- 303 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Ağır Yük Aman Şimdi
Ağır Yük Aman Şimdi
Ağır Yük
Yaşanan deprem hikâyelerinin çok ağır seyrettiği zamanlardan geçiyoruz. Canla başla yaralar sarılmaya devam ediyor. Zor günler olarak, bundan sonra bizlerin de afet ve ölüme yakalanmayacağımızın hiç bir garantisi yok tabi ki. Yaşanılan bu zor süreçlerde korkularla belenmiş mütebessim çehreler olup çıktık ortaya. Hiç birimizin ömrü, yakalarımıza dikili yaşamıyoruz ayrıca.
Bu yaşananlar bize çokça gösterdi ki hayatın sadece imkân meselesi olmadığını… İnsan afektelerini dizginleyebilmenin, erdemli, onurlu ve kanaatkâr olmanın yadsınamaz bir kıymet olduğunu... Düşmemek için ilerlemesi gereken bir bisiklete biner gibi olduğumuzun ehemmiyetini de kavradık. Yaşanan afetler her ne kadar daha çok yoksulu, garibi etkiledi gözükse de, varidat ve tekâsür ehlini de çokça etkilediğini ve özellikle bu muhibba için çok daha büyük ders niteliği taşıdığını da gördük.
Üstenci bir dil kullanmadan, fert fert, aile aile sorunlara eğilmek en önemli yükümlülüğümüz olsa gerek. "Vazoyla saksının farkını sen söyleme, çiçeklere sor" diyen Arif Nihat Asya sözünde olduğu gibi sahici, samimi yaklaşımlarla, özellikle kayıpları olan ve mülksüzleşmiş her insana imkân sağlamak, ayrıca çoğunluğun sıkıntılarına bu vesile ile yeni çareler üretmek en doğrusu olacaktır. Bunları yaparken, insanın çaresizliklerini sömüren kötülerin planlarını boşa çıkartıcı ne gerekiyorsa da yapmak...
Özellikle deprem bölgemizde yaşanılan bu elemlerle birlikte, kendi sıkıntılarımızdan hayâ eder konuma geldik ve millet olarak bu zorluklara ortak olduk adeta. Milletimizin alicenaplığını ve toplumumuza dair retrospektif bilgimizi daha da güçlendirdik. Millet olarak sorunlarımızı çözmeye müteallik bir etkin gücümüz ve sorunlarımızı çözmemize yardımcı, her zaman ki gibi akıl yetiğimiz oldu.
Dünya yorgunu insanların karşısında, acının keskinleştirdiği insanlar... Ekonomik bağımsızlık anlayışının karşısında, kanaat ekonomisi oluşturma çabası... Kendi vicdanının yoksulu insanın karşısında, acı esrikliğinde olan başka bir insan. Böyle büyük üzüntüleri tarif edecek kelimeleri icat etmek zor olacak ama olsa olsa bütün anlatımlar yaşanılanların sadece malumu ilamından ibaret olacaktır.
Gerek devletimiz gerekse de milletimiz, bu güçlüklerin çözümüne yönelik, sağaltı olabilecek projeler geliştiriyor ve daha da geliştirecektir. Yapılan bütün çalışmalarda doğru proje edilmiş, doğru inşa edilmiş bütün kanonik yapılardan faydalanılması elzem olacaktır. Birlik ve beraberliğimizi daha da güçlendirmek, lokomotif güç etkisi yapacaktır böylelikle. Bu güçle yel, kayadan hiçbir şey aparamayacaktır. Hayatı sırtında çile ağırlığında taşımakta olsa, gayreti güdülemek esas olacaktır. Bunlar gibi hangi zor zamanlar nihayet bulmadı ki böyle. Mana da ve masa da ağır koca bir yük duruyor. Buyuralım hep birlikte.
