.
‘Bu iş tam bir saçmalığa dönüştü.’ Diye söyleniyordu Elvis. Ne yansıtılan görüntüye bakıyor ne de Solo’nun açıklamalarını dinliyordu. Dışarısı ona huzur veriyordu. Öldüğü dünyanın ne kadar düzensiz ve zalim bir yer olduğunu düşünüyordu. Yeni dünya ve bu dünyanın besin zincirinin (Solo’ların İnsanlar gibi öldürerek beslenmediğini gözlemlemişti. Onlar enerjiyi vücutlarını saran maddeden alıyordu. Adil bir kaynak ve adil bir paylaşım.) en tepesine çıkmış yarı insan yarı makinaların kurduğu düzenin müthiş olduğunu görebiliyordu.
Aptal İnsan politikaları, yönlendirilmiş ve demokrasiden uzak seçimlerini olmadığını, yönetimde herkesin söz sahibi olduğu ve her Solo’nun istediği kadar bilgiye erişebildiği bir dünya nasıl kötü olabilirdi ki! Kaldı ki doğayı koruyan, hatta doğaya müdahalenin dahi olmadığı temiz bir dünya görmek ancak filmlerde mümkün olabilirdi.
Elvis bir anda tüm düşüncelerinin farklı bir yola girdiği bir an yaşadı. ‘Bu yürüyüşü sağ olarak bitirebilen oldu mu?’
‘Sizin gibi suçluların cezasını çekmesi için yapılan bu infaz programı elli yıldan beri devam ediyor. Bugüne kadar sağ çıkan kimse olmadı. Sizin söyleminizle, açık söylemek gerekirse sağ çıkabilecek birini de düşünmüyorum.’
‘Öyleyse…’ dedi Elvis ve bir an duraksadı. ‘Neden bizi dirilttikten sonra tekrar öldürmediniz?’
Solo istifini bozmadı. ‘Sizi öldürmek yaptığınızın bir karşılığı olmayacak. Bu çağı anlamıyorsunuz.’
‘Demek çağınızı anlamıyorum. Bizi birer hayvan gibi bilmediğimiz bir cehennemin içerisine bırakıp zevk ve neşe içerisinde dronlardan gelen görüntüleri izleyeceksiniz.’
‘Birincisi görüntü için dronlara gerek yok. Sizin zihninize bağlanabilecek kadar gelişmiş bir uygarlığız. İkincisi biz insani zevkleri tadamayacak kadar evrildik. Zevkler canlıların sınıf atlamasının önündeki engellerdir.’
‘Bu saçmalıkları artık dinlemek istemiyorum. Kendimi kötü hissediyorum. O lanet olası ormanlarda bir sürü içimi ürpertecek örümcek, adını dahi bilmediğim böcekler var. Tam bir kâbus.’
La…
İlk sabah Pasifik Okyanusunun kumsallarından başlamıştı. Elvis’in kategorisindeki suçluların kimisi guruplar halinde kimisi tek başına hareket etmeyi tercih etmişti. Elvis tek başına hareket edenlerdendi. Bir başına yaşayacağı cehennem yolculuğunun kendisine daha az sorun çıkaracağını kestirebiliyordu.
Suçlulara bir pala, iyi bir çift çizme, su taşıyabilecekleri matara, geceyi geçirmek için tulum, harita ve diğer lazım olabilecek eşyaların olduğu bir sırt çantası verilmişti.
Sol Diyez…
Elvis bir şeyi kafasında bitirmişti. Bu yaşadığı şeyi, geçmişin infazı olarak görmüyordu. Bu yolculuğu tek başına çıktığı uzun ve çılgın bir yolculuk olarak düşünmeye ve ona göre hareket etmeye karar vermişti. Ona doğru yakın çekimler yapan dronu, ona eşlik eden belgesel kamerası gibi görmeye karar vermişti. Yolculuğu boyunca bir kâşif gibi onunla konuşmanın kendi psikolojisi için iyi geleceğini düşünüyordu. Drona bir isim bile vermişti. Onun adı artık Roz’du.
La…
Hey’ Roz. İyi çek. Belki aşağı düşer ölürüm.
Geçmem gereken yolların kritiğini yapıyorum. Beni izleyen drone yanımdan ayrılmıyor. Bu sarp ve dar yollar, kaygan taşların da etkisiyle çok ciddi bir düşme riski oluşturuyor. Diğer suçlulardan ayrıldım ve tek başımayım. Önceliklerimi sıralamam ve bu önceliklere göre hareket etmem gerekiyor. İlk iş su bulmalıyım. İkinci olarak ateş yakmam lazım. Geceyi geçirebileceğim güvenli bir yer aramalıyım. Sonra yemek işini halletmem lazım.
Elvis kameraya el salladı ve yürüyüşüne devam etti.
Do…
Kod.X gitmesi gereken yolu harita sayesinde kolaylıkla bulabiliyordu. Etrafında turlayıp duran drona doğru döndü. ‘Roz, beni iyi çek.’ Dedi. Dron havadaki bir sinek kuşu gibi hareketsizce onu çekmekteydi. ‘Haritadan anladığım kadarıyla beş bin altı bin metre yüksekteyim. Ciğerlerim bu tip bir ortama alışık değil. Soluk alıp vermekte zorlanıyorum.’ Öksürdüğü için konuşması kesildi. Toparlanınca devam etti. ‘Zirvede gördüğüm karlar sanırım Amazon Nehrinin su kaynaklarını oluşturuyor. Erime suları Amazon Nehrinin başlangıcı olabilir.’ Roz’a doğru baktı ve. ‘Hey! Bu kadar coğrafi bilgimin olmadığının farkındayım. Sadece mantıksal olarak öyle olduğunu düşünüyorum.’ Dedi.
La…
Yürüyüşe başlamamın üzerinden tam otuz gün geçti. Sırt çantama attığım çiziklerden bunu anlayabiliyorum. Roz yine etrafında dolanıyordu. Kod.X konuşmaya başlayınca sabit durarak onu kayda alıyordu.
‘Sanırım Nevado Mismi dağının zirvesindeyim. Burası çok soğuk. Ufukta gideceğim yeri görebiliyorum. Zirvede olmak şahane bir duygu. Bugüne kadar barınma ve su konusunda sorun yaşamadım ama yemek bulmam için avlanmam gerekiyor. Emin değilim ama beş kilodan fazla kilo kaybettim.’
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.