- 670 Okunma
- 6 Yorum
- 8 Beğeni
(H)Avludaki Nakış
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Kaybetmenin en ağır yükünü, henüz iki gün önce yaşamıştım. Insanogluna meğer hayat hiç bitmeyecekmiş gibi görünürmüş.
Hayatı sadece yaşadıklarımızdan ibaret sanırmışız. Sonra bir gün yaşadıklarımızın arasından en anlamlısı gidince, herşeyin anlamını görmeye başlarmışız.
Gittiği an onu anlamaya başladığımda; dilimden "çok geç kaldım" sözü, gözlerimden ise derya deniz dökülmüştü.
Oysa odanın yaşlanmış lambası altındaki akşam soframızda iki lafın belini kırıyorduk.
Babam anneme "kırk yıl oldu hala yemekleri tuzlu seVdiğimi öğrenemedin" diyerek laf atmıştı. Annem ise gülümseyerek "sen de kırk yıldır seni sevmekten vazgeçMediğimi öğrenemedin" dedi.
Annem kırk yıl önce kalp hastalığı yüzünden babamın tuzsuz yemesi gerektiğini öğrenmişti. Oysa annem tuzu çok severdi ama kırk yıldır tuzdan vazgeçmişti. Gülüştük...
Sohbetin devamında annem "insanoğlu işte hele bir tam sevmeye görsün, tüm sevdiklerinden nasıl da vazgeçer" diyerek yemeğini yedirdiği babamın elini yüzünü bembeyaz elbezi ile temizledi ve onu yatağına yatırmak için benden yardım istedi.
Babam belden aşağısı 17 yıldır felçli yaşıyordu. Onu yatırdıktan sonra kapı girişindeki küçük avluda "hadi seninle çay içelim" dedi. Çaylarımızı alıp avludaki minik taburelerimizin üzerinde sohbet etmeye başladık.
Annem "insan hiçbir zaman karşısındakini mutlu edebiliyor mu bilemiyor. Tek temennim onun mutluluğuyken, onu mutlu edeMediğim düşüncesi beni üzüyor. Bu üzüntü de kalbimi yoruyor" dedi ve yüzünü semaya kaldırarak "Rabbim ben ondan razıyım, dilerim o da benden razı olur" dedi.
İki elimi avucunun içine alarak "senden de razıyım yavrum, dilerim sen ve eşinde ellerinizi hiç birbirinizden ayırmadan daima birbirinizden emin olarak mutlu yaşayın" diyerek uyumaya gitti.
O gidince arkama yaslanıp düşüneyim derken başıma çarpan şeye elim gitti "bu ne böyle" diye baktığımda, annemin babamı banyo yaptırdıktan sonra kuruladığı, kenarına özenle onun adını işlediği havlu olduğunu farkettim ve gülümsedim.
Ertesi sabah kalktığımda annem uyanmamıştı sonra odasına gittiğimde dün gece ebedi uykusuna geçmeden önce benimle vedalaştığını farkettim.
Bu satırları iki gün sonra yazıyorum.
O gece oturduğumuz avlunun tam karşısındaki kaldırımda oturmuş evimizi ve tum geçmişi seyrediyordum.
Havluyu görünce "geç kaldım" sözleri dilimden, derya deniz ise gözlerimden döküldü.
Annem sevgisini heryere nakşetmişti ve bana bıraktığı vasiyette "seviyorsan vazgeçme, ondan emin olmasan da sen sevgini dantel gibi yüreğine işle" nasihatıydı.
Yüregimde en büyük yeri kaplayan kadın, meğer gittiğinde orası boş kalmasın diye bana ne kadar çok güzellik bırakmıştı.
Nasip cümle âleme...
(H)Avludaki Nakış
Kurgu: Serpil Çavuşoğlu/ 20.03.2018
Fotoğraf Dr. Cem Nazikoğlu
YORUMLAR
İnsanın ruhunun zenginliği aileden aldığı sıcacık sevgiyle başlar.
Büyüdükçe huzurlu evrenle bütünleşerek "objektif" model olursun.
Model oldukça gözlerini herhangi birinin olumsuz prangaları bağlayamaz.
Derin ve pak seversin işte o zaman yüreğinin kalp gözleri de açık olur
Cennetimizin suyu bütün ölmüşlerimizin ruhuna işlesin,
Başınız sağ olsun.
Sevgilerimle.