Önceki sözlerime zeyl olacak ve hatta akraba düşecek mülahazalarla sözlerimi nihayete erdireyim. Her beterden dersler çıkarıp beterin beterinden korunulabileceğini görmemiz gerekiyor. Öyle ki insan, bazen düştüğünü zanneder veya gerçekten düşer oysaki bu düşüşlerde insana yeni hayatlar bahşedilmiş olabilir. Bu anlayışla, bu kadar güçlüklere rağmen "bir çiçekle bahar olmaz ama her bahar bir çiçekle başlar" diyen Merhum Necmettin Erbakan Hocamız gibi ümit var olmak gerekiyor tabi ki. Velhasıl gelecekte her şey gelip geçecek, yaşadıklarımız bizlere kalacak...
Aman Şimdi
Her türden şımarıklığın yanında, kimi insanların zaafı dillerde tüy bitirecek gerçek. Modern çağda da insan primitif, sünepe ve vahşidir. Eksik olduğu kafasına tokmak gibi indirilen aynı insan, büyük yarış ve tabiat savaşında… İnsanın erkleri hep bir şeylerle mücadele çabasında… Sayısız badireler atlatıp yeni badireleri karşılama döngüsünde… Gediklerinde hep bir travmatik kalıntılar… Üçüncü sayfa haberlerinde sos verircesine bir yalınkatlık hal-i pür melal... İnsanın ruhuna açılan gedik, derinlemesine içe doğru bir akışın veryansı, biraz daha genişliyor olmalı... İyi beklentilerdeki an, yeni yeni dramatik yolculuğu çağırıyor. Bu günden yarına hep bir ölüm anksiyetesi yaşatıyor. Yanmadan kontrolde tutabilene hak getire… Yerine göre sel, deprem yerine göre savaş ve kaza, akla gelebilecek ne varsa, insanlığın içinde yanan kor bir ateş oluyor.
Yine de sırlarla dolu bu âlem, simgeleriyle mücehhez bir köşede duruyor. Bir tohumun hayat bulması gibi tomurcuklar, dallar, tözler ve süreçlerle yol alıyor. Her yekinme bir tamir yapacaktır nasıl olsa. Çevresini iyi edene ilenip bütün insanlığın ilenci olacak. Hem iç hem de dış tezyine katkısını sunacak. İnsana yelken olacak bu rüzgâr bir yerlerden illaki esecek. Kıştan sonra bahar yine gelecek. Güzel bir ikramda umut, rüya ve hayal, insanın önüne güzel mısralar gibi dökülecek. Karın, kışın kemiğine sığınmış soğuk, cemreyle, nevruzla uyanacak yine. Bu dünyaya, insana ait ne varsa bilgimiz ve çabamız kadar varlığımız istikamet alacak. Dünyanın ve hayatın yırtığı öylesine büyük olsa da -biz yine de hep bir ağızdan- çok şeye nefesimiz ilaç gibi olacak…
İlkay Coşkun
20.03.2023
YORUMLAR
Zor zamanlardan geçiyoruz, gerçekten. Sabır ve tevekkül imtihanı bu yaşadıklarımız. Allah'ın vaadi var ''Sabredenleri müjdele.'' diye... Hükümetler her zaman eleştirilebilir, eleştirilmelidir de, bunda bir beis yok, ancak devlet bakidir, bunu da unutmamalı, sağcısıyla solcusuyla, dincisiyle devlet hepimizin devleti kıyamet kadarda öyle olacak, öyle kalacak. Bilemeyiz belki de bu deprem bundan sonrası bir çok olay için hayırlara vesile olacak, kimse belki de kaçak inşaat yapamayacak, kolon kesemeyecek dükkanı genişletmek için. Rahman da ''Sizin şer diye gördüğünüz şeylerde hayır, hayır diye gördüğünüz şeylerde şer vardır siz bunları bilemezsiniz.'' diyor... Orada sevdiklerini kaybeden bir insanın, varlıklarını kaybeden bir insanın duygularını anlamamız belki zor, bizler yaşamadığımız için, ancak, elimizden geldiği kadar destek olmaya çalışalım yine de... Umut dolu bir yazı kutlarım yürekten